Canımdan çektiğin adını benim için saklar mısın?

yitiksevdalar

Yeni Üye
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
-HÜZZAM BİR SEVDANIN ARDINDAN-

Saat kaç bilmiyorum. Merakta etmiyorum. Zamanın durduğu, sözcüklerin tükendiği demdeyim. Radyodan yükselen türkü yüreğime tercüman: “Dertliyim kederliyim, ben hep böyle ağlarım…”

Gözüm telefona takılıyor. Yaşadığımız her şeyin tek sorumlusu bu telefon sanki. Elim uzanıyor gayri ihtiyarı. Öfkeyle fırlatıyorum yere. Kızıyorum kendime bu kadar güçsüz olduğum için. Bunu bu akşam kaç kez yaptım bilmiyorum.

“Gideceği yeri bilmeyene engelleri aşmak zor gelir” demişler ya.. Ne de güzel söylemişler. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum. Mantığım, aklım çoktan firar etmiş. Duyguların anaforunda boğuluyorum..

Medet !...

Yoksun… Şuursuzca çeviriyorum kontağı. Gözyaşlarım yüzümü yıkıyor. Sanki ağlarsam daha iyi hissedeceğim. Ve sanki düzelecek her şey ağlarsam. Ruhumu yıkıyorum gözyaşlarımla. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Nasıl gittiğimi bilmiyorum. Hıçkırıklarım boğuyor radyonun cızırtılı sesini.  Sağa çekip duruyorum. Daha fazla bu durumda devam edemeyeceğimi fark ediyorum.

Aman Allah’ ım.. Bu ben değilim. Ben bu değilim. Kontrol edemiyorum kendimi. Artık ağlamak istemiyorum, hıçkırmak istemiyorum. Sürekli bunu telkin ediyorum kendime. Kendime gelmeliyim.

Ama ne mümkün. Gözlerim beynimin emrini dinlemiyor. İsyankar iki bulak şimdi. Dizlerimi ıslatıyor gözyaşlarım.. Geceyi ıslatıyor… Dakikalarca hıçkıra hıçkıra ağlıyorum salya sümük. Kendimden utanıyorum.

Biraz dışarı çıksam, biraz ıslansam, biraz üşüsem kendime gelir miyim acaba? Karar değiştiriyorum. O hep gittiğimiz çay bahçesindeyim. Arabayı sahile yanaştırıyorum. Kafamda milyonlarca soru işareti raks ediyor. Kırık bir gül goncası gibi düşmüş başım omzuma. Kapımı açan otopark görevlisinin “abi iyi misin?” diye sormasıyla kendime geliyorum. Kolumla gözyaşlarımı siliyorum: “iyiyim, sıcak bir çikolata lütfen” diyorum.

Yalan söylüyorum oysa. O da biliyor yalan söylediğimi. İyi değilim. Hem de hiç iyi değilim. Çikolatayı ne zaman içtim, orada ne kadar kaldım bilmiyorum. Sağ kolumun ve  sağ ayağımın uyuştuğunu fark ediyorum neden sonra. Bu vaziyette araç kullanabilir miyim acaba?

Bilmiyorum ki.. Titreyerek ayrılıyorum. Kız kulesine gitmeliyim. Anlatmalıyım ona. İçimi dökmeliyim. Rahatlamalıyım. Yoksa boğulacağım.
Neden herkes klakson çalıyor? Neden öfkeli bu insanlar? Ben ne yaptım ki onlara? Üzerime gelen taksinin fren sesiyle irkiliyorum. Ve yola sığmadığımı fark ediyorum. Bu şekilde gidemem Üsküdar’ a..

Şuralarda bir yerde durmalı, kendime gelmeliyim. Geri dönüyorum. İşte Çengelköy’ deyim. Arabamı park edip duruyorum o tarihi çeşmenin hemen yanına. Üşüyorum.. titriyorum. Beremi bulamıyorum. Oysa az önce buraya koymuştum.

Neden yaptığımı bilmiyorum, arabanın her kapısını ayrı ayrı kontrol ediyorum. Bagajı bile.. sonra sahile iniyorum. Işıkları seyrediyorum. Ne çok ışık var. Ve mırıldanıyorum: “İstanbul’ da her gece milyonlarca ışık yanıyor, ama hiç biri benim için değil…”

Bu dünya da fazla(mı)yım ?

