ŞİİR TADINDA KALIN

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Ey Aşk!

Sakin, sessiz, usulca geldi kapıma. Hiç anlamadım bile orada olduğunu. Sessizce geldi, yerleşti yüreğime. Öylesine kırılgandı ki görmeliydiniz, öylesine narindi. Bakmaya doyamazdınız, baktıkça bakasınız gelirdi. Sonra günün birinde kalktı gitti yüreğimden. Nasıl üzüldüm bilemezsiniz, nasıl eksikliğini hissettim. Meğer oymuş yaşama sevincim, mutluluğum. Sonra bir baktım ki yine geliyor. Eskisi gibi güzel. Yeri belliydi zaten. Hemen geldi yerleşti. Ama bende önüne geçilmez bir "yine gider mi?" korkusu...
Ey aşk! Bu sefer benimle kalmaya mı geldin, yoksa yine ziyarete mi?
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Seni Sevmek...

Gözlerinin içine her bakışımda kendimi görebilmekti seni sevmek,

Seni özlediğim vakitler aynaya bakıp kendimde seni bulmaktı..

Yıldızsız gecelerde olmayan yıldızları görebilmekti,

Konuşabilmekti, dertleşebilmekti onlarla. İyi geceler öpücüğü gönderebilmekti..

Elimi yüreğime koyduğumda içinde sen olan çaresiz çırpınışları duyabilmekti..

Uzaklara dalıp senin içinde kaybolabilmekti..

Sevmek seni, elini ilk tuttuğumda dökülen göz yaşlarımdı..

İlk varlığını hissettiğimde ürpermemdi..

En yalnız olduğum anlarda bile yüreğinle yanımda olduğunu bilmekti..

Kızamamaktı sana seni sevmek, üzememekti seni..

Dökülen her gözyaşının ardından yürek yanığıydı..

Duyulan her güzel sözün ardından kalp çarpıntısıydı..

Her bana baktığında utanmaktı seni sevmek..

Gözlerinin gözlerime değdiği anlarda kaçırmaktı bakışlarımızı, uzun uzun bakamamaktı birbirimize..

Yanından her geçişimde yüz kızarmasıydı, yanında geçirdiğim her dakika yaşamın anlamını kavrayabilmekti..

Her mevsimi bahar tazeliğinde geçirebilmekti.. Karda el ele yürüme hayaliydi seni sevmek...

Hayallerimizi dinlemekten bıkmamaktı..

Gecenin en kör vakitlerinde yüreklerimizi hissetmekti..

En içten gülümsemeydi, en sesli kahkahaydı, en düşük sınav notu, en büyük zafer çığlığıydı..

Elini tutamamaktı ara sokaklarda, çekinmekti. Alışılmamışlığın verdiği utanmaydı..

Elini tuttuğum her seferde aynı şeyi hissetmekti, doyamamaktı seni sevmek, doyumsuzluğu yaşamaktı..

Bıkmamaktı izlemekten seni.. Bencillikten kurtuluştu, hayatımın güzel olduğunu görebilmekti..

Yağmur altında ıslanmaktı,sırılsıklam olmaktı..

Aslında kendimden çok sevmekti seni sevmek..

Bir ömrü birlikte geçirme isteğiydi..

En masum sevişti..

İlk korku, ilk heyecan ve ilk aşktı seni sevmek...



 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Adını bilmeden, yüzünü görmeden sevdim...

Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, “yar”lığa süzülüşünü.

Ben seni, sesini duymadan sevdim...
Ve duymadan nefesini.
Ben seni adını bilmeden sevdim...
Ama; sevdim!..

Üşüyüşünü sevdim...
Üşüyüşünü sevdim on üçüncü ayın ilk günü;
“Gel, ısıt” deyişini!..

Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...
Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.
Bir de;
“Gel, ışıt” deyişini!..

Ben seni, adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım... Cevabım...
İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
Sevdim işte!..

Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!
Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ben seni, sesini duymadan sevdim.

Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...
Seni sevdim.
Seni sevdim..

İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...
Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.
...Koklayamadım!
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?..
Hangi yıldızlar mahpus içinde?

Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden...
Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
Seni bilmeden sevdim.

Seni, “bilmeden” sevdim!

Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşe başında çarpıştı duygularımız!
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...
Sen yoktun orda ve ben de yoktum;
Ama sevda vardı!

