Üzerimde kolları sıkıca bağlanmış gömlekle hastaneye götürülürken düştü bu şarkı aklıma. Arabada mırıldanırken görevlilerin sakin halleri oldukça şaşırttı beni. Sonra hak verdim onlara. Zira karşılaştıkları ilk deli ben değildim. Benim gibileri ile beraber yaşıyorlardı hergün. Ben ise ilk defa bir deli ile beraberdim: kendimle…
Kendimden korkuyorum şimdi. Delilerden hep korktuğum gibi. Ama delilikten korkmak aklıma gelmemiş nedense. Oysa o kadar çok korkum var ki benim. Sorular beynimi kemiriyor. Nerelerden geldim buralara? Ne yollardan geçtim ben? Nasıl başladı herşey? Bu ihanetin sebebi ne?
Hikayem biraz garip benim. Kurgu hatalarıyla dolu. Kahramanlar birbirinden kopuk. Bir bütünlük yok bu öyküde. Bir şeyler eksik, bir şeyler çok fazla. İlkler fazlasıyla var. Sonlar ise onlardan daha çok gibi. “Elem beni terketmiyor” dostlar.
Hayır ağlamıyorum. Gayet sakinim. Olanları kabullendim. Zaten hep öyle olmadı mı? Karşılaştığım herşeyi tam bir teslimeyetle kabullenmedim mi? Bütün bunlara bu kabullenişler mi neden oldu yoksa? Geçmişte kalmışlığım mı? Geleceğe koşturmam mı? Neden bu olanlar? Niye buradayım? Bu ihaneti hak ettim mi gerçekten? Gene o eski yalnızlık günlerime mi döndüm yoksa?
Bu garip hikayeye nereden başlasam bilemiyorum. Bütün bunları cevaplamak için eskiye, çok eskiye dönmek gerek. Çocukluğumun ilk yıllarına. Kendimi, çevremi ve içinde bulunduğum garip durumu ilk tanıdığım günlere. Belki de ilk teslimiyetime. İlk yenilgi, ilk karşı duruş, ilk zaferlere. Dedim ya bir çok ilk var bende. Ama sonları da anlatmak lazım. İlklerden çok olan sonları… Belki de herşeyin cevabı onlarda saklıdır. Çıkarılacak dersler, yeni karşı koyuşlar için ihtiyacım olan güç belki de oradadır.
(alıntı)
Kendimden korkuyorum şimdi. Delilerden hep korktuğum gibi. Ama delilikten korkmak aklıma gelmemiş nedense. Oysa o kadar çok korkum var ki benim. Sorular beynimi kemiriyor. Nerelerden geldim buralara? Ne yollardan geçtim ben? Nasıl başladı herşey? Bu ihanetin sebebi ne?
Hikayem biraz garip benim. Kurgu hatalarıyla dolu. Kahramanlar birbirinden kopuk. Bir bütünlük yok bu öyküde. Bir şeyler eksik, bir şeyler çok fazla. İlkler fazlasıyla var. Sonlar ise onlardan daha çok gibi. “Elem beni terketmiyor” dostlar.
Hayır ağlamıyorum. Gayet sakinim. Olanları kabullendim. Zaten hep öyle olmadı mı? Karşılaştığım herşeyi tam bir teslimeyetle kabullenmedim mi? Bütün bunlara bu kabullenişler mi neden oldu yoksa? Geçmişte kalmışlığım mı? Geleceğe koşturmam mı? Neden bu olanlar? Niye buradayım? Bu ihaneti hak ettim mi gerçekten? Gene o eski yalnızlık günlerime mi döndüm yoksa?
Bu garip hikayeye nereden başlasam bilemiyorum. Bütün bunları cevaplamak için eskiye, çok eskiye dönmek gerek. Çocukluğumun ilk yıllarına. Kendimi, çevremi ve içinde bulunduğum garip durumu ilk tanıdığım günlere. Belki de ilk teslimiyetime. İlk yenilgi, ilk karşı duruş, ilk zaferlere. Dedim ya bir çok ilk var bende. Ama sonları da anlatmak lazım. İlklerden çok olan sonları… Belki de herşeyin cevabı onlarda saklıdır. Çıkarılacak dersler, yeni karşı koyuşlar için ihtiyacım olan güç belki de oradadır.
(alıntı)