Yetim duygular istila ediyor tüm hücrelerimi. Sorular.. sorular.. sorular…

Mantığı çoktan yitirmişim. Düşünüyorum. Her gelene bir akıl.. Her gelene bir akıl.. Ve aklı çoktan bitirmişim. Bu kadar kısa zamanda, bunca çok şey nasıl geçiyor zihnimden anlamakta güçlük çekiyorum.

Kulağımda sesin büyüyor, büyüyor, büyüyor… Şimdi daha iyiyim sanırım. Gözlerim kurumuş. Ağlamadan durabiliyorum. Ama öyle çok üşüyorum ki.. Gitmeliyim. Mutlaka Kız Kulesi’ ne gitmeliyim. Boş bakışlarla, başım önümde dönüyorum. İki adım bile atmadan seni görüyorum karşımda. Yanında biri daha var.. Seçemiyorum önce.
Gerçek misin yoksa bu zihnimin bana bir oyunu mu onu da bilmiyorum. İşte karşımdasın. Hiçbir şey söylemeden  öylece bakıyorsun.

Bir şeyler mırıldanıyorum ben belirsiz. Gözlerinde öfke var. Küçülüyorum ben. Zerre kadar kalıyorum. Hiçbir şey söylemeden arkanı dönüp gidiyorsun. Ve tenhasında gecenin bir ben kalıyorum. Tüm ışıklar sönüyor…

Oysa ben korkarım karanlıktan.  Bağırsam çıkar mı sesim? Gitme desem durur musun? Beklesem gelir misin?

Bilmiyorum..

Ve yine hıçkırıklar. Gidip banka oturuyorum. Başım önümde.. Kurşundan ağır bir efkar balyası omuzlarıma çöreklenmiş. Kendimi hem öksüz, hem yetim hissediyorum. Ve unutamıyorum o bakışlarını.. Yüreğime çakıyorum.

Yan tarafa gelen sarhoşlardan rahatsız oluyorum. Bu akşam uzak durmalıyım insanlardan. Kendimi kontrol etmekte güçlük çekiyorum. Bu akşam kendimden bile uzak durmalıyım.

Ah bir yapabilsem..
Ne doğru, ne yanlış bilmiyorum.

Arabamdayım. Artık bırakmışım kendimi.. Yatağını arayan bir dere gibiyim. Çağıldıyorum.. Bir taşkın bu biliyorum. Bir yürek taşkını. Ve her taşkın gibi bu da bend tanımıyor.. Yıkıyor, viran ediyor önüne çıkan her şeyi..

Neden sonra park edip iniyorum şuursuzca. Bıçak gibi keskin bir soğuk var. Buraya neden Rüzgarlıbahçe dediklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Üşüyorum ama arabaya binmek istemiyorum. Kendimi cezalandırıyorum belki.

Seni arıyorum. Biliyorum. Kıracağız, dökeceğiz. Bu konuşma için seçilebilecek en kötü zaman olduğunu da biliyorum. Ama sana ihtiyacım var. Yaşamalıyım..
Sonra konuşuyoruz. Öfkeliyiz ikimizde. Konuştukça sakinleşiyoruz. Kaç saat konuştuğumuzu bilmiyorum.

“Bir müddet görüşmeyelim. Bana zaman tanı..” diyorsun. Aslında bunun doğru bir fikir olduğunu düşünüyorum. Ama sensizlik fikri bir ateş gibi düşüyor yüreğime. Şimdi yangın yeri yüreğim.

“Tamam”  diyorum  çaresiz. Başka seçeneğim yok ki. Biliyorum; en az benim kadar üzülüyorsun sende.

Telefonu kapatıyorum istemeye istemeye. Emirgan’ a gidiyorum. Bu gece burada kalmayı planlıyorum. Kan çanağı gözlerim arkadaşımın dikkatini çekmiş olmalı. “Hayırdır..” diyor. Konuşmak istemiyorum. Ve bunu belli ederek “Hayır kardeşim. Bizim şerle işimiz olur mu?” diyorum. Ayak üstü birkaç kelamdan sonra, oda olmadığını öğreniyorum. Eski dostluğumuzun hatırına odasında kalabileceğimi söylüyor. Ama bu bana iyi bir fikir gibi gelmiyor.

