Kadınlarla İlgili Herşey

Kadýnlar Nasýl Erkeklerden Hoþlanmaz...???

  • Bakýmsýz Erkekler

    Oy: 1 33.3%
  • Dikkatsiz/ Ýlgisiz Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Ana kuzusu Erkekler

    Oy: 2 66.7%
  • Maço Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Her Þeyi Bilen Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Kariyer düþmaný Erkekler

    Oy: 0 0.0%
  • Sakar Erkekler

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    3

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
* Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler. Birbirlerini kıskanmaları için aynı meslekten olmalarıyla da menfaatlerinin çatışması falan şart değildir.



* Ortalıkta kendilerinden başka kadınların da dolaşıyor olması, kıskanmaları için yeterli bir sebeptir. Yolu kadınların görev yaptığı bir yere, örneğin bir banka şubesine düşen bir kadın, gördüğü muameleden bunu şıp diye anlayabilir.



* Bütün kadınların mutlaka koşulacak şartları vardır: "Seninle evlenirim ama...", “Dediğini yaparım fakat...” gibi.



* Nedense bütün aşk şiirleri, en duygulu şarkı sözleri hep erkekler tarafından yazılmıştır. Çok duygulu oldukları söylenen kadınların bu sırada ne yaptıkları merak konusudur. Bence kadınlar o sırada diğer kadınları incelemekle meşguldürler. "Ne giymiş, ne takmış, benden güzel mi?" Vs...



* Erkekler (eğer ruh hastası değillerse) eşlerini çok yakın arkadaşlarından, akrabalarından, yani olur olmaz herkesten kıskanmazlar. Oysa kadınlar, hiç ayrım yapmaksızın, ömür boyunca, istisnasız her dişiden kıskanırlar kocalarını.



* Kendisinden 30 yaş büyük bir kadınla, sırf parası için evlenen pek az erkek vardır. Buna karşılık etraf, babası, hatta dedesi yaşında, ama mutlaka zengin erkeklere aşık olan(!) kadınlarla doludur.



* Hiçbir kadın çalıştığı yerde üstünün kadın olmasını istemez. Vallahi bunu ben söylemiyorum, anketler öyle diyor.



* Erkekler kadınlardan ilgi, şefkat, sevgi dışında pek bir şey beklemezler. Kadınlara bunlar asla yetmez, ilave olarak iki bilezik, bir yüzük gerekir çoğu zaman.



* Gelin-kaynana çekişmesinin fıkralara geçtiği ülkemizde hiç damat-kayınpeder çekişmesine tanık oldunuz mu? "Elti gemisi yürümez“ diye bir söz vardır da neden bacanaklar için söylenmiş benzer bir laf yoktur?



* Erkekler bir araya geldiklerinde işten, politikadan, futboldan bahsederler genellikle. Kadınlar bir araya geldiğinde ise, vay o anda orada olmayan diğer kadınların haline!



* Eşlerinden, "yorgunum", "başım ağrıyor" bahanesiyle mümkün olduğunca kaçan kadınlar, ortaya ikinci bir kadın çıktığı zaman aniden kocalarını çok sevdiklerini(!) fark ederler.



* Kocası tarafından aldatılan kadınlar genellikle boşanmak yerine, bir çocuk daha yapmayı tercih ederler. Tersi durumda ise erkekler kadınlar kadar akıllı olmadıkları için bunu gurur meselesi yapar ve kadını hemen boşamaya kalkarlar.



* Kadınlar evde akşama kadar istedikleri gibi yaşarlar. Ne karışanları ne de görüşenleri vardır. Erkeklerin akşamdan akşama Geldikleri evlerinde pek de özgür oldukları söylenemez. Kendilerine durmadan oraya oturmaması, sigarasının külüne dikkat etmesi, ayakkabısını çıkarması hatırlatılır.



* Kadınlar akşama kadar kocalarının bilgisi dışında istedikleri arkadaşlarını misafir ederler. Oysa hiçbir erkek karısından izin almadan eve bir erkek arkadaşını getiremez. Hatta izin alarak bile...



* Kadınlar her istediklerinde eşlerinden izin almadan annelerini ziyaret edebilirler. Erkekler ne haberli, ne habersiz, yanlarında eşleri olmadan asla annelerine uğrayamazlar



* Kadınlar bütün ilişkilerinde hesap kitap içindedirler. Asla şeffaf değildirler. Hoşlanırlar, hoşlanmaz gibi  davranırlar, isterler, istemez gibi yaparlar. Eşleriyle sorunlarını çözmede bedenlerini silah olarak kullananlar bile vardır.



* Vücutlarını göstermeye bayılırlar. Açık, dar, şeffaf, kısa giyerler. Sonra da "neden bakıyorsunuz?“ diye sinirlenirler. Aslında amaçları baktırmaktır, ama bunu asla kabul etmezler. Özgürlükten, rahatlıktan, medeniyetten falan söz ederler. Nereden biliyorsun, derseniz, ben de kadınım oradan biliyorum.



NOT: İstisnalar kaideyi bozmaz!

(Bu yazıyı okuyan bütün kadınlar kendini istisna olarak kabul edecektir.)