Ve, ben; seni adını bilmeden sevdim...
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Yokluğun buz gibi soğuk

Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes...
"Üşüme" diye seslenmeni isterdim...
Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı...
En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma...

Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum...

Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim…

Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik...

Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum...

Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde...
Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. ezip geçiyor ruhumu acılar...

Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi...

Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok…
Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından, çaresiz…

Ah! Bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım, nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! Bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya...

Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla...

Yüreğim kan revan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak...

Gel. Yüreğim ol, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol, her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi ...

Önce sen gel sevdiğim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... İslenmeden geceler ... Sonra ölüm gelsin...

Yoksun işte..

Kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi...

 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
siir10169.jpg



Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum
Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama
yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.


Gidiyorum
gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum.


Gidiyorum
başımda gam, gözlerimde nem
bütün hatıraları bırakıp geride
usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için.


Hoşça kal suyundan çimdiğim dere
kana kana içtiğim pınar
say ki yaşamadım bu yerlerde
nazlı çiçeklerini okşamadım baharın
bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle
bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü
çekip gidiyorum buralardan.


Gidiyorum
bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.


Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum.


Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileri de
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal

 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
siir101608yo.jpg


Gittin...
Ben, arkandan sadece baktım.
Oysa; söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki...
"Gidersen iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
Gidersen sönecek içimdeki ateş
ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim" diyecektim sana.
Konuşamadım...


Gittin...
Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım
Öylesine acıdıki içim, tutup koparsalardı kolumu
bacağımı bu kadar acı duymazdım.
Acım yaş olup akmalıydı gözlerimden.
Ağlayamadım...


Gittin...
Seni delicesine bir tutkuyla seviyordum oysa
Tutkum seninle olmaktı, tutkum teninde erimek,
tutkum hayatı seninle sadece paylaşmaktı.
Anlatamadım...


Gittin...
Gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden
Ellerim değil miydi her dokunuşumda seni ürperten?
Ürperdin yine biliyorum.
Bir kez dokunsam, bir kez tutsam ellerini
Gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.
Tutamadım.


Gittin...
Bir yıkım gibiydi gidişin
Sen adım adım uzaklaşırken benden
Çöküp kaldı bedenim olduğu yere
Nice terk edişlere dayanan yürek bu kez yenilmişti
Bu kadar zayıf değildim ben kalkmalıydım.
Kalkamadım...


Gittin...
Oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum
Hazırdım gidişine,
Kaçak zamanları yaşıyorduk
Zaman bitecek ve sen gidecektin
Bense, gidişinin ertesi günü
Hayatıma kaldığım yerden yeniden başlayacaktım.
Başlayamadım...


Gittin...
Bir şey söyledin mi giderken?
"Kal" dememi istedin mi?
Son bir kez "seni seviyorum" dedin mi?
"Bekle beni döneceğim" diye umut verdin mi?
Beynim öylesine uğulduyorduki.
Duyamadım...


Gittin...
Nereye gittiğin önemli değildi
Binlerce kilometre uzakta da olsan,
iki metre ötemde de farketmiyordu.
Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
Kurtulmalıydım senden,
bu yokluk duygusundan kurtulmalıydım.
Kurtulamadım...


Gittin...
Unutulanların arasına katılmalıydım
Anıları bir sandığa koyup
hayatı bir yerinden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim.
Yapamadım...


Gittin...
Bir okyanusun ortasında
tek küreği kaybolmuş sandalda
Dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi.
Bil ki; sevmekten vazgeçmedim seni,
Bil ki; seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde,
Bil ki; seni Unutamadım
...
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Ben yaşanmamışları özlerim sanki yaşanmış gibi
Bu gün olmadı yarın,yarın olmadı ertesi
Bu şehirde bırakırım seni çekip giderim
Aklımda gözlerin gözlerimde yaşlar
Kurur çatlar dudaklarım
Yağmurlarda dudaklarını ararım
Bu gece sana ağlarım
Artık dayanmaz kalem
Beyhuda geçmesin isterim şu sayılı vakit artık
Her lahza senin olsun bundan böyle..
 

sebnemsever_42

Multi Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,373
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Bazen beklemektir sevmek;
Ne kadar bekliyeceğini bilmeden
Bazen fedekarlıktır sevmek;
senden olanı bile verebilmek
Bazen yalnızlıktır sevmek;
Issız yollarda tek başına yürüyebilmek
Bazen affetmektir sevmek;
Anne şefkati taşımak yüreğinde
Bazen ağlamaktır sevmek;
kimseye göstermeden gözyaşlarını
Bazen yeniden doğmaktır sevmek;
Tertemiz,günahsız,çırılçıplak
Bazen özlemektir sevmek;
Akreplew yelkovana düşman olurcasına
Bazen yorulmaktır sevmek;
Kan ter içinde peşinden koşarcasına
Bazen sabretmektir sevmek;
Ne kadar yaramaz olsada
Ve korumaktır sevmek;
Arkasında dim dik durabilmek....