Sadece battaniyesini istiyorum.  Lobi de uyuyacağım. Nasılsa uyku teslim almaz beni bu gece. Ne fark eder ki.. Ha kara taş, ha kuş tüyü yastık..
Yanıldığımı başımı koltuğa koyduğumda anlıyorum. Şaşırıyorum. Gözlerim kapanıyor. Ve uykuya dalıyorum.
Her yerim tutulmuş. Boynum ağrıyor, belim ağrıyor. Hemen telefonuma bakıyorum. Kapanmış çoktan..
İşe gitmeliyim. Nasıl çalışacaksam bu kafayla. Boynum taşımıyor sanki başımı.

İşyerine geliyorum. Hiç kimse gelmemiş benden başka. Allah’ ım neden hala bu gözyaşı? Neden bu hıçkırık?

Resmen savaşıyorum kendimle. Aramayacağını, yazmayacağını bile bile, sürekli cebimden çıkarıp telefona bakıyorum. Ve aynı düş kırıklığıyla yerine koyuyorum. Uzun sürmüyor kendimle savaşım. Yeniliyorum.

Ve yazıyorum sana…

“Çıkınca görüşürüz..”  diyorsun. Biliyorum bu görüşmenin “ayrılık” anlamına geldiğini. Yutkunuyorum ve uçurtması alınmış çocuklar gibi gözyaşlarına boğuluyorum.
Hep yaptığım gibi satırlara sığınıyorum çaresiz. Sana söz verdim. Güçlü olmalıyım. Ölüm fermanı yüzüne okunan mahkum, nasıl da vakur durmuştu seyrettiğimiz o filmde.  Gururla, başını eğmeden yürümüştü ölüme. Adeta meydan okuyordu..

Böyle şeyler sadece  filmlerde olur diyorum kendi kendime.. Ölüme evet..  Ama sensizliğe nasıl katlanacağım ?
Bülbülün çektiği dil belasıdır derler ya.. Söz verdim sana. Yıkılmayacağım.  Becerebilir miyim bilmiyorum. Ama en azından deneyeceğim.
Biliyorsun.. Ben seni çok sevdim ve hep seveceğim..

Biliyorum, sonu ayrılık.. Biliyorum, sen bu aşkı vuracaksın. Ama muhakkak son sözümü soracaksın. İşte haykırıyorum.

Bu sevdanın zekatını versem, kırk yeni yetme aşık Mecnun olur.. Ben seni çok ama çok seviyorum..

Hakkını helal eyle…
Hakkını helal eyle…
Hakkını helal eyle…
 

Sir_ako

Aktif Üye
Katılım
30 Tem 2006
Mesajlar
791
Tepkime puanı
0
Yaş
78
Mutlu evliliklerin 10 anahtari
……1….Ayni zamanlarda sinirli olmayin.
…….Ciftlerin aralarinda bazi anlasmazliklarin olmasi ve zaman zaman ufak tartismalarin yasanmasi elbette ki cok dogal. Ancak onemli olan taraflarin ayni zamanlarda cok sinirli ve fevri hareket etmemeleri olsa gerek….Eger esiniz sinirliyse siz alttan almaya calisin, Hakli olsaniz bile ortamin sakinlesmesini bekleyin ve bir sure sonra dusuncelerinizi ilimli bir ses tonuyla belirtin,hem boylece istediklerinizi yaptirma sansiniz daha da artacaktir.

…..2….Birbirinize bagirmayin…
……….Bir tartisma esnasinda o sesini yukseltti diye siz de sakin bagirmaya baslamayin, bagirmak herseyi cozmeyecektir,sadece durumun biraz daha karismasini ve hatta sarpa sarmasini saglar, o kadar iki taraf da ayni anda bir birine bagirip cagirisa sadece gurultu cikarmis olursunuz.. sevgiden once aranizdaki saygiyi koruyabilirseniz uzun yillar suren mutlu bir evliliginiz olur.