Pakize Suda


 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Kadınların çocuk ve aile tercihleri, ilerideki sağlık durumlarını etkiliyor. İngiliz araştırmacılar, bekar kadınların evlilerden, geç yaşta anne olanların erken yaşta anne olanlardan daha sağlıklı olduğunu belirtti.

"London School of Hygiene and Tropical Medicine"dan Prof. Emily Grundy, "İlişki ve ebeveynlik tarihlerimizin, yaşamımızın daha sonraki safhalarında sağlığımız üzerinde önemli etkisi olduğunu saptadık" dedi. Grundy, çoğu durumda bu unsurların, bir kişinin sosyoekonomik durumunun sağlık üzerindeki etkisi kadar etkili olduğunu belirtti.

Grundy ve ekibi, İngiltere'deki Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Konseyi tarafından finanse edilen araştırmayı, 1911 ve sonrasında doğmuş kadınlar üzerinde yaptılar. Araştırma, ileri yaşlarda sağlık durumunun zayıflığının, çok genç yaşlarda yapılan doğumlar, 5-6 çocuktan oluşan büyük bir aileye sahip olmak ve 18 aydan daha az ara verilerek yapılan doğumlarla bağlantısı olduğunu gösterdi.

Araştırmada, geç yaşlarda anne olanların ileri yaşlarındaki sağlıklarının daha iyi olduğu saptandı. Grundy, bunun sebebini, "muhtemelen bu insanların hazır olduklarını hissetmeden ve sağlıklarının çocuk bakmaya uygun olduğundan emin olmadan bebek yapmaya karar vermemelerine" bağladı.

Kısa aralıklarla çocuk sahibi olmasının olumsuz etkisinin ise bunun yarattığı psikolojik stres kaynaklı olabileceği belirtildi. Grundy, bu bulgunun kendileri için özellikle önem taşıdığını çünkü kısa aralıklarla doğumun ileride sağlığa etkisinin gelişmiş bir ülkede ilk kez araştırıldığını söyledi.

Araştırmada, kadınlara sağlık durumlarını değerlendirmeleri istendiğinde, evli kadınların bekarlara oranla sağlıklarından daha çok şikayet ettikleri ortaya çıktı.
 

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
ben gene evlenmemeye karar verdim daha sağlıklı olacakmışız,


bilgi için teşekkür tatlım...
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
evlilerjb8.png
Bilim insanları, yoğun bir çaba ile aşkın ve iyi bir ilişkinin sırrını çözmeye çalışıyorlar. Bugüne kadar yapılan çalışmalarla, neden bazı aşkların ve ilişkilerin yıllar boyu sürdüğünü, bazılarının da başlamadan bittiğini açıklayan çok sayıda kurala ulaştılar. Örneğin çiftler arasındaki cinsel çekimin ömrü 1,5 yıl sürüyor. Evliliklerin sona ermesi ise ilk 8 yılda yaşanıyor. Herkesin ilişki ve aşk modeli birbirinden farklı. İşte bir ilişkinin daha uzun sürmesini sağlamak için ipuçları. Çiftler olaylara nasıl yaklaşıyorLaboratuar verilerine göre, çiftler en kötü, en yaralayıcı sözleri kavganın ortasında sarf ediyorlar, aynı şekilde en uzlaşmaya dönük olanları da. Diğer bir ifadeyle, saldırı ve uzlaşma birbirinin içine geçerek şeytani bir karışım oluşturuyor. Gelin olaylara olumlu yaklaşan çiftlerle olumsuz yaklaşanları bir karşılaştıralım.- Olumsuz çiftlerde sadece kızgınlık ayırt ediliyor ve cevap genelde şöyle oluyor: ‘Bana bağırma!’ Olumlu çiftlerde diyalog yolu görülüyor: ‘Haklısın canım, nerede kalmıştık?’- Olumsuz çiftlerde çatışma hiç sona ermiyor; sadece, bir dahaki patlamaya kadar bastırılıyor. Olumlu çiftler, en fazla dört tur atışmadan sonra yapıcı girişimlerde bulunuyorlar.- Olumsuz çiftler kısır bir döngünün içinde yaşıyorlar; diğerinin değişmeyeceği algısı ilişkiyi tüketiyor. Olumlu çiftler daha yaratıcılar; kavga, espri ve sevgi gösterileri arasındaki geçişleri de daha hızlı yaşıyorlar. - Olumlu çiftlerde, eşlerden biri, yaşanan gerginliği diğerinin o anki durumuna bağlıyor: ‘Şu an biraz keyifsiz, son zamanlarda o kadar yoğun çalıştı ki bu çok normal.’ Olumsuz çiftlerde ise tutum şöyle oluyor: ‘Tipik tavrı bu. Hep böyledir zaten, sorumsuz ve bencil.’
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
canikkalpsizzz6.jpg
Evliliği bir sanata benzeten ve bu nedenle de son derece özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Selin Özkök Karacehennem mutlu ve uyumlu evliliğin sırlarını kitabında anlattı. Evlilik ve Aile Terapisti Selin Özkök Karacehennem in Evlilik Sanatı -1 adlı kitabına göre işte mutlu evliliğin 13 altın kuralı;

- Daima neşeli, bakımlı, pozitif görünün. Güzel kokun, temiz olun ve en baştan çıkarıcı kıyafetleri kocanız için giyin.

