Kadınlarla İlgili Herşey

Kadýnlar Nasýl Erkeklerden Hoþlanmaz...???

  • Bakýmsýz Erkekler

    Oy: 1 33.3%
  • Dikkatsiz/ Ýlgisiz Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Ana kuzusu Erkekler

    Oy: 2 66.7%
  • Maço Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Her Þeyi Bilen Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Kariyer düþmaný Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Sakar Erkekler

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    3

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
ilk buluşackların kulaklarına küpe olsun..bizden geçti artık :melek: tşklr kalpsiz ;)
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Tüm yönleriyle saç boyama...

Kimyasal boyalar mı yoksa doğal boyalar mı, hangisini seçmeli? Saç rengini değiştirmek, beyazları gizlemek veya sadece bir ışıltı yaratmak için... En uygun saç boyası nasıl seçilir? Hangi metoda öncelik tanınmalı? Saç sağlığına zarar vermeden nasıl kullanmak lazım? Güzel günlerin şerefine saçlarınıza eğlence katın!

Kına çok popülerdir. Kınanın avantajı çivit, papatya gibi diğer doğal boyaların saç sağlığına verebileceği tehlikelerin hiçbirini bulundurmamasıdır. Kına en fazla tanınan doğal saç boyasıdır.

Hem saç boyası hem de dövme yapımında kullanılan kına; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Hindistan’da yetiştirilen bir bitkiden elde edilir. Bu bitkiden elde edilen renkler sarıdan kırmızıya kadar değişirken esmer veya turuncu tonlarından geçer. Bunlar da maun ve kumral yansımalar elde edilmesine neden olur.



Birçok doğal boya kına kullanılarak yapılır. Ancak, bu bitki fazla bir renk seçeneği sunmaz; bu nedenle bazı üreticiler kına ile çivit gibi farklı karışımlar yoluna gider.

Doğal boyalar saç telinin içine nüfuz etmez, beyaz saçı tam olarak kapatamaz. Ancak saça bir ışıltı ve dolgunluk kazandırır. Dolayısıyla saça bakım yapmaları nedeniyle avantajlıdır. Eğer saçınızı boyamak değil de sadece kuvvetlendirmek istiyorsanız nötr kına uygulayın: boya maddelerinden arınmış kına saçınızı boyamaz.

Doğal boyaların özelliği, sentez ile elde edilmiş boyalarınkine oranla çok daha ufak olan molekülleridir. Bu özellik onların saç telinin tümüne ve özellikle saç telini oluşturan kabuğa nüfuz etmelerini sağlar. Böylece direkt boyaların yaptığı gibi saç renginin geneliyle bütünleşirler.

Doğal boyalar şampuanlamayla yok olur. Düzenli olarak kullanılırsa yoğunlukları artar; çünkü saçta halen var olan boyanın üzerine tutunurlar. Böylece doğal boyalar, saçın genel bütünlüğünü bozmadan saç renginin sabit tutulabilmesi açısından yararlıdır.

Kimyasal boyalara oranla daha uzun bir bekleme süresiyle uygulanmalıdırlar. Bu süre genellikle bir saat olmasına rağmen, her şey saçınızın doğal rengi ve kalitesine bağlı olarak dikkatle uygulanmalıdır. Örneğin açık renk saçta “havuç turuncusu” gibi bir sonuç istenmiyorsa, uygulama süresi kısa tutulmalıdır.

Doğal boyayla boyanmış bir saça kimyasal boya uygulandığında, kutuda belirtilen süreden daha uzun bir uygulama süresine ihtiyaç vardır. Kimyasal bazlı boyanın kuvvetlenen saça nüfuz etmesi ve bunu aşması daha uzun süre tutar. Beklenen neticeyi almak bazen birkaç denemeyle mümkün olur.
 

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Sevginin dinginliği, aşkın tutkulu coşkusu ve beraberliğin mutluluğun sonsuzluğuna kilitlenmek isterken her iki taraf da, bozguna uğrayan yürekleri hangi söz alt üst eder? Gülücüklerinizi donduran sözler, çok sevdiğiniz erkekten gelirse hangi özür sizi eski neşenize döndürür?

Bir kadın ve bir erkek, aşkı bulduklarında kendilerini dünyanın en mutlu çifti olarak görürler. Onlara göre şanslıdırlar çünkü yeryüzündeki hiçbir çift onlar kadar birbirine aşık değildir. Şarkılar söylenir, şiirler yazılır, mesajlar, özlemler, ilanı aşklar derken, kadın yavaş yavaş anlaşılmadığını hissetmeye başlar.