……3….Elestirilerinizi yumusatin.
…………Tabi ki esinizin bir takim hareketlerini beyenmiyebilirsiniz, Ve bu konudaki dusuncelerinizi dile getirmekte de ozgursunuzdur, Ancak onemli olan bunu nasil yaptiginiz,.. Onu degistiremeyeceginizi bilerek hareket etmelisiniz… Sozlerinizin olumlu yonde, sevgi dolu ve ilimli olmasina ozen gosterin. Yoksa hic bir ise yaramaz. $u hareketinden nefret ediyorum yerine, hayatim bence boyle davranmak sana hic hakismiyor diyebilirsiniz.

….4….Iktidar savasina girmeyiniz.
………Eger tartismayi mutlaka birinin kazanmasi gerekiyorsa, birakin esiniz kazansin,Askin iktidar savasi olmadigini ve incelik istedigini bilerek hareket ediniz.Evlilik bu durumu daha da hassaslastirir ustelik, tartismayi kimin kazandigi ya da kaybettigi ne kadar onemli sizin icin, ? neticede boyle kucuk hesaplar yaparak bir omru geciremezsiniz.

….5….Gecmisi gecmiste birakin
……….Hic bir zaman gecmiste yapilan hatalari tekrar tekrar esinize hatirlatmayin,Her hangi bir tartisma esnasinda birden bire konuyla ilgili ya da ilgisiz esinizin cok eskiden yaptigi hatayi gundeme tasimayiniz.

….6….Birbirinizi ihmal etmeyiniz.
……….Niye evlendiginizi unutmamalisiniz.Hayati, uzuntulerinizi ve seviclerinizi paylasmak, hayattan iki kati daha fazla keyif almak icin evlendiniz oyle degilmi ? Birbirinizin farkli hayatlariniz olabilir, esiniz mac’a giderken siz de eski kiz arkadasinizla disari cikabilirsiniz, bunlar evliligi monoton ve sikici bir havaya girmekten kurtaracak kucuk detaylardir, Ama bir  plan yaparken esinize hic danismiyor, onun fikrini almiyor ya da arkadaslariniza ondan daha fazla vakit ayiriyorsaniz yalnis yoldasiniz demektir.

….7….Yataga asla kus girmeyin.
……….Gun icinde bir cok sey yasamis ve hatta siddetli bir kavga etmis olsaniz da yatak odaniza dolayisiyla yataga asla dargin girmeyin, Yatmadan once mutlaka tum sorunlari halledin.Aranizda cozulmemis ve acikliga kavusmamis bir problemin olmasi ertesi gunun de keyifsiz ve can sikici olacagi anlamina gelir.Yatak odaniz sizin icin ozel bir dunya O  odaya sorunlarinizi tasimayin.

….8….Iltifat edin.
………Gun icinde en azindan bir  kere hayat arkadasiniza guzel soz soyleyin,Esinizin  sizden guzel bir soz duydugunda mutlulugunu hic farkettinizmi ?

….9….Ozur dilemeyi bilin
………Eger yalnis bir sey yaptiysaniz bunu itiraf edin ve ozur dileyin,Hata yapmaniz dunyanin sonu degil ki zaten onemli olan bunu fark etmis olmaniz.Ancak tabii ki bunu aliskanlik haline getirmeyin.

….10….Bir tartisma icin iki kisi gerektigini unutmayin.
………..Bir dusunun bakalim tartismalariniz neden cikiyor, ve nasil buyuyor, ? acaba sadece karsi tarafi suclamak ne kadar gercekci ? Sizin hic mi payiniz yok tartismalarda, bunu itiraf etmekle baslayin isterseniz, ilk olarak kendinizi elestirmekten korkmayiniz, Esinizi suclayarak bir yere varmadigimizi ve hatanin kendinizde oldugunu Kabul edin.

…..Ordan burdan
…..Okuyanlara tesekkurler.
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
893
Tepkime puanı
0
Yaş
39
kalp4.jpg



KIRILIŞ...

Bir dal kırılırsa tekrar tutabilir.
Bir cam kırılsa belki tekrar yapıştırmak kabildir. Bir kuşun kanadı kırılınca uçamaz zannedilir; iyileşince uçması mümkün.

Ya kalbin kırılışı...!!!

inkisara uğrayışı, bin parça oluşu, yok mu, ne onulmaz şeydir o? Sonsuz hayatı kaybettirir insana. Maddi şeyler kırılınca yapıştırılır, birbiri ne tutturulur da yine bir şeye benzer.