-Münakaşalarınızda yapıcı, arabulucu, şahsiyetli olun fakat ısrarcı olmayın. Sakın aşağılamayın, erkeklik veya kazanç ile ilgili bir şey söylemeyin.

-Seksi asla bir ceza olarak uygulamayın. Yatak ayırmak yapılacak en büyük hatadır.

-Birbirinizle daima flört edin. Elinize geçen her anı dokunarak, öperek, el ele tutuşarak veya uzaktan dahi olsa bakışarak değerlendirin.

-Münakaşalarda 1-2 dakika sonra başka odaya geçin ve daha ileri gitmesini önleyin. Kızgınlık veya küfürlerinizi kendinize saklayın. Karşı taraf bunları duymasın. İleride yalnız bu lafları hatırlar.

-Tenkitlerinizde önce iyi tarafları ön plana çıkarın. Sonra değişmesini istediğiniz konuları zarifçe belirtin.

-Açken, yorgunken, kızgınken , arabada, yemek sofrasında, başkalarının yanında münakaşa yaratabilecek konulara girmeyin.

-Alttan alırken kendinizi ezilen, taviz veren, kendisine haksızlık yapılan taraf diye görmeyin. Siz aslında huzurunuzu satın alıyorsunuz . Birkaç gün sonra her şey yolunda iken kırgınlığınızı yumuşak ifadelerle dile getirin ve bir daha olmamasını dileyin, isteyin.

-Romantik atmosfer yaratın, çocuklar olmadan baş başa kalma yollarını arayın.

-İletişim evlilikte esastır. Aranızda halledemeyeceğiniz hiçbir şey olmamalı, ruhsal olarak aranızdan bir parşömen kağıdını bile geçirtmeyecek kadar kenetlenmelisiniz.

-Birbirini sevmeyen kişiler belki çocukları için dayanırlar. Ancak giden; gençlikleri, huzurları ve sıhhatleridir. Panik ataklar, korkular, psikosomatik rahatsızlıklar hep böyle evliliklerin bize seneler içinde getirdikleridir.

-İyi bir evlilik ortada ne kadar birleştiğimizdir. DNA ve yetiştirilme farklılıkları değişmez. Ancak hangi konularda ne kadar eğilebiliyor, birbirimize ne kadar değebiliyorsak, o kadar başarılı bir evliliğimiz var demektir.

-Birlikte hareket ederek, çocuğunuza karşı tek ses olun ve tek terbiye verin.
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
barisbj1.jpg
Kavga ve tartışmaların da ilişkinin bir parçası olduğunu kabul etmek gerekir. Bu yüzden eşinizle ya da birlikte olduğunuz kişiyle aranızda yaşanan tartışmalar hemen moralinizi bozmasın...

Ancak şunu da unutmamalısınız ki sağlıklı bir ilişki için kavga sonrası barışmayı da bilmelisiniz. İlişki terapisti Paula Hall, BBC nin internet sitesinde bu konuda bazı hatırlatmalar da bulunuyor.

Kavga nedenleri
Öncelikle sizi kavgaya iten, tartışmanıza neden olan sorunları bir düşünün. Anlık sinir ve öfkeniz geçtiğinde bunların ne kadar saçma olduğunu siz de göreceksiniz. Sakinleştikten sonra karşınızdaki kişi ile çok daha iyi iletişim kurduğunuzu siz de fark edeceksiniz. Küsmek, karşınızdaki kişiye hakaret edecek şekilde konuşmak ve çocuksu hareketlerden kaçınmalısınız. Sinirli olduğunuz anlarda sessizliğinizi korumanız doğru bir davranıştır. Ancak daha sonra niçin kızdığınızı mutlaka eşinize ya da sevgilinize anlatın. Uzun süre sessiz kalır, kızma nedenlerinizi açıklamazsanız karşınızdaki kişi de yanlışlarını düzeltme fırsatı bulamaz.

Onu iyi dinleyin
Eşinizin ya da sevgilinizin de size yapmak istediği açıklamalar olabilir. Bunları dinlememezlikten gelmeyin. Daha fazla bilgi almaya çalışın, sizi rahatsız eden konuları da ona açıklamaktan çekinmeyin. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine mutlaka koyun. Onun hislerini anlamaya çalışın. Bu konuda da objektif olmaya çalışın.

İçinize atmayın
Duygularınızı gizlemeyin. Kendinizi iyi ifade etmeye çalışın. Sürekli içinize atmayın. Rahatsız olduğunuz konuyu zamanında dile getirin ve çözüm arayışına katılın. Olayları tek taraflı olarak düşünmeyin. Eğer eşiniz ya da sevgiliniz hata olarak düşündüğünüz birşey yapmışsa, onu bunu yapmaya iten nedenleri düşünün. Sizin bunda rolünüz olabilir mi? , sizden kaynaklanan sebepler var mı? tarafsız olarak düşünün.
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
saygitc1.jpg
Hatırlayın biraz, geçmişe bakın bakalım nasıl davranıyordunuz ilk zamanlar? Birbirinizi göreceğinize yakın nasıl heyecanlanıp, nasıl giyiminize, temizliğinize, görünüşünüze dikkat ediyordunuz. Yemek yerken ağzınızı şapırdatmıyor, burnunuzu karıştırmıyor, özellikle geyirmiyor veya asla gaz çıkartmıyordunuz. Tuvaleti birlikte kullanır mıydınız veya pejmürde kıyafetler, saç baş darmadağın dolaşıp, kendinizi karşı tarafa çirkin gösterir miydiniz? Gözde çapak, yüz yıkanmamış, üstünüz başınız yemek veya ter kokarken sevgili eşinize görünür müydünüz?