 

sebnemsever_42

Multi Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,373
Tepkime puanı
0
Yaş
41
arkadaşlar bu da bende





narçiçeğime...

sana yazmayacağımı söylemiştim ama bak yine yazıyorum.. ömrümde verdiğim sözleri tutamadığım tek insansın elimde değil engelleyemiyorum.. benimde tek övündüğüm konuydu verdiğim sözleri tutuyor olmam.. arkadaşlarım dostlarım duysalar inanmazlardı bende inanmıyorum ya boşver , buna rağmen bunları niye yazıyorum inan bilmiyorum.. sonkez sana bunları anlatacağım duygu sömürüsü değil inan bana… evet son kez yazıyorum daha fazla kendimi küçük düşürmeyeceğim sana… sen beni aramayarak bana olan sevginin askının duygularının ölçüsünü gösterdin yani kontrol edilebilir boyutta bana olan askın daha fazla değil bende bugünden itibaren kontrol edilebilir boyuta getirip seni sonsuza dek öyle seveceğim ....  farkettim ki hayatım bomboşmuş ve sen dolduruyormussun… ve ben farkettimki seni sevmek dünyanın en güzel duygusuymus  ve yine biliyoum ben adam gibi sevmeyi beceremiyorum… dedim ya zaten adam gibi sevemem ben sevmelerimde değersizdir ve sevgimi gösterme şeklimde insanları mutlu etmez tıpkı sende olduğu gibi ben böyle yazılar yazarım şiirler yazarım yalnızca deliler gibi aşık olduğumda ve hep bencil olurum hep benimle olsun isterim hakkım yokken sendede bu böyle oldu hep benle ol istedim belkide benden soğudun sırf bu yüzden belkide sana yazdığım şiirlerden dolayı benden nefret ettin sırf bu yüzden iki üç haftadır sana yazdıklarımı yollamamaya özen gösteriyorum bazen kendimi tutamadığım olmuştur affet beni…

güleryüzüm ıda dağındaki aşk tanrıçam

ben adam gibi sevmeyi beceremem ki gene böyle oldu şimdi inan bana yalnızlığımı biçareliğimi anlatamam sana çok ama çok yalnızım gecem gündüzüm sabahım akşamım hücrelerim yalnız senle geçirdiğim o kısa anlar dışında hep yalnızdım ve çaresizdim… hiç kimse beynimdeki kalbimdeki yüreğimdeki içimdeki boşluğu senin  gibi doldurmadı hiçbirini seni sevdiğim gibi sevmedimki hiç kimseyi böyle aramadımki hiç kimse bana şarkılar söyletmedi şiirler yazdırmadı mektuplarla uğraştırmadı hiç biri bana '' seni deliler gibi seviyorum '' dedirtmedi… ben içimdeki yıldızı ateşi sana tarif edemiyorum ilk defa duygularımı anlatamıyorum ilk defa kendimi ifade edemiyorum ilk defa çaresizim ilk defa bu kadar yalnızım içimdeki boşluk senin boşluğunla yüzbinkere yüzbin yüzmilyonkere yüzmilyon kat daha arttı ve ben  bu gece hiç uyumadım ama senle ilgili değil tamamen içimdeki aşkla ilgili içimdeki boşlukla içimdeki sevgiyle içimdeki senle ilgili ben senin saçlarını koklamanın ne olduğunu ve hayatımı nasıl kapladığını öğrendim senin ellerininin yüzüme değdiğinde sihirli bir değnek olup nasıl beni mutlu ettiğini bütün tatminsizliklerimin yok olduğunu anladım anladım sol elinin sağ elimi tutuşunu ve aynı anda sağ elinle nasıl bütün boşlukları doldurup hayatımda kötü ne varsa sildiğini.. sağ elin sihirliydi sanırım .. dudaklarının bana nasıl zamanlar arasında yolculuk yaptırırdı anlatamam sana bir boyuttan diğer boyuta geçtim yani ölümlü dünyadan beni ölümsüzlüğe taşıdı dudaklarında sanırım sihirliydi… ben prometheus oldum seninle sense zümrüdü anka kuşum oldun benim hiç ulaşamıycağım..