Fakat manada öyle mi?
Bir kere kırılan kalbin parçalarını hangi maharetli el birleştirebilir?
Mevlanın nazar-gahı olan gönüldeki inkisar, yüzde teessürünü gösterince o gönlü almak ne kadar müşküldür artık.


Bazen bir söz, karşıdaki insanın dünyasını yıkar, harab eder. Bazen bir bakış öldürür insanı. Bazen de bir yüz ifadesiyle kaynar su dökülmüş gibi olur kişi başından aşağı.

“İlim ü amel ne fayda
Bir gönül yılanı ise”

dediği gibi şairin, büyük bir cürümdür gönül yıkış.

Hele hele hassas insanların kırılışı bambaşkadır. Böyle kişilere karşı oldukça dikkatli hareket etmek gerekir. En küçük kırıcı bir söz ve hareketten kaçınmalıdır insan.
Zira;


Gönül yarasının merhemi yoktur.

Kırılan harab olan bir gönülden yükselen feryat da kabule karindir. Hakkın katında.
Zira;
Mazlumun ahı gökyüzüne kıvılcım şeklinde yükselir”
buyuruyor
Nebiler Nebisi.

İnsan ne kadar sert mizaçlı olursa olsun, eğer dikkat ederse gönül yıkmadan, kalb kırmadan, bir ömür sürebilir.
Hiçbir zaman “Tabiatını, huyum” diyerek atamaz bu vebali üzerinden.


Zira;
Yapılan hareketlerde Mevla’ya karşı sorumluluğunu unutmamalı insan. Ve hesap vereceğini...

İşte sert ve haşin mizaçlı, celadetli bir zat olan
Ömer bin Hattab’ın sözü:

“Ey Kabe! Seni bin kere yıksam tekrar yapabilirim. Fakat kırılan bir kalbi asla!..”
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
893
Tepkime puanı
0
Yaş
39
~~SEN YÜREĞİMİ HİÇ HAKETMEDİN...!!!~~

Biraz dikkatli baksaydın gülen gözlerimdeki ,
ağlayan ben'i görebilirdin..

Yada gerçekten sevseydin beni...!!!

kalbimin çığlıklarını susturabilirdin..
Ben senken sen ben olamadın.
Izdırabımın sebebi oldu sevgim...



Tükendim..
Tükettim...

Hncımı almak için tekmeler attım sevgiye...


Kendime...
Yüreğime...


Birçok kez hazırladım kalbimi seni unutmak için
Ne yaptıysam olmadı..
Boyun eğdim varlığınla yaşamaya..

Artık özlemiyorum..

Dilim söylüyor ama hissetmiyorum..
Sevgiyi kandırarak ve gizlenerek yaşıyorum..
Daha fazlasını kaldıramayacak kadar yorgunum yada bahaneler buluyorum...



İçim acıyor...

Gücüm yetene kadar dayanıyorum...

Daha dayanabilirmiyim bilmiyorum..


Zamana sığındım kurtuluşum için..
Yaralanan kalbimi sarmak..
Biraz olsun hayata bağlanmak..
Kaybetitiğim kendimi bulmak için..



Sen benden gittin..

Ardında bıraktığın 'Ben'i düşünmeden gittin..


Belki yıkıldım..

Sevgiye güvenimi kaybettim..
Ama..
Yürekten sevdim..
Şunu bilki terkenedim;


Sen yüreğimi hiç haketmedin..!
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
893
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Bir senin yokluğuna alışamadım

Bir de çayı iki şekerli içmeye..."


Hep çiziyorum üzerini giriş cümlelerinin. Geride kalıyor çünkü her başlangıç. Aniden ortasından başlıyorum, ayakları yere basmaya yeni başlamış kimliğime...

Her defasında anî gözaçışlarla özlüyorum.. Daha ilk saniyelerinde zamanın, ağlamaya ihtiyaç duyduğumu fısıldıyor yeni doğan bebekler.

Buna mecburum! biliyorum gülmek daha az yeretmeli insanda. Ağlamak, bakışlara takılan fiyakalı bir tebessüm olmalı..