Peki şimdi nasılsınız? Kavga, dövüş var mı, küfür, fiziksel hareketler, hakaretler... Karşınızdakini aşağılayan, yeren, küçümseyen sözler söylerken hiç "Ben ne diyorum, ne yapıyorum?" diyor musunuz? O bayıldığımız, çiçek verdiğimiz, şiir yazdığımız, kucakladığımız, öptüğümüz insanı, yerle bir ederken kendimize de saygısızlık yapmıyor muyuz? Öyle ya, o kişi bizim en yakınımız değil mi? Aynı yatağı paylaştığımız, aynı evde oturduğumuz, en kötü ve en iyi günlerimizi birlikte yaşadığımız kişiyi böylesine saygısızca yerle bir edersek biz ne oluyoruz? Çocuklarımız varsa, anne ya da babasının birbirlerine karşı nasıl saygısızlık ettiğini, kendilerine örnek aldıkları kişilerin nasıl böyle sefil varlıklar durumuna düştüklerini görmüyorlar mı? Yazık hakikaten çok yazık. Sonra nasıl onlardan bize karşı saygı bekleyeceğiz. Kardeşine bağırdığı, küfrettiği, dövdüğü için çocuğunuza terbiye verebilecek miyiz? Çocuk bu ikilemi neyle izah edecek. "Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz" diyen atalarımız ne doğru demiş. Saygı bekliyorsak örnek olmalıyız. Eşler arasında saygı karşılıklı olarak tarafların yakınlarına, anne ve babalarına gösterilen ilgide de aranmalıdır.

Sevmesek dahi eşinizin hatırı için onlara saygı göstermek gerekir. Esasında yapılan, söylenen her söz, her hareket, eşlerin birbirlerine gösterecekleri saygı demektir. Konuşurken dinlemesini bilmek, lafını kesmemek, başkalarının yanında (bilhassa) tenkit etmemek, başkaları ile karşılaştırmamak, hele hassas oldukları konuları yüze vurmamak, hepsi eşlerin birbirlerine olan saygılarını gösterir. Yardım eden, el veren, göğüs geren, koruyan, her şeyden önce ona öncelik veren, anlayış gösteren, alttan alan kişiler, evliliğe ve eşine değer veren, saygı duyan insanlardır. Eşine sormadan karar vermeyen, plan yapmayan, birbirlerine ait mektupları açıp, telefon mesajlarını kurcalamayan kişiler saygılıdır. Kapıyı çalmadan içeri dalmak, "Burası benim evim" deyip ortalığı dağıtmak, toplamamak hep karşı tarafa saygısızlıktır. Yemekleri, tatlıları bitirip diğer tarafı düşünmemek, bize sıcak geliyor diye klimayı çalıştırmak, yahut avaz avaz televizyon dinlemek, karşı tarafın isteyip istemediğini hesaba katmaksızın, arzumuza göre davranmak, sonrada kalkıp saygıdan bahsetmek. Daha yığınla hadiseye değinebiliriz. Bütün bunların sonunda ne oluyor? Saygının, düşüncenin kalmadığı yerde, sevgi de kalmıyor. Bir süre sonra öfke, hınç, kin duymaya başlayıp kısas yapıyoruz.

Geçmişi düşünün

Yalama olmuş ilişkiler zamanla müthiş geriye gidiyor. Bir zamanlar birbirlerine çok dikkat eden çiftler, şimdi aynı evde yaşayan iki yabancı ve hatta düşman oluyorlar. Arada sevgi olmasa da hala saygı varsa, kişiler birlikte yaşayabiliyor, çocukları için katlanabiliyorlar. Unutulan hatıralar, davranışlar, birlikte geçirilmiş güzel günler tekrar hatırlanabilse, rutin, lakayt, hatta düşmanlık dolu günler düzelebilir, yaşam kalitesi yükselir; huzur ve saygı gelebilirdi. Münakaşaların dahi saygı eşliğinde yapılması, karşı tarafın görüşlerine önem verilmesi, aynı evin içinde, iki eşit hakka sahip insan muamelesi gösterilmesi, evliliğe duyulan saygıdır. Evlilik terapisi alan çiftlerle, özellikle saygı ve saygısızlık kavramları işlenip davranışlarını irdelemeleri sağlanır. Terapist ile birlikte tek tek veya ikili konuşmalarda şahıslar, nedenleri, niçinleri tartışırlarken, saygının önemini, evlilik sanatındaki rolünü, hayatlarını alt üst eden hadiselerin, ne denli saygı kavramına uzak olduğunu realize ederler.
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Sabah kalkıp da aynaya baktığınızda karşılaştığınız yorgun yüzden kurtulmanın en kolay yoludur makyaj. Sadece yorgunluktan kurtulmanın yolu da değil, olan güzelliğinizi ön plana çıkarmak ve kendinizi iyi hissetmek de cabası. Bu nedenle de makyajın doğru yapılması şart. Size yakışan, yüzünüze uygun ve yüzünüzün en güzel kısımlarını ortaya çıkaran bir makyajla tüm günü kendinizden emin bir şekilde geçirebilirsiniz. Bu noktada sık yapılan makyaj hatalarını bilmek bunlara engel olmada işinize yarayabilir.