Anlaşılmakla, anlaşılabilmek farklıdır. Anlaşmak, ilişkinin doğasında aynı bakış açısına, aynı kültüre, benzer hobilere ve zevklere sahip olmanın getirdiği olası bir sonuçtur. Karşı tarafın sizi anlıyor olması doğal bir davranışken, onun tarafından anlaşılabiliyor olmak, ona ait olan özel bir beceridir. Ve ne yazık ki erkeklerde böyle bir beceri gelişmemiştir.

Erkekler neden kabalaşır?
Bu soruyu kadın danışanlarımdan o kadar çok duyarım ki! Dünyanın en nazik, en kibar, en düşünceli, en romantik erkeği bile bir güm gelir kabalaşır. Övgülerin yerini acımasız eleştiriler, onaylamaların yerini suçlamalar, ilginin yerini duyarsızlıkla harmanlanmış bir ilgisizlik alabilir. Erkeklerin bilinçaltlarındaki kabalık gün gelir bilinç üstlerine çıkarak davranışlarına ve sözlerine yansır. Kadının ruhundaki kırılganlık, erkeğin bilin üstüne çıkan kabalığıyla karşılaştığında, kadının kalbi tıpkı bir kristalin tuzla buz olması gibi darmadağın olur. Bu noktadan sonra kadın anlaşılabilmeyi boşu boşuna bekler durur.

Sorumlu anneler mi?
Erkeklere hiç öğretilmez mi, kadın ruhunun incinmeye gelmediği? Erkeklere öğretilemez mi biraz daha hassas olmaları? Bu noktada çuvaldızı annelere mi batırmak gerekiyor, hani oğullarını yetiştiren annelere! Peki ya babalar? Babalar oğulları için annelere şunları demez mi? “Kız gibi hassas yetiştirme şu oğlanı, erkek adam ağlamaz vb.” Demek ki anneler uğraşırlar oğullarının duyarlı olmaları için. Demek ki babalar, annelerin bu uğraşlarını engeller. Böylelikle kaba babaların, kaba oğulları olur. Kadınlar da onlara aşık olur.

Ya sonra?
Aşk, kadınlar için nasıl tutkudur ki, erkeğin başlardaki sevgi dolu sözleri onları mutluluğun tahtına oturtur. Sonrası anlaşılamamaktan geçiyor. Erkekte var olmayan bu ‘anlama yetisi’ sayesinde, hoşgörülü olmak, alttan almak, hatta karşı tarafı çözmeye, anlamaya çalışmak kadına düşüyor.

Aradan günler, aylar, yıllar geçiyor, kadın anlaşılamadığı için dırdırcı kadın etiketini, ister istemez üzerine alıyor. Kadın üzgün, kadın bıkkın, kadın yorgun ve kadın ümidini yitirmeyerek sabırla, erkeği tarafından anlaşılmayı bekliyor.

Bekledikçe yıpranıyor, yıprandıkça anlaşılabilmek isteği daha da çoğalıyor. Kadın daha çok dırdırcı olurken, erkeğin bilinçaltındaki kabalık da bir o kadar ortaya çıkıyor.

Her kadının zihninde, “Neden anlaşılamıyorum?” soru işareti vardır. Kiminde çoktur, kiminde azdır ama hepsinde vardır. Kaç kadın, erkeğinin kabalığını törpülemiştir, kaç erkek sevdiği kadın için kabalığını terk etmiştir bilinmez ama kadına “anlaşılabiliyor hissini verememek” erkeğin ilişkide izlediği yoludur... İşte erkek budur...
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
gel25vc.jpg

gel11wg.jpg


Yeni sezon gelinlikleri Londrada sergilendi.

Yılın en büyük yeniliği gelinliklerde kullanılan pantolonlar oldu.
Londrada düzenlenen, evlilik hazırlığı yapan kişilerle bütün

dünyadan ünlü gelinlik firmalarının katıldığı The National Wedding Show,

bu yıl hazırlanan pantolonlu gelinlik modelleriyle dikkat çekti.

17 ülkeden 600ün üzerinde müşterisine toptan ürün veren

Mexemin her yıl düzenlenen fuarlarda müşteri

yelpazesini genişlettiği bildirildi...
 

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
güzel ama bence gelinlik dediğn şöyle şatafatlı bişey olacak bunlar sanki günlük kıyafet gibi durmuş bana göre


emeğine sağlık canım
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
katılıyorum canım kabarık olcek şöleee  duvağı falan uzanacak yerlere kadar :D böle gelinlikmi olur bi canım
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Evde geçirdiğiniz günleri mutfak, salon ve çalışma odası arasında paylaştırır, yatak odamıza sadece üstümüzü değiştirmek, uyumak ve seks yapmak için gireriz. Ama kocaman bir yatak, kadınla erkek arasındaki çok renkli ve paylaşımların da adresi olabilir. İşte yatakta seks dışında yapabilecekleriniz...