Kendine meçhul ve acizim. Bu halime "NEDEN" sorusunu soran çok kişi farkında değil kendinden. Ve sordukları soru, başlı başına eleveriyor cevabın açılımında kendilerinden birşeyler görecekleri husunda. Ölümün ağıztadını bozan tuzu; efkarımdan pay biçtiğim çayımı hep üç şekerli içmeye zorluyor beni.

Sonuç: Nafile.. Çaylar hâlâ gam ve keder tadında...
Ey kaldırım taşlarını adımlarıyla süsleyen güzel insan!

Bir bilsen ışık huzmeleri, senden beni çekiyor yolarına.

Zerreler şahittir inan.. İnan özlemeyi de özlüyorum: güneşin doğuşunda ve batışında ve her ikisi arasındaki meçhulde. Annemin dizlerinde uyumayı özlediğim gibi...

İşte burada üşüyor harfler. Ne onları ısıtabilirim şimdi, ne de daha fazla yorulabilirim kendi meçhulüne giden bu yolda.

Söz bitti, sukût herşeyi anlatıyor....
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
893
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Uykuların kaçarsa gece,
İşte böyle kalemi, kâğıdı alırsın eline.
Geçmişi
Acı-tatlı haliyle anımsarsın,
Damla damla dökülürcesine yazarsın.

Bu dünyadan göçen sevdiklerin
Canlanır gözünde
Yaşıyor gibi.
Gözlerinde
Bir damla yaş olmadığı halde,
Kan basar sanki gözlerini,
Ağlıyor gibi.

Uykuların kaçarsa gece,
Ölüm gelir aklına ister istemez.
Bir dal kırılır yüreğinde,
Başka denizlere akar ırmakların
Hararetten kurur topraklar
Şırıltısı kesilir pınarların.

Uykuların kaçarsa gece,
Hep kötü şeyler gelir aklına.
Ayrılıklar, özlemler
İhanetler gelir dikilir karşına
Dalarsın dipsiz kuyulara
Uykusuz gecelerde.
Sevdiğini kaybetmekten korkarsın
Ağlarsın hiç sebep yokken
Karanlıkta bir çift ışık ararsın,
Koca ampüller tepende yanıyorken.

Uykuların kaçarsa gece,
Eski sevdiklerin gelir aklına.
Hepsi gelir
Toplanırlar başına.
Tutmak ister, tutamazsın,
Dokunmak ister, dokunamazsın.
Yakınlar uzak olur
Kalabalıklar yalnızlığın,
Hayal mi gördüklerin,
Yoksa gerçek mi?
Anlayamazsın.

Uykuların kaçarsa gece,
Yastık diken olur
Batar yüzüne.
Eski hatıralar
Serilir gözlerinin önüne...
Gece bitmez
Yıl gibi uzayıp gider.
Eski sevgililer gezinir gözlerinde
Bölünür yürekler.
Derken,
Güneş koşar imdadına,
Pencerenden bir dost gibi girer.
Işığı yüzüne vurur
Rahatlarsın.
Herkesin uykudan uyandığı saatte
Sen,
Derin bir uykuya
Yalnızlığın karanlık odalarına dalarsın.


 

derin***

Multi Aktif Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,170
Tepkime puanı
0
Yaş
36
asjztg3l2736x5536en6.jpg
Hani bir hayal ya bu… Sen olsaydın hala hayatımda mesela, ben gecenin sessizliğini içimi acıtan şarkılarla bozarken, bir mesaj gelseydi telefonuma. Gülümseyerek mesajı okusaydım.
- Uyudun mu bebeğim?
- Uyumadım, sen niye ayaktasın bu saatte?
- Su içmeye kalktım.
- Uyu balım, erken kalkacaksın.
- Seni seviyorum, sende uyu artık. İyi geceler.
- Tamam yatıyorum. Bende seni seviyorum, iyi geceler.
-
Ve huzurla dalsaydım uykuya.







Rüyama hiç gelmezdin. Zaten istemezdim gelmeni.
Kızma balım !
İstemediğimden değil, korktuğumdan aslında.

“Rüyada sevgili görmek, ayrılığa delalettir.” Cümlesinin içime saldığı korkudan dolayı istemezdim seni rüyamda görmeyi.



