Canımdan çektiğin adını benim için saklar mısın?

GaMZeLi_LaDy

Aktif Üye
Katılım
11 Tem 2007
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Yaş
37
tskler canik paylasimin icin
yarami destin biraz ama olsun
benimde babam yok biliyormusun  :-\ ve babasizlik öyle zorki
yüce rabbim hic bir cocugu babasiz koymasin  :( (AMIN)
neyse konu icin tekrardan tskler

  [Bir kamyonun arkasında ne yazıyordu biliyor musun teyze. “Babam sağ olsun” Ama ben hiç kamyon almayacağım büyüyünce. Babamı yazamam ki kamyonuma. En iyisi kamyon almamak değil mi teyze.]
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
Gul_agaci.jpg

Kaf dağının arkasındaki Anka kuşu sevgilisi deniz kızından duymuştu peri kızının günlerce ağladığını. O ki güzelliğiyle nam salmış, yedi cihanı birbirine katmış peri kızı iki gözü iki çeşme günlerce aylarca ağlıyormuş. Sordu Anka kuşu derdini peri kızına… Peri kızı neden dedi, neden? Gül benden daha güzel… Evet gül güzeldi hem de çok güzeldi. Bütün güzelleri kıskandıracak kadar güzeldi. Bütün aşıkların diline dolanacak kadar güzeldi. Bütün sevgilerinin adını alacak kadar güzeldi. Gülün bir bakışı fermandı. Gülün şebnem şebnem ağlaması bile güzeldi. Gül kızıllığını aldığı güneşi kıskandıracak kadar güzeldi. Güzelliğiyle yedi cihana nam salmış peri kızını ağlatacak kadar güzeldi. Gül o gün bir başka güzeldi.
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
gul6vt6.jpg


Bu kadar güzel olup ta kimsenin kalbini çalmamış olmak mümkün müydü? Nice aşıkları kapısına köle etmiş, bir bakış için kapısında aylarca bekletmiş. O aşıklar ki gülün dikenlerine rağmen bir gün kapısından öte gitmemiş, gülün sevgisinden bir gün vazgeçmemişler. Günlerce aylarca güle nameler okumuşlar , gülü görmeseler de hayaliyle mutlu olmuşlar. Gülün hayali bile sevdiklerini kapıda tutmaya yetmiş. Çok sevdiği varmış gülün çok. Nice sultanlar, nice yiğitler, nice cengaverler gülün aşkından eriyip gitmiş. Ama gül nazlı, gül de biliyor güzelliğini. Hiçbir aşığına yüz vermiyor. Önüne dökülen altınlara, yakutlara, zümrütlere dönüp bakmıyormuş bile. Bu güne kadar çok aşık olan olmuş güle ama hiç biri çelememiş gülün gönlünü. En sadık aşığı bülbül bile azıcık güldürememiş gülün yüzünü. O bülbül ki en güzel nağmelerini güle okumak için günlerce yememiş içmemiş. Sevdiğine biraz yakın olabilmek için gülün dikenini alıp yüreğine saplayıp bütün kanını dökmekten bir an çekinmemiş. Gül izin verse uğuruna ölecekmiş. Bülbülün bu sevgisini gören diğer aşıklar hep geri çekilmişler biz senin kadar sevemeyiz diye. Bütün dünya anlamışta bülbülün sevgisini bir gül anlamamış bir de kartal. Gökyüzünün korkusuz yiğidi kartal da aşık olmuş güle. Gülün gönlü de kaymamış değildi. Kartal güle aşık olmuştu, gül de sanki gönlünü kaptırır gibi olmuştu. Gül o gün çok mutluydu.
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
www.resimmax.com_gul_0002.jpg