Eyeliner'ınız gözlerinizi küçük gösteriyor
Hata: Eyeliner'ı hem üst, hem de alt kirpik diplerinize kalın bir şekilde sürdünüz.
Çaresi: Göz makyajında üst kirpik diplerinize odaklanırsanız, istediğiniz iri göz etkisini elde edebilirsiniz. Kalemi ya da eyeliner'ı içten dışa doğru belirgin bir çizgi halinde çekin. Alt kirpik diplerini boyarken kalemi fazla bastırmayın ve sert çizgileri pamuk ya da eyeliner fırçasıyla dağıtarak yumuşatın.

Dudaklarınızın etrafında halkalanma oluyor
Hata: Ya dudak kaleminizin rengi fazla koyu, ya da rujunuz, dudak kaleminden daha çabuk siliniyor. Bu nedenle de dudaklarınız çizilmiş ama içi boş bir şekilde kalıyor ve bu da gayet
kötü körünüyor.
Çaresi: Dudağınızın kendi rengine en yakın renkte bir dudak kalemini dıştan içeri doğru sürün. Çerçevelemeyi doğru yapmak için önce sol kenardan başlayıp ortaya geldikten sonra, aynı işlemi sağ tarafla da tekrarlayın. Daha sonra aynı işlemi alt dudağınız için de uygulayın. Ardından boyadığınız bölgenin içini gene dudak kalemiyle doldurun. Böylece, üste ruju da sürdüğünüzde, boyanın dudaklarınızdan silinmesi hem daha yavaş, hem de eşit şekilde olacaktır.

Yüzünüzün rengiyle boynunuzun rengi farklı tonlarda
Hata: Fondöteninizin tonunu yanlış seçmişsiniz.
Çaresi: Öncelikle kozmetik satan bir mağazaya gidip birkaç farklı formül ve renkte fondöten deneyerek işe başlayın. Mükemmel ton, sürüp yaydığınızda, cildinizin rengiyle bütünleşip kaybolandır. Çoğu kozmetik firmasının bu iş için hazırlanmış rehberlerinden de faydalanabilirsiniz.

Kirpikleriniz topak topak
Hata: Ya çok fazla rimel sürdünüz, ya da kuruduğu için düzgün sürülemiyor.
Çaresi: Yeni bir rimelle bu sorunu çözebilirsiniz. Ambalajı açılıp kullanılmış rimellerin ömrü genelde üç aydır. Ayrıca boyayı sürmeden önce, fırça üzerindeki fazla boyayı tüpün kenarına sürerek alın. İki kat sürmek yeterli olacaktır. Kirpiklerinize yapışan küçük boya parçacıklarını bir kirpik tarağıyla tarayarak temizleyin.

Yanaklarınızda kırmızı çizgiler oluşmuş
Hata: Çok fazla allığı yanlış yere sürüyor, ya da yanlış fırça kullanıyorsunuz.
Çaresi: Allığı, allığın ambalajı içindeki kendi minik fırçasıyla sürmeye çalışıyorsanız, bundan vaz geçip. Bunun yerine kocaman kalın bir fırça kullanıp, fırçaya bulaşan fazla allığı silkeleyin. "Peynir" deyip, allığı doğrudan elmacık kemiklerinize sürüp, şakaklarınıza doğru yayın.



KOLAY GELSİNNNN :D
 

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
yeillikvekadn5pq.jpg

Evrenin en tatlı bakışlısı,yürekli,onurlu adına şiirler yazılan, bestelerin güftelerin sembolü..Yazarların yazarken harfleri yetersiz bulup kelimelerin, tümcelerin serzenişindeki sızısı...’’KADINIMIZ’’

Güçlü,ayakları üzerinde durmayı başaran yaşamın tadı,toplumun onuru ‘’Kadın’’... Kadın olma keyfinde.. Sevgisinin dozuna ayar yapmadan yüreğini sevdiğine adayan Kadınlarımız... Önemsenmeyi hak eden dürüst kadın..Aşk orkestranızdaki en sesli nota sahibi kadın; ışığınız,umudunuz,aşkınız,sevginiz..Beraberliğinizin meyvesini kucağından indirmeyen , yürek güneşi KADIN!