Yastık kavgası

Sevgilinizle her zaman sarılıp birbirinizi okşayacak, aşkınızı sevgi dolu sözlerle süsleyecek değilsiniz ya... Şaka yollu da olsa bazen mücadele etmek de ilişkiye müthiş bir enerji ve dinamizm katar. Yatakta kuştüyü yastıklarla yapacağınız sıkı bir yastık kavgasına ne dersiniz? Hatta oyuna başlamadan önce onunla iddiaya bile girebilirsiniz. Böylece çok eğlenmenin yanı sıra ödülün cazibesine kapılıp ikiniz de daha hırslı mücadele ederek kavganın temposunu ve heyecanını artırabilirsiniz.


Televizyon izlemek

Odanızda televizyon yoksa, hemen bir tane alın. Çünkü soğuk kış gecelerinde sıcacık yorganın altına ve sevdiğiniz erkeğin kolları arasına girip abur cubur eşliğinde güzel bir film izlemenin keyfi hiçbir şeyle ölçülemez. Üstelik böylece oturma odanızda olduğu gibi uykunuz geldiğinde yerinizden kalkıp odanıza gitmek zorunda kalmazsınız.


Kitap okumak

Gün içinde dergilere göz atmaya ve kitap okumaya istediğiniz kadar vakit ayıramıyorsanız, geceleri yatağa bir saat erken girip kendinizi bir fincan bitki çayı eşliğinde okumaya verebilir, böylece en sıkışık dönemlerinizde bile kültürel açıdan kendinizi zenginleştirebilirsiniz. Eğer sevgiliniz de kabul ederse her hafta birkaç akşamı hafif bir müzik eşliğinde okumaya ayırın. Böylece sessizce yan yana oturup birlikte tek kelime etmeden kurulan iletişimin farkını yaşayabilir, kitaplardaki beğendiğiniz bölümleri birbirinizle paylaşarak birbirinizin düşünce dünyasını zenginleştirebilirsiniz.


Kahvaltı


Yatakta kahvaltı her ne kadar demode bir aşk fantezisi olarak görülse de son derece zevkli... Hafta sonları üzerinde mükellef bir kahvaltı olan ayaklı tepsiyle odaya girip sevgilinizi öpücüklerle uyandırmanız onun için tatlı bir sürpriz olacaktır. Kızarmış ekmek, sucuklu yumurta, ev yapımı reçeller, peynirler, zeytin ve bir bardak demli çayla hem birlikte olduğunuz erkeğin kalbini bir kez daha fethedebilir, hem de kahvaltınızı yatakta edeceğiniz için sofra kurup kaldırma derdinden kurtulabilirsiniz. Ne kadar pratik, değil mi?


Onu uyurken seyretmek

Sevgilinizin gözünü açacak hali yokken siz cin gibiyseniz, biraz oyalanın ve onun uykuya dalmasını bekleyin. Sonra da onu uyurken seyredin, sarılıp saçlarını okşayın, kulağına tatlı sözler fısıldayın. Sizi tam anlamıyla duymuyor olabilir, ama özellikle derin uykuya geçmediyse, bilinçaltında söylediklerinizi algıladığından emin olabilirsiniz. Uykunun erkeğinizin yüzüne verdiği masum ifadeyi görün ve büyük aşkınızı hem ona, hem de kendinize bir kez daha tekrarlayın.

Alıntı
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
176840.jpg


Kadınlar Nasıl Erkeklerden Hoşlanmaz


-Bakımsız Erkekler
-Dikkatsiz/ İlgisiz Erkekler
-Ana kuzusu Erkekler
-Maço Erkekler
-Her Şeyi Bilen Erkekler
-Kariyer düşmanı Erkekler
-Sakar Erkekler
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi - Kadına Yönelik Şiddete Son! İmza Kampanyası

nwebsvawpetpicqp0.jpg


Kendi Annene kızkardeşine yapılmasını istemedigin şeyleri başkalarına yapmaya hakkın yoktur. Egerki sende Kadına Yönelik Şİddete Hayır Diyorsan Başbakana ulaştırılmak üzere başlatılan İmza Kampanyasına Katıl



