HÜKÜMSÜZ
Zaman aldırmadan devam ederken yoluna, taşlar oturmuştu sanki yerine.. Ya da ben öyle zannediyordum. Mutluluklar, seninle alıp başını gitmişken, küçücük mutluluklarım vardı benim, küçücük heveslerim.. Sarılıyordum sıkı sıkı o küçük belkilere..
Sevdan dikilirken önüme koskocaman haliyle, ben görmezden geliyordum.. Yaşıyordum işte, öylesine...
Sana "Gel.." diye seslendiğimi mi duydun yoksa?
Oysa için için bağırıyordum ben..
Sessizdi tüm çağırışlarım, susmalarım gibi...
Sen giderken sustuğum gibi ardın sıra,
Belki kendime bile duyurmaktan korkarcasına sesimi..
Yüreğim ağlarken gidişine için için,
Gülümsediğim gibi..
Zaten son bakışını da sildim ben gözlerimden,
İlk bakışın duruyor orda..
Hala yemyeşil, hala sevda dolu..
Giderken sevdaya dair ne varsa götürdün benden,
Sen hiç bilmedin..
Oysa ben sensizlikte hiç bir şeyi sen gibi sevmedim...
Yürürüm zannettin kendi yolumda, kendi bildiğimce,
Ama sen "yokluğundaki ben" i hiç tanımadın, görmedin..
Hani sen derdin ya:
"Nereye gitsen çıkmaz denizin lekesi"
Kokusu da çıkmadı...
Ne yapsam, ne etsem, neyi sevsem,
sen yanım hep eksik kaldı..
Meğer ne çok biriktirmişim içimde özlemini...
Ne kadar uzak ta olsan, bir o kadar da yakınmışsın bana aslında.
Hasretim, sen yanımdayken bile dinmeyenindendi,
Sen bunu hiç farketmedin...
Ne vakit vazgeçmeye kalksam senden,
Yüreğim inatla direndi, bırakmamaya sevdanı..
Aklımın sesi hükümsüz kaldı...
Ben başettim sensizlikle ama, o başedemedi..
Gökyüzüne, denizlere anlatıp sensizliği, avuturken kendimi,
O senin ardından geldi..
Limanı olmayan bir şehre demir alıp benden gitti...
Ben yine susuyorum şimdi,
Sevda kuracak bu hikayenin son cümlesini...