Kadınınıza en son ne zaman bir demet nergis,bir dal kırmızı gül sundunuz? Oysaki o size kadın olma zevkinde gözlerinin çiçek bahçesi ile hep ‘’sevdiğim’’ der!(layık olan sevgilerde) Şimdi kızaran yüzlerinize sonra vicdanınıza dönün!Sabahları çok zaman ayırdığınız,traş olma anındaki, o aynanın önünde içinizle,yüzleşin.Sorgulayın kendinizi, size siz olduğunuzu hep anımsatan yüce kadına sarmaşık olmaya yüzünüz varsa saygıyla eğilip,yüreğini öpün.Kadın buna değer! Sesinizi ancak ona ‘’Sevgilim seni seviyorum ‘’derken yükseltmeyi alışkanlık eden,
kadına kadın olduğu için sevgi duyan. Nice kayıp erkeklere, model olan.Kadına sadece elini bir buket çiçek vermek için kaldıran erkeğe saygılar...

Sizden fazla çok şey biliyor,sizden fazla kitap okuyor,sizin eğitiminizden fazla eğitimiyle beraberliğinize kültür veriyorsa,güzelliği ile sizi büyülüyorsa bu kadından kaçış niye?Son araştırmalara göre erkekler kadınlardan birkaç basamak yüksek olmayı istiyormuş(!) Bu istek niye?Güzel olan kadınlardan kaçış varmış, bu kıskançlık niye!(unutmayın ki her kadın güzeldir, sevgi ise en kalite makyajlarıdır.) Kadın anadır,bacıdır,yarendir,eştir..Aldığı sevgiyi yüreğiyle, bakışlarındaki pırıltı ile yansıtır,varlığı ile bildirir.

Kadını her gününde gören,başarılı,yürekli kadının ellerinde ellerinizin kenetlenmesiyle...Sevgiler...
 

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
İlşkinizin mutluluk kokmasını ister misiniz? Ünlü psikolog, yazar ve sosyal bilimci David Niven, son kitabı 'The 100 Simple Secrets of Great Relationships'te (İnsan İlişkilerinin 100 Sırrı) mükemmel bir ilişkiye ulaşmanın sırlarını açıkladı.

Yaptığı araştırmalar nedeniyle Ohio Devlet Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi tarafından birçok kez ödüle layık görülen ünlü yazar David Niven mutlu ailelerin, sağlıklı ve başarılı insanların 100 sırrından sonra 'İnsan İlişkilerinin 100 Sırrı' adlı kitabıyla mutlu ve sağlıklı bir beraberliğe giden yolda, atılması gereken adımları okuyucularıyla paylaşıyor.

Kıyaslama yapmayın
Niven'in mutluluğa ulaşmak isteyenlere kıyaslama yapmaktan kaçınmalarını öneriyor. Hayatımızı başkalarınınkiyle kıyaslamak onu değiştirmez. Ancak yazara göre kendi hayatımız ile ilgili nasıl düşündüğümüzü değiştirir! Nitekim bir arkadaşımızı mükemmel bir ilişkinin keyfini sürerken gördüğümüzde kendi ilişkimizi sorgulamaya başlıyoruz. Sorunlar yaşarken gördüğümüzde da kendi ilişkimizin daha iyi olduğunu düşünüyoruz.

Peri masallarına aldanmayın
Yazara göre her ne kadar hikayelerde yaşanan büyük aşkları yaşamayı beklemesek de içten içe bunun hayalini kuruyoruz. Niven'a göre yapmamız gereken hayalini kurduğumuz büyüyü partnerimize karşı duyduğunuz sevgide görmek ve masallarda yaşanan şeylerin beklentisi içine girmemek.

Ortak ilgi alanı oluşturun
Günümüzün çoğunu kariyer peşinde koşmak ve gündelik görevlerimizi yerine getirmekle geçiriyoruz. Bu da kişilerin ilişkilerinde ortak ilgi alanları bulmaya çalışmalarını son derece önemli kılıyor. Çünkü ortak ilgi alanları partnerler arasında pozitif bir iletişim ve eğlencenin oluşmasını destekler.

Zihninizi okumasını beklemeyin
Üzücü bir durumda olduğunuzda partnerinizin sıkıntınızı kendiliğinden anlamasını beklemeyin. Karşı taraf zihninizi okuyamaz. Çoğunlukla partnerimize duygularımızı anlatmadan, bizi yalnız bırakmakla itham ediyoruz. Yapmanız gereken, partnerinize hissettiklerinizi anlatmak.

Aceleye gerek yok
Kişilerin evlenmeye ve çocuk doğurmaya karar verdiği yaş dilimi son yüzyılda, her on yılda bir artıyor. Yazara göre bu durumun maddi baskılar ve bağımsızlığını ilan etmek gibi pek çok nedeni var. Acele etmenize gerek yok. Çünkü ilişkiler birinci gelenin ödüllendirildiği birer yarış değil. Kitapta yer alan araştırma, geç yaşta evlenmenin ne hayat, ne de yaşanan ilişki üzerinde negatif etkisi olmadığı kanıtlanıyor.

Mizah duygunuzu geliştirin
Yazara göre bir ilişkide iyi bir mizah anlayışına sahip olmanın ortalama bir günü daha eğlenceli kılmaya ve kötü bir günün yükünü azaltmaya faydası olur. Yazar; bu mizah anlayışının pozitif bir yönü olması gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü negatif espriler sadece tansiyonu artırır.