Bülbül derdinden mecnun olup çöllere de düşse de, Ferhat olup dağları da delse de gül vermişti kararını kartal diyor başka bir şey demiyordu. Gül kaptırmıştı gönlünü kartala. Ne kadar bülbül o sana göre değil o bugün varsa yarın yok dese de gül dinlemiyor, kartalın yakışıklığından ve karizmasından o kadar etkilenmiş ki hiçbir öğüde kulak vermiyordu. Gül seviyordu, kartal da seviyordu ya da herkes öyle zannediyordu. Yedi cihana duyurmuşlardı evleneceklerini, kırk gün kırk gece düğün yapacaklarını, bir ömür boyu beraber hiç ayrılmayacaklarını. İlk önceleri herkes karşı çıkmıştı bu beraberliğe ama sonraları fikri değişti birçok kişinin. Bu çifti birbirlerine çok yakıştırır oldular. Bir tarafta güzellerin en güzeli, diğer tarafta yiğitlerin en gözü karası. En güzeli de iki sevdalı aynı taraftaydı. İkisi de seviyordu. O gün herkes çok mutluydu. İki sevdalının kavuşmasına saatler kalmıştı. Kartal bütün yakışıklığıyla gelip güzeller güzeli gülü alıp gidecekti. Herkes bu mutlu gün için toplanmıştı. Herkes gelmişti düğüne. Kaf dağının ardındaki Anka kuşu, sevgilisi deniz kızı, gülden daha güzel olmadığı için ağıtlar yakan peri kızı, yedi tane cüceciğin yanında güzeller güzeli pamuk prenses, pamuk prensesi uykusundan kaldıran beyaz atlı prens ve daha kimler kimler gelmemişti ki. Herkes gelmişti düğüne, hatta sağır sultan bile duymuş gelmişti bu mutlu güne. Sağır sultan bile gelmişti ama bir tek bülbül gelmemişti. Sevdiğinin bir başkasına gidişini görmeye gönlü el vermemişti. Gül, güzel gözlerini davetliler arasında gezdirirken bir tek bülbülü arıyordu. Gelmemişti. En son gördüğünde bir daha beni göremezsin demişti. Gitme demişti. Tamam benimde olma, benimle de kalma ama gitme. Gidersen mutsuz olursun. Gitme. Gitme. Gitme… Gitme demişti de başka bir şey dememişti. Ama gül hiçbirini dinlememiş kartalı ne kadar çok sevdiğini söylemişti. Bülbül olmamasına üzülmedi, çünkü sevdiği yanındaydı, kartal yanındaydı. Gül o gün sevdiğiyle evleniyordu…
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
7.JPG


Gül mutluluktan uçar olmuştu. Gülün derdi tasası yoktu. Evliliğin ilk günleri o kadar mutluydu ki anlatmaya kelimeler yetmezdi. Acaba gülden daha mutlusu var mıydı. Gülden daha güzeli de yoktu daha mutlusu da yoktu. Gülün her günü ayrı bir güzeldi. Kartal sevdiğini her gün çok şaşırtıyordu. Bütün vaktini onunla geçirmek için ne fırsatlar buluyordu. Bir an yanından ayrılmak istemiyor, gülün güzel gözlerinden bir adım öte gitmek istemiyordu. Mutlu günler fazla sürmez çabuk biter derlerdi. Gülün mutlu günleri de fazla sürmedi. O ilk günlerdeki kartalla şimdiki kartal arasında dağlar kadar fark vardı. Gülün yanından bir an ayrılmayan kartal şimdi gülün yanında biraz kalmak zor geliyordu. Sabah erkenden çıkıyor gece çok geç vakitlerde dönüyordu. Eskisi gibi gülle konuşmuyor yüzüne bile bakmak istemiyordu. Bülbül haklı çıkmıştı , kartalın hevesi geçmiş artık gülü sevmiyordu. Gül çok mutsuzdu. Mutsuzluğundan hasta olmuş yataklara düşmüş bundan kartalın haberi bile olmamıştı. Gül o gün çok mutsuz ve çok hastaydı.

 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
normal_sari_gul_05.jpg

Kartal gitmişti. Nereye gittiğini neden gittiği gül bilmiyordu ama kartal gitmişti. Güzeller güzeli gülü bırakıp gitmişti. Belki şimdi nergisin belki de yaseminin ya da padişah kızı lalenin yanındaydı ama gülün yanında değildi. Gitmişti kartal gülü bırakıp. Bülbül demişti güle, o bu gün varsa yarın yoktu. Bülbül demişti ama gül dinlememişti ve kartal gitmişti. Artık diyecek bir şey yoktu. Her şey bitmişti kartal gitmişti. Gül ne yapacaktı. Bütün sevdiklerine sırtını dönüp kartala gelmişti o da bırakıp gitmişti. Nereye gitmeliydi gül. Kimin yüzüne baka bilirdi. Kim kabul ederdi gülü. Evet dedi gül , bülbüle gitmeliyim, beni en çok o sever, o bu halimle de kabul eder. Gül bülbüle gitti. Gül bülbülü sevecekti. Gül bülbüle döndü. Ama bülbül yoktu. Bülbül ölmüştü. Gül evlenip giderken düşürdüğü dikeni alıp yüreğine saplayıp sen gidersen bende giderdim diyerek gitmiş bülbül. Bülbül yoktu. Bülbül ölmüştü. Gül pişmandı. Gül suskundu. Gül durgundu. Gül yorgundu. Gülün güllüğünden eser yoktu. Gül yas daydı. Gül o gün çok üzgündü.
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
tn_360_rose.jpg


Gül bülbüle gitti. Gül bülbülü sevecekti. Gül bülbüle döndü. Ama bülbül yoktu. Bülbül ölmüştü. Gül evlenip giderken düşürdüğü dikeni alıp yüreğine saplayıp sen gidersen bende giderdim diyerek gitmiş bülbül. Bülbül yoktu. Bülbül ölmüştü. Gül pişmandı. Gül suskundu. Gül durgundu. Gül yorgundu. Gülün güllüğünden eser yoktu. Gül yas daydı. Gül o gün çok üzgündü.