kaf dağım kara sevdam

seni daha fazla meşgul etmeyeceğim.. sana saklayamayacağın satırlar yazdığım için affet beni içimdeki hücrelerin senden olduğundan eminim artık her hücremin her atomun dasın her atomun her parçasındasın. belli ve ben ölümü yaşıyorum şuan  ölümün içinde değilim ama şuan yaşadığım yalnızca ölüm , ve unutmayı kontrol etmeyi öğreneceğim az sonra biraz sonra sonsuza dek içimde yaşatabilmek için seni : hücrelerimdesin ve ben her hücre yenilenmesinde yani her parçalanmada birazdaha çoğaldığını hissediyorum birazdaha çoğalıyor bunlar son çoğalmalar diyorum her seferinde her seferinde birazdan bitecek diyorum birazdan azalacak birazdan yokolacak diyorum olmuyor içimde ki fırtına oluyorsun birden , aniden tekrar doğduğumu hissediyorum tam ölümü yaşarken yeniden doğuyorum seninle…



güleryüzüm aşk perçemim

beni ne güzel terkettin diyorum beni ne güzel terkettin sana hiçbir kötülüğü yakıştıramıyorum beni ne güzel terkettin diyorum ne güzel senle olan seni içeren herşey çok güzel beni terketmen bile güzel kızamıyorum sana kızmıyorum zaten hakkımda yok zaten beni sevmen bile bana yetti ömrümün geriye kalan kısmında hep seni hep sarılmalarını hep öpmelerini hep hep hatırlıycam ve bana yetecek beni ne güzel terkettin diyorum içimdeki aşksın

hoşça kal…



 

derin***

Multi Aktif Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,170
Tepkime puanı
0
Yaş
36
çok güzel mısralar yüreğine sağlık ;)
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
teşekkürler sebnemsever son yazı harikaydı ;)




"Bütün duyguların kenetlendiği bir nokta yalnızlık. kaçmak, korkmak, sevdiğini bile bile onu terkedip kaderinle başbaşa kalmak. Kendini kandırmak ama onu daha derin öykülere itmek. Ben dün gece ateşlendim. Aşk ve sevgimin en hat safhada olduğu dönemde dahi ateşim bu şekilde yükselmedi. Gözlerimi yumdum ve seni öptüğüm günkü dudağının ısısını hissettim. O sıcaklık beni yine sarhoş etti. sevgi ile doldum. Bence hepsi boşa sen çünkü anlamadın o sevgiyi. Seni öperken bile iki karakter oynadın bana. Bir karakterin hayır derken, diğeri ise öpmemi istiyordu. Sanki ardında bıraktığın geçmişinin izlerini sorgular gibi. Boşver git sen git uzaklara. Ben senin hayalinle herşeyinle ilgilenirim. Senin sevgin bana ait.

Seni yine sana sormadan severim."
 
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Yokluğuna dayanamam
En çok yoklugunu bilirim
Ama alışamam..
Gözlerinsiz ve artık dudaklarınsız yapamam
Elini isterim saçlarımda
Ne kadar dokunursan o kadar yetinirim
Dokunmazsan beklerim..

Sen seni beklediğimi bilir misin böyle gecelerde ?
Kalan zamanımla seni paylaşamam
Kalsam göremem seni
Gitsem baska yerde yapamam
Bilmem sen ne kadar ararsın beni..

Ben yaşanmamışları özlerim sanki yaşanmış gibi
Aklımda gözlerin gözlerimde yaşlar
Kurur çatlar dudaklarım
Yağmurlarda dudaklarını ararım
Bu gece sana ağlarım...
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41

simdiicon2zp.jpg

Sevilen bir şarkının birden bitişinde,
Hala mırıldanırsın ya hani;
Öyle dudağımda adın..
Zamansızdı gidişin,
Ölümün çat kapı gelmesi gibi..
Güneşli bir öğlen sıcağında,
Yıldızların tek tek görünmesi gibi,
Usul usuldu kaçak adımların,,
Siyah beyaz bir fotoğrafa
Kesilen parmaktan damlayan kan gibi
Kırmızı bir noktaydın
Öylesine canlı ve sıcak..
Zamansız gidişlere inat,
Aniden çal kapımı...