Kaliteli zaman
Eğer birlikte en çok zaman geçirmek istediğimiz insanı bulmuşsak neden onunla mümkün olan en kaliteli zamanı birlikte geçirmeyelim ki! Çünkü ilişkiler birlikte geçirilen zamanın miktarı ile değil kalitesi ile gelişir!

Gelecek önemli
Yazara göre bazı insanlar ilişkilerinin başarılı bir geçmişi varsa o zaman yapılması gereken her şeyin başarılmış olduğunu düşünme yanılgısı içine giriyor. Oysa ilişki geçmişe değil, geleceğe doğru inşa edilir.


Açık olmak şart
Bir ilişkinin mutlu ya da mutsuz olduğunu düşünün. Partnerlerin birbirleri ile nasıl iletişim sağladıkları çok önemli. Yazara göre sağlıklı bir ilişki içerisindeki çiftler, iyi ya da kötü her ne yaşıyorlarsa bunu partnerleri ile paylaşıyor: "Hiçbir şeyi içinizde tutmayın! Çünkü kendi gerçekliğinizi paylaştığınız zaman hayatınızı da paylaşmış olacaksınız ve bu süreçte partneriniz ile aranızda oluşacak olan bağ her şeyin üstesinden gelmenizde size yardımcı olacaktır!"

Onunla arkadaş olun
Biriyle yıllar boyu süren bir araba yolculuğuna çıkacağınızı farz edin! Bu sürede bu kişiye son derece yakın olacaksınız. Dolayısıyla söz konusu kişinin aynı zamanda arkadaşınız olmasını da istersiniz. İlişkiyi sürdüren geçici heyecan ya da zevklerden çok arkadaşlık, karşılıklı saygı, hayranlık ve ilgi olacaktır. Uzun vadeli ilişkiler gelişimlerini ve hayatta kalmalarını sağlam bir arkadaşlık temeline borçludur!

Mutluluğu önce kendinizde arayın
İnsanlar, sevgi dolu ilişkilere ihtiyaç duyar. Hepimiz yakın sosyal ilişkilerden fayda görürüz. Ancak çoğumuz bir ilişkinin bizi tamamlayacağına, hayatımızdaki boşlukları dolduracağına inanırız! Halbuki gerçekte kim olduğunuzla ilgili olarak mutlu değilseniz, bir ilişki bu durumu değiştirmeyecektir! Bu, sağlıklı bir ilişki sürdürmenizi de zorlaştıracaktır!

Paranın önemi azalır
Hayalimizdeki partner varlıklı biri olabilir. Ancak varlıklı kişi ile bir ilişki yaşamaya başladıktan sonra paranın önemi ilişkinizi değerlendirirken etkisiz bir hale gelecektir! Kitapta yer alan araştırma sonucuna göre, sadece gelirin veri olarak alındığı bir ilişkinin başarısı ile ilgili bir tahmin yapmak imkansız! Çünkü servet bir ilişkinin uzunluğu ve tatminlik derecesi üzerinde bağlantısız!

Onu önemseyin
Fikir, zevk ve tercihlerinizin mükemmel bir uyumla buluştuğu bir ilişkiyi ne yazık ki yaşayamayacaksınız! Niven; bu boş fanteziyi tercih etmemenizde de ısrarcı... Zıtlıkların daima ilişkiyi canlı tuttuğunu, rehavet hissinden uzaklaştırdığını ve birey olarak gelişimi artırdığını savunuyor. İlişkinizdeki zor zamanlarda sizin için en önemli olanın ne olduğunu karşı tarafa göstermelisiniz! Farklılıklara rağmen ona değer verdiğinizi göstermeniz; sağlıklı bir ilişkinin temelini oluşturur.

Sorgulamayı bırakın
Çoğumuz birlikte olduğumuz kişinin geçmişini merak ederiz. Özellikle ciddi ilişkilerini. Uzun vadede endişe, kıyaslama ve eninde sonunda kavga ortamı yaratacaktır. Siz; birlikte olduğunuz kişinin geçmişteki partnerleri ile bir yarışma içerisinde değilsiniz.

Kendinize inanın
İlişki bir ihtiyaç değildir. Özde; sağlığınız ve mutluluğunuz için bir ilişkiye ihtiyacınız yok. Yaşadığınız ilişki belki de hayatınızın önemli bir kısmını teşkil edebilir, ama siz hayatta kalmak ve gelişmek için gerekli olanlara zaten sahipsiniz! İçinde bulunduğunuz durum her ne olursa olsun; kendinize inanın ve önce tek başınıza ayakta durabildiğiniz gerçeğini kabul edin.

Çevrenizdekilerin fikirlerini dinlemeyin
Önemli bir karar vermemiz gerektiğinde genellikle ikinci bir görüş alırız! Niven; bu eğilimi kesinlikle desteklemiyor. İki kişinin oluşturduğu dünyayı, aradaki iletişim ya da elektriğin seyrini üçüncü kişilerin asla çözümleyemeyeceğini vurguluyor ve ilginç saptamalarda bulunuyor: "Birincisi; hiç kimse sizin gerçekten neye ihtiyaç duyduğunuzu ve neye değer verdiğinizi sizden iyi değerlendiremez. İkincisi insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine nazaran daha olumsuzdur. Kısacası akıl danıştığınız kişiler; ilişkinizdeki negatif yönleri görmeye pozitif yönleri görmekten daha meyillidir!"