Gül o gün en siyah elbisesini giymişti…
 

HAYAL

Aktif Üye
Katılım
6 Ağu 2007
Mesajlar
447
Tepkime puanı
0
Yaş
36
çok güzel canik  emeğine sağlık :-[
 

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
HER BİR İNSAN AYRI BİR DÜNYA, AYRI BİR ÂLEM. İNSANLAR ADEDİNCE DÜNYANIN YER ALDIĞI BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ. HAYAT ÇİZGİMİZ BAZEN ZİRVELERDE DOLAŞIRKEN, BAZEN İNİŞE GEÇİYOR. DEĞER ÖLÇÜLERİNİ KAVRAYIŞ VE YAŞAYIŞ TARZIMIZ, HAYAT ÇİZGİMİZİN YÖNÜNÜ BELİRLİYOR BİR ÖLÇÜDE...

Bir insan, mehtaplı bir gecede etrafı seyrederken, izlediği korku filmlerinin etkisi ile “Acaba karşıma birdenbire bir kurt adam çıkar mı?” diye ürperiyor. Bir başka insan, gökyüzünün eşsiz lacivertliğinde dev bir inci gibi yansıyan, dünyaya bağlı semaya asılı Ay’ı büyülenerek seyrederken “Benim Rahim olan Rabbim, Dünyayı bana bir hane yaptı, Ay ve Güneşi o haneme bir lamba, baharı bir deste gül, yazı bir nimet sofrası, bitkileri o hanemin süslü eşyaları yapmıştır” diyor, huzur meltemlerini ruhunda hissederek...


Bir insan, sıkıntılı bir durum ile karşılaştığında ellerini kavuşturup “Yapabileceğim bir şey yok” diyor, mütevekkilâne!..

Bir başka insan, benzer bir sıkıntı karşısında, tevekkülün sebepleri bütün bütün reddetmek olmadığı ve sebeplerin Rabbimizin kudret elinin bir perdesi olduğunun idraki ile davranışlarını şekillendiriyor “Bende şok yok. Alternatiflere bir bakalım,” diyor ve yoğun bir gayret gösteriyor teslimiyetle...

•••

Bir insan, ” İşte ben böyleyim” diyor marifetmişcesine, inatla, tembelce ve gelişmeye götüren hiçbir kapıyı zorlamayarak...

Bir başka insan, “Uygun bir yolu seçeceğim” diyor Rabbinin büyük ihsanı olan hür iradesi ile...

•••

Bir insan “Yapamam “ diyor hüzünle...

Bir başka insan; “Seçerim, tercihimi kullanırım” diyor neşeyle...

•••

Bir insan “Keşke” diye söyleniyor inlercesine...

Bir başka insan “Yapacağım, Hayy ve Kayyum olan Rabbim beni ayakta tuttuğu müddetçe” O’nun izniyle yapacağım” diye haykırıyor gök gürültüsü ile yarış edercesine...

•••

Bir insan bir başka insan oluyor “sağlıklı değer ölçülerine sahip olduğu, değerleri duygularının önüne geçirebildiği, şahsi görme ufkuna berraklık kazandırdığı, derinleşebildiği, enerjisini odaklayabildiği, imanını, sabrını, ümidini, gayretini, neşesini arttırabildiği nisbette...

Düşünceler, kelimeler zamanla davranış, davranışlar alışkanlık oluyor. Alışkanlıklar ise karakteri oluşturuyor.

Bir araya gelen üç insan, bir başka insanın başarabileceği bir işi bile başaramazken, “bir” olmayı başarabilmiş üç başka insan “yüz on bir” gücünde ve kıymetinde olabiliyor tarihin ve hâlin şahitliğinde...

Kelimelerden, köprülerden geçerken, tercihlerimizdeki isabetlilik nisbetinde, hayat çizgimiz de zirvelere kanat çırpıyor böylece...

Adnan Şimşek

 

sebnemsever_42

Aktif Üye
Katılım
20 Mar 2006
Mesajlar
2,377
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine düşmüş. 

Niye düşer, nasıl düşer sormayın.

Eşek bu. Düşmüş işte.

Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.

Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde. Ayıptır söylemesi, anırdı yani.
Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.


 

Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış.


Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.


Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.


Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.


Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.


Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.


Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.


Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi .


Ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu. Köylüler ağzı açık bakakaldı.

Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır. Ne bazeni, çoğu zaman.

Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.

Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.

Kör kuyuda olsak bile...