Şimdi !
 

3va

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,737
Tepkime puanı
0
Yaş
41
mumfh7.gif

Bir mum yaktım, bugüne inat...

Ve gizlendim gecenin büyüsüne...

Yalnızlığımın koynuna sokulup, yalnızlığı düşündüm...

***

Herşey belli belirsiz...

Herşey, bir garip mumun zayıf ışığına teslim ve titrek...

Odamın sahibi ve hayaletiyim şimdi...

Korkanı ve korkutanı...

Elimi uzatsam, aydınlığa boğabilirim herşeyi bir anda...

Ve herşey ortaya çıkmanın ve kendini göstermenin kibriyle beynime üşüşür...

Önce kitaplar...

Duvardaki saat ve sesi...

Yerdeki halı...

Hatta duvarın rengi...

***

Ama bu zayıf ışık...

Herşey, bir garip mumun zayıf ışığına teslim ve titrek...

Ben bile...

Yüzüm geçmişin ağırlığı, geleceğin belirsizliği altında ezilmiş...

Yüzümde karanlık...

Gözlerim, karanlığın korkusuna sinmiş eşyalarımda, beni arıyor...

Bu odada ne varsa; hepsi benim maceram...

Hepsini esir aldım...

***

Şu kitapların herbirini ben seçtim...

Burada olmalarının sebebi benim...

Değer verdim onlara... Onların macerasına talip oldum...

Paylaştım duygularını... Sevgilerini ve ayrılıklarını...

Kahramanlarına yol arkadaşı oldum...

Hepsini tanıyorum işte...

Belki sadece sırtları görünüyor...

Belki bir çoğunu uzun zamandır elime bile almadım ama...

Hepsini tanıyorum işte...

Cömertçe bakıştım onlarla...

Hergün defalarca...

Bir kez okudum belki ama, bin kez yaşadım...

***

Şimdi inadına bir mum yakışım...

Yalnızlığımı özlemekten...

Yüzlerce yazar...

Binlerce kahraman...

Ve o kadar macera..

İşte hepsine, “Bugün izinlisiniz” diyorum...

Bugün ben, bana lazımım...

Yalnızlığımı özledim...

***

Ne kadar titreseler de , müşfik bir karanlığa teslim ettim onları...

Uykuya yatırdım...

Belki gözucuyla seyredeceğim yine de...

Severek...

Ama...

O kadar işte...

***

Boş verin şimdi yerdeki halının, oturduğum sandalyenin, üzerine abandığım masanın macerasını...

Bitmez...

Tam kendimi dinlemeye koyulmuşken, başlarsam anlatmaya...

Mesela şu içinde kalemler olan kavanozu bile...

Ve hatta arka ucunda diş izlerim olan boyasız kurşun kalemi...

Bitmez...

Bu odanın her satırında...

Her harfinde...

Ömrümden kattığım...

Feda ettiğim zamanlar ve duygular var...

Koşar adım giderken ölüme, “Hayata neresinden başlamalıyım” diye düşünüyorum hala...

Ve yorulup...

Bir mum yakıyorum işte...

Karanlığın aynasında kendimi seyrediyorum...

Yalnızlığımın koynuna sokulup...

***

Biliyorum...

Ölüm bana geliyor...

Ben ona gidiyorum...

Her saniye kısalıyor hayatım...

Gönlümün heybesi ağırlaşıyor...

Biraz daha fazla şey götürmek için belki...

Daha çok şey yaşayıp...

Daha çok anlamak için..

Ama...

Cevabı zor sorular birikiyor...

***

Kendime anlatırken bütün bunları...

Kime anlatıyorum aslında...

“Er kişi niyetine” dediklerinde...

Hangi dağın taşından kesilmiş bir mermer hazırlanır başucuma...

Hangi yürek yanar?

Hangi yürek yanması serinletir içimi?..

Kuruyan dudaklarıma miras kalır?..

***

Ben...

Zamanın, mekanın ve eşyanın kucağından sıyrılıp...