Korkuya yenik düşmeyin
Kendi ayakları üzerinde duran, ne istediğini bilen bir kadın olmanıza rağmen; benliğinizi doğru şekilde yansıtmanız kimi zaman mümkün olmayabilir. Fobiler ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilen nedenler arasında. O gerçekte nasıl biri, geçmişte yaşadıklarımızın yine yaşayacak mısınız, sizden nasıl bir birliktelik bekliyor, bencil mi, sorumsuz mu? Bu gibi sorular; her kadının hayatının bir döneminde zihnine üşüşebilir. Oysa; olumsuz bir durum ile karşılaşacağınızda ilişkinizi sorgulamaktan vazgeçmeniz gerekiyor.

İşlerinizi eve getirmeyin
İş gününüz sona erdiğinde işiniz tamamıyla ofiste kalmalı. Zihninizden de silinmeli! Kitapta yer alan bir araştırma sonucuna göre; çalışmaya ya da iş düşünmeye neredeyse hiç ara vermeyen işkoliklerin diğer kişilere oranla özel yaşamlarından memnun olduklarını söylememelerinin üç kat daha olası bir durum olduğu belirtiliyor.

Acılarınızı unutmalısınız!
Kırıldınız ve sonra sizden özür dilendi. Çok acı çektiniz ama karşı tarafı affetmeye karar verdiniz! Ancak içinizdeki acı hemen ortadan kaybolmuyor ve hissettiğiniz bu acının travmasını içinizde taşıyorsunuz. Ama bu acıyı geride bırakabilmeyi öğrenmelisiniz! Çünkü acıyı içinizde tutmanız, yaranın taze kalmasına neden olur.

Mükemmeli aramayı bırakın
Günümüzde mutsuz birlikteliklerin belki de en büyük nedeni; 'Daha mükemmelini yaşayabilirim' düşüncesinden kaynaklanıyor. Sağlıklı ve tatmin edici ilişki daima mevcuttur ya da yaratılabilir! 'Mükemmel ilişki' diye bir kavram asla var olmamıştır. Bu nedenle; Her konuda sizinle hemfikir olan ya da her an sizi mutlu edebilecek biri ile karşılaşmayı ısrarla beklemek yerine; sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yeşertmeyi denemelisiniz.
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
nihayet Epeydir Yüreğinizi Gümbür Gümbür Attıran O Özel İnsanla Buluşacaksınız. Çok Heyecanlısınız. "beni Beğenir Mi?" Diye Kara Kara Düşünüp Duruyorsunuz. İşte İlk Randevunuzun İyi Geçmesini Sağlayacak Bazı Önemli İpuçları....

asla Gecikmeyin

dakik Olmamak, Sizinle Program Yapılmasının Zor Olduğunu, Yapılan Plana Uymakta Zorluk Çekeceğini Gösterir. Aynı Zamanda Kaba Bir Davranıştır.

sade Ama Çekici Görünün

abartılı Giyinmeyin. Ne Çok Aşırıya Kaçın, Ne De En Sade Kıyafetlerinizi Giyinin. Temiz Olun, Ağır Olmayan Bir Parfüm Kullanın, Makyajınızı Hafif Yapın.

doğal Davran

yapmacık Davranışlar Hemen Göze Batar. Sonuçta Da Sempati Yerine Antipati Uyandırır.

gidilecek Yere Önceden Karar Verin.

ilk Buluşmanızda Çok Sessiz Ve Romantik Bir Yer Tercih Etmemenizde Fayda Var. Sinemaya Gidebilir, Bowling Oymayabilir, Bir Cafe’de Yemek Yiyebilirsiniz. Böylece Sohbet Konusu Bittiğinde Yeni Konular Bulmak İçin Çok Çaba Harcamanız Gerekmez.

cümleye Sürekli 'ben' Diye Başlamayın

böyle Yaparsanız, Karşınızdaki Kişi Sizi Bencil Olarak Görebilir. Kendinizden Tabii Bahsedin Ama Birlikte Olduğunuz Kişi Hakkında Da Hiçbir Şeyi Merak Etmiyormuş Gibi De Davranmayın. Ona Kendisiyle İlgili Sorular Sormayı Da İhmal Etmeyin.

yanınızda Biraz Fazla Para Olsun.

dünya Hali Bu, Hiç Belli Olmaz. Sizi Denemek İçin Herkesin Kendi Hesabını Ödemesini Teklif Edebilir. Veya Onun Yanındaki Para Çıkışmaz, Yardıma İhtiyaç Olabilir Yanınızda Bulundurun, Gerekmezse Harcamazsınız.

sorunlarınızdan Bahsetmeyin

evinizdeki, İşinizdeki, Okulunuzdaki, Mahallenizdeki Sorunlardan Bahsetmek İlk Buluşma İçin Çok Yanlış Bir Zamanlama. Kendinizi 'sorunlu' Biri Olarak Göstermeye Ne Gerek Var?
 
Üst