 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Gül bülbüle gitti. Gül bülbülü sevecekti. Gül bülbüle döndü.
Ama bülbül yoktu.
Bülbül ölmüştü.
emegine saglık canım harika olmuş
teşekkürler..
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Giden mi kalan mı yalnızdır bilinmez demiştin, gözlerimi gözlerinden ayırmak istemediğim o hüzün dolu ayrılık akşamında...

Bu ayrılık diğer ayrılıklara benzemiyordu. Sen bunu benden önce fark ettin.

Bense, hissettiğim halde görmezden geldim...

Dünyanın neresine, yaşamın hangi ücra köşesine gidersem gideyim, sensizlik bana en dayanılmaz acıları, en çekilmez hüzünleri yaşatacak ve bunları bile bile yaşamak zorunda kaldığım için, senden uzak kalmak uğruna yangına körükle gittiğim için artık alışmıştım bu iç çekişlere, bu sonsuz yalnızlığa, kabus sensizliğe...

Gözlerimin içine bakıyordun, yeni başlayan ve sanki hiç bitmeyecek olan bir özlemle...

İçimdeki fırtınaları dindirmek istiyorum gözlerinde... diye yazmıştın...

O akşam kelimeler, içindekiler, kalbine sığdırmaya uğraştığın onca yoğun duygular, bana söylemek istediğin halde bir türlü söyleyemediğin, gözlerimin içine bakarak o anlamlı bakışlarınla anlatmaya çalıştığın o kaos içinde çırpınan tüm kelimeler artık isyan ediyordu...

Senin ruhundan benim kalbime doğru hücum ediyordu hepsi, ve ben, ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmeyen, baskı altında olan insanların yaptığı gibi kıpırdayamıyor, konuşamıyor, ne olacağını düşünemiyordum...

Adeta kilitlenmiştik o anda, ve biliyorum, ikimizde aynı şeyi düşünüyor ve aklımıza takılan bu zor soruya cevap bulmaya çalışıyorduk...

Giden mi yalnızdır kalan mı?

Bu sorunun cevabını her gün, her an düşündüm sevdiğim...

Senden uzak kaldığım o işkence dolu günlerde, o uykusuz saatlerde, seni düşündüğüm, yüzünü hayal ettiğim zamanlar hep bu soru hançer gibi saplanıyordu yüreğime...

Senden çok uzaktaydım artık, günlerdir konuşmuyorduk...

Seni, benliğini o kadar özlemiştim ki, sanki baktığım her tarafta senin o vazgeçilmez yüzünü, o benliğinin açıkça yansıdığı o eşsiz yüz ifadeni görüyordum...

Ama içimden gelen alışkın olduğum o his, bana yalnız olduğunu ve bana sorduğun o sorunu cevabını senin çoktan bulduğunu, kalanın yalnız olduğunu kabullendiğini ve bedeli ne olursa olsun senin yanında olmamdan başka bir şey istemediğini söylüyordu... Ama bilirsin, içimden gelen o seslere inanmayı sevmem ben...

O hisleri yaşamımda karşılaştığım yapmacık insanlara benzetirim.

Ne olduklarını ve neler yapabileceklerini bilirim, ama asla inanmam ve güvenmem onlara...güvenmek istemem...

Sanki ben istediğim, ben düşündüğüm için iyi görünürler gözüme, ama gerçekle hiçbir alakaları yoktur...

İşte bu yüzden inanmak istemiyordum yalnız kaldığına, acı çektiğine, beni özlediğine ve ne olursa olsun beni bekleyeceğine...

Acı çektirmeyi sevmem ben, bilirsin.

Acı çekmek, yalnız kalmak ve o sessiz yalnızlıklarda içimden ismini sayıklamak, yanımda olman için umutsuzca yalvarmak bana göre...

Beni buna sen alıştırdın, ben yıllardır buna alıştım, acı çekmek artık yandaşım...

Ben bunları yaşarken aynılarını senin de yaşamanı kaldıramam.

Yalnızlığı ben yaşamalıyım, sensizliğin acılarını, isyanlarını ben çekmeliyim, tek başıma...

Sen ne kadar anlamaya çalışsan da, sensizken yaşadıklarımı asla yaşayamazsın, hissedemezsin.

Kalan değil, gidendir yalnız kalan sevdiğim...

Giden yalnızlık için, acı çekmek için, isyan etmek için bırakır gider, kalan aynılarını yaşamak zorunda kalmasın diye...

Yalnızım işte...bunu yaşayacağımı bile bile kalmadım, kalamadım yanında...

Yalnız kalmaya, sensiz olmaya, acı çekmeye ve buna ne kadar dayanabileceğimi görmeye ihtiyacım vardı.

Sensiz kalmak bana çok şey öğretti...

İlk öğrendiğim, son dakikalarımızda bana sorduğun o sorunun cevabı oldu...

Gidendir yalnız kalan sevdiğim...

Yalnız değilsin, biliyorum.

Yalnızım, görüyorsun...
 
Üst