KADINA KARŞI ŞİDDETE HAYIR
HADİ İMZANI AT
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
:acaba: :acaba: evett haklısın bunları yapmak eğlenceli olur sanırım..tşkler kalpssiz
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
aslında hepsi ama en önemlisi ana kuzusu olanlardan nefret ederimmmm :cadii
 

asi_prenses

Yeni Üye
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Yaş
34
çok saolun ya benim ilk buluşma yaklaşıyo bu çok yararlı oldu
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
woww

hepside süperr emeğine sağlık :eek:k
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Karşılıklı pek bir sevgi, sempati ve saygı yaşarlar. Görünüşte her şey yolundadır. Örf, adet ve usullere uygun davranılır; varsa bazı pürüzler pek göze batmaz; her iki tarafın da aileleri karşılıklı çok dikkatlidirler. Genelde, bilhassa gençlere önem verilir; aileler birbirlerini sevmeseler de katlanırlar; ne de olsa gençler esastır; onlar iyi ise mesele yoktur! Zamanla, hatta düğünden itibaren problemler başlar.

Verilen hediyeler; gelen altınlar; düğün masrafları; çağrılan misafirler; takılan takılar; alınan eşyalar, kim ne istedi ne aldı meseleleri. Derken düğün ertesi, varsa balayı, yalnız kalamamak, el öpme mecburiyetleri ve daha neler neler. Genç çift, daha başından, ben sen derdine düşen anne ve babalar için uğraşmaktan, mutluluklarını tam yaşayamazlar.

Baskılar artıyor

Zamanla tarafların da baskıları ile; geldin gittin; oturdun kalktın; surat astın, konuşmadın; şöyle dedi böyle dedi; neticede onlar da havaya girer ve taraf tutarlar. Bu sefer de 'senin annen', 'benim annem' tarzında ağız dalaşına başlarlar. Buradan itibaren muhtelif şekillerde anne, babaların evliliğe yaptıkları çeşitli etkilere bakalım.

Yeni evli genç kadın bu baskılara dayanamaz, baba evine dönmek ister ama ne mümkün! Ailesi hemen "Olmaz, sen artık bu evden çıktın; ayrılmak yok" der. Şimdi ne olacak? Ailesi adetlere göre hayır der; yeni ailesi bunaltır; kocası anlamaz; derken bir de çocuk gelir. Bu sefer zaten inleyen ilişkiler; hamilelik sıkıntıları, alınganlıkları; doğum ve loğusalık psikozları eşliğinde daha da berbatlaşır. Hele bazı yerlerdeki inanışlardaki gibi bu zor anlarda, kız tarafı değil de erkek tarafı aktifse, genç anne cidden kendini yapayalnız hisseder. Sonraki yıllar maalesef, çilekeş bir kadın; problemli bir evlilik; kaynana baskısı; bir sürü yavrucak şeklinde geçer. Terapiste gelindiği zaman, kişileri tanıma aşamasında; bize getirilen sorunlar hep bu günlere dayanır. Erkekler aile töreleri, adetleri icabı karşı gelemez; karısını koruyamaz, ya da cidden, gönülden kendisi de böyle düşünür. Ve eşini de itaate zorlar, baskı uygular. Veyahut annesine "aşıktır", onun her dediği mutlaka dinlenir; anneye inanır ve karısını dik başlı , inatçı, kıskanç, cahil bulur. Haydi, yine münakaşalar, küfürler ve belki de ev içi şiddet.

Diyelim ki bir de tersi olsun. Yani; karısını seven, onu haklı bulan ama çaresizce arada kalan bir erkek olsun. Bu sefer de ailesi ile karısı arasında mutsuz bir adam. Annesinden "karı köylü" "kılıbık", karısından da "pısırık" "salak" lafları duyan bir genç ne yapacaktır. Tabii ki huysuz, aksi veya biçare ama en önemlisi mutsuz olacaktır. Bu da yine evliliğe yansıyacak, iki tarafa da yaranamayacaktır. Çocukları varsa, babaanne annelerine, anneleri babaanneye küfrettikçe onlar da şaşkın ortada kalacaklardır; sessiz kalan babalarına olan saygıları azalacaktır. Tabii aynı şeyler kız tarafı için de düşünülebilir. Ancak çoğunlukla kızlarının saadeti için, anneler babalar damatlara kızsalar dahi, pek yüz göz olmamayı tercih ederler. Evini terk edip baba ocağına sığınan kızlarını, belki damada karşı, korumak ya da kavgalara müdahale etmek haricinde, hadiselere pek karışmak istemezler. 'Ne de olsa karı kocalar' der; ancak fiziksel bir hadisede, kadının erkek kardeşi, babası vs.; damadı döverek, söverek kovabilirler. Ancak ne yazık ki, gazetelerde gördüğümüz bir sürü trajediler de böyle başlamaktadır.