Yalnızlığıma sığındım şimdi...

Bu karalama kağıtlarını buruşturup fırlatacağım...

Bir daha başlamak için yaşamaya...

Şafak sökmeden...
 

ozan6565

Yeni Üye
Katılım
14 Nis 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Yaş
30
Farkında mısın..
Son günlerde ne kadarda aciz kaldık..
Bize ait cümleler kurmaktan...
bu şiiri şarkı halinde kim söylüyo ? biliyormusunuz? ltfn yazın...
 

buloub

Multi Aktif Üye
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
141
Tepkime puanı
0
Yaş
44
HİÇ İRFAN KALMAMIŞ


Aynı anda kaç hayat yaşıyoruz Allah'ım
aynı anda kaç hayata koşuyoruz
bir yıla kaç yıl sığdırıyoruz
bir ömürde kaç yılı ıskalıyoruz
bir günde kaç hayat düşüyor gökten kollarımıza
yerin kıvrımlarında kaç hayatı kovalıyoruz...
bunları yaparken kaç hayatı terk ediyoruz...

hiç bir ayrılık niye üzmüyor artık beni
hiç bir acı niye dokunmuyor yorgun yanlarıma
niye her yaprak kımıldamasına eşlik etmek bu kadar çok yoruyor
her güneş ışıltısı niye amansızca kışkırtıyor
suça meyyal cüretkârlığımı...

geçmiş sevdalarımı hangi şehirde unuttum Allah'ım
meful aşkların nöbetini hangi şehirde tutuyorum
niye üzülmüyorum kaybettiklerime
niye sevindirmiyor beni, hayatın şuh vaatleri...



korkularım nereye kayboldu benim
tedbirli olmayı ne zaman unuttum.
Bu bıçkın fikirler hangi dağda girdi aklıma
bu acımasız güzellikleri ne zaman aldım koynuma
koynumda beslenen gazap kimden kaldı geriye
yaprakları soyulmuş güllerin tomurcuğu
niye görülecek hesapların parolası oluyor hep...
gözlerime yerleşen tefekkür kimin anısını besliyor...
yenilgiyi niye unuttum Allah'ım zafer niye heyecanlandırmıyor beni...

Eskiden hatırlamaktan korktuğum her şeyi
niye unutmak istemiyorum artık
hatırasıyla dizlerimi büken kederli sevdalar
niye yalnızca uçuk gülüşler kondurur hale geldi dudaklarıma
hatırlarımdan bile niye korkmaz oldum
hatıralarından korkmayan kullarının akıbetini kimden sorayım
aşk bestelerine isyankâr bir güfte yazdıran
biçimsiz bir gerilla yürüyüşü mü başlıyor yoksa Allah'ım.....

Aynı anda kaç hayat yaşıyorum
aynı anda kaç hayata koşuyorum
kaç hayatı taammüden terk ettim bugüne kadar



hiç bir ayrılık niye üzmüyor artık beni
ayrılıklarla sevinen direkleri ne zaman çattım ben çadırıma
hiç bir acı niye dokunmuyor delikanlı yanlarıma
niye her yaprak kımıldaması her güneş ışıltısı
amaçsızca sokaklara döküyor bileklerimin sızısını

belimdeki gümüş renkli kurşun kalemi ne zaman kuşandığımı bile hatırlamıyorum
bu neşe
gömlek cebimde taşıdığım resmin hangi bakışına vuruldu
bu keyif
hangi sözlerin dillendirdiği şiirin
hangi satırıyla ayartıldı
ayrılığın bile bir yaprak esintisi kadar kıpırdatamadığı bu gönlü
ne yapayım ben şimdi
aşkın meçhul olduğu zamanlardan ibaret bu hayatla
nereye gideyim
neresi vatan olur bana
kaldığım neresi yurt olur
gittiğim nereye ülkem diyebilirim..

Ayrılıklar niye neşe oldu bana?
aşk niye isyan oldu?
acılarımın sevince döndüğü bugünün adı ne?

ayakta ölmenin sırrını kulağıma fısıldayan gökyüzünün maviliği
hangi sakıncalı fikrimin meskeni olacak Allah'ım!
 

buloub

Multi Aktif Üye
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
141
Tepkime puanı
0
Yaş
44
HATRINA DÜŞECEĞİM

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir Şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!
 
Üst