Biraz da tam tersi; aşırı seven, veren, koruyan, gözeten anne ve babaların evliliğe yaptığı etkilerden söz edelim. Eğer erkek tarafı ise böylesine veren taraf, genelde pek memnun kalınır. Ama karşılığında, özel hayatlarına müdahale ediliyor; şahsiyetlerini kaybediyor; her şeylerine karışılıyor; veya durmadan verilenler yüzlerine vuruluyorsa? İşte, size yine evlilik için problemler. Eğer kadın tarafı ise böylesine verici olan, hediyelere boğan, her an ellerinde bir şeylerle eve gelen, sürprizler yapan, alınan her şeyi onlara da aktaran. Bu sefer de erkekte problem başlar. "Niye veriyorlar, ben sana alamıyor muyum?" vs. tarzında bir sürü itiraz. Zavallı kadıncağız, devamlı veren anne babasına teşekkür mü etsin; yoksa kadirşinas olmayan bir evlat gibi hayır mı desin; ya da şımarık bir ifade ile hiç teşekkür etmesin mi, ne yapsın bilemez. Eğer vakitli vakitsiz eve damlayan anne baba, bir de onların kavgalarına rast gelip her şeye karışmaya veya ara bulmaya başlarsa, ayıkla pirincin taşını. Yeni evlilerin aralarını bulmayı, iç işlerine karışmak kabul eden genç adam, acısını karısından çıkarır. Arada kalan genç kadın, kocasını nadan bulur incinir, taraf tutar ve böylece "sizler" tabiri altında, ailesine yapılan bütün hakaretleri göğüsler.

Göz yummayın

Bu misaller uzarda uzar. Hatta, sonraki yıllarda bile, evliliklerde yankı bulur. O günlere dayanan hakaretler, her kavgada temcit pilavı gibi, ısıtılır ısıtılır konur. Bunlardan bıkan taraf uzaklaşmaya; başka sahalara göz atmaya; belki de yeni ufuklara açılmaya başlar. Evliliklerde, karı kocanın birbirini anlaması, yardım etmesi, arka çıkması ve aralarından kağıt bile geçmeyecek şekilde sımsıkı sarılmaları lazımdır. Öyle ki, bazen danışıklı dönüşüklü bir şekilde anne babaları idare etmeleri; her zaman birlikte olmaları; anne babalar önünde, onları tahrik edecek davranışlardan kaçınmaları (çok iç içe olmak, sarmaş dolaş gezmek), şahsiyetlerinden ödün vermeden sevgi ve saygılarını esirgememek gerektir.

İyi niyetin fazlası


Ne yazıktır ki, genelde küçüklerin büyüklerin suyuna gitmesini ve olgunluk göstermesini beklemekteyiz. Zamanında kendileri de aynı yollardan geçmiş olmalarına rağmen kaynanalık yapabilmekte ve eşlerini de kendilerine arka çıkmaya zorlamaktadırlar. Anne şefkati, anne sevgisi vs. derken "elin kızına", "geline" diş bileyip, kendilerinin önde gelmesini talep etmektedirler. Evli çiftlerin, anne ve babalarına değer vermekle birlikte, kendi evliliklerini daha ön plana almaları gerekir. Aralarında, ailelerinin sorunlarını konuşup, bunu birbirlerine aşkla yedirmeleri ve sindirmeleri esastır. Çok vahim durumlarda psikolojik yardım alıp, anne ve baba baskısında kurtulmayı deneyebilirler. Bu baskı, iyi niyetle, sevgi ve şefkatle bile yapılmış olsa; her ailenin kendi halinde kararları alabilmesi lazımdır. Yine de unutmayalım ki; evlilik zaten iki ayrı insanın birlikteliği olarak bile güç bir müessesedir. Buna birdenbire tanımadığınız "yabancı" anne babaları ekleyip, problemlerimizi arttırmayalım.
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
güzel bir konuya deyinmişsin  :-\ bu problemler hep var her zamanda var olacak :-\

aileler hep evlatlarının iyi olmasını isterler ve tepkilerini bi şekilde olaylarla ortaya koyarlar kim kimi dinlese herkes kendine göre haklı.hep saygı ve itina isterler hep kendi dedikleri olsun isterle B)
varmı bunun bi çözümü yok malesef :devil:hayatı akışına bırakmak en güzeli ama aileler akışı bile engelliyo  :bang
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
evet maleseff ister istermez yaşanıyo bu sorunlarr ve bunlar yaşanırken aradaki sevgi yıpranıyor eşler birbirini kaybedsiyor...ama kimse bunu düşşüünmüyor
 
Üst