Ve sabah olur.
Gözümü açar açmaz telefonu alırım elime.
“1 mesaj alındı” uyarısının beni en mutlu ettiği zamanlardır onlar.
- Günaydın aşkım
- Günaydın balım

Ya da hayal bu ya… Şöyle de olabilir mesela;



Ve sabah olur.
Çok uyumuşumdur, artık öğlen olmuştur.
Telefon çalar.

“Kölem ol gel desen, gelmem mi yar ?
Uğrumda öl desen, ölmem mi yar ? …”

Melodisi eşliğinde açarım telefonu.

- Efendim
- Günaydın aşkım
- Günaydın balım
- Hadi kalk artık, çok uyudun
- Tamam kalktım.






Devam eder tabi ki konuşma.
Ve “SENİ SEVİYORUM”’ la kapanır telefonlar.
Huzurla uyanırım.



Okula gitmek için hazırlanır, seni ararım.

- Çıkacağım evden şimdi, okula gideceğim
- Hava çok soğuk bebeğim sıkı giyin. Atkını al, bereni tak, hatta iki tane çorap giy.
- Saçmalama !
- Lütfen, çok soğuk. Üşür hasta olursun. Söz ver bana şimdi, dediğim gibi giyineceksin.
- Peki, tamam. Söz balım.

Ve “SENİ SEVİYORUM”’la kapanır telefonlar.




Okula giderim.
Derse girmeden önce yine seni ararım.

- Derse giriyorum şimdi
- Tamam, ne zaman bitecek ders?
- Bilmem, sekizde biter sanırım.
- Tamam. Çıkınca mesaj at, merak ederim.
- Tamam balım.
- İyi dersler bebeğim.
- Teşekkürler.

Ve “SENİ SEVİYORUM”’ la kapanır telefonlar.






Ders biraz uzar. Mesaj gelir ardı ardına.

- Hadi bitmedi mi ders, çıkmadın mı daha?


Ders biter…

- Çıktım şimdi, eve gidiyorum.
- Eve gidince haber ver bana.






Eve gelirim, yine konuşuruz.

Ve “SENİ SEVİYORUM”’la kapanır telefonlar.



Uyumadan önce 1 mesaj alınır telefonlarımıza. Artık o an içimizden ne geldiyse yazılmıştır. Çalıntı değildir sözler, gerçektir, bizimdir. Yüreğim (iz) dir..!
Sonunda “SENİ SEVİYORUM” yazar.






Hayal ya !
Değildi,
Hayal değildin.
Gerçektin, benimdin. Hayatımın en güzel günleriydi o günler. Biteceğini hiç düşünmemiştim.
Bittin !
Gittin !


En güzel günlerimi, en acı hatıralara çevirdin giderken.
Hiç olmadığım kadar mutluyken, hiç üzülmediğim kadar üzüldüm.
Gitmezsin, benimsin sanarken, bir anda sensiz kaldım.
En gerçek hayalimi yıktın.
Uzatmaya gerek yok.
Giderken beni de bitirdin. Ama öldürmedin.
Keşke öldürseydin.

Şimdi hayal ya, acaba yine gelir misin?



Sensiz yokum ben, nefessizim, bir hiçim !
Hiç mi özlemedin?
Hiç merak etmiyor musun artık?






Bebeğin uyuyamıyor sensiz.
Günüm aydınlanmıyor sensiz. “AŞKIM GÜNAYDIN” demeni bekliyorum.
Bebeğin üşüyor, çok üşüyor. Sıkı giyinmiyor mesela sen gittiğinden beri.
Kimse merak etmiyor dersin ne zaman biteceğini ve ne zaman eve gideceğimi.
Bir başımayım… !


Hayaldin, gerçek oldun.
Belki de bir rüyaydın.
Sevilen sendin ya hani, sevgiliydin ya… Rüyaydın ve bittin işte. Ben uyanır uyanmaz ayrılık geldi.
Korktuğu başına gelirmiş insanın.
Bittin , bütün güzelliğinle...
Yine hayal oldun.
Aslında şimdi acı bir hatıra oldun.
Özlenen , sevilen
Ve hala inadına beklenen sevgili.. !

ALINTI...
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Alıntıdır..! yazarsan sevinirim duygucum  < <

demin başka yerde okudum

tekrar teşekkürler
 

DeLi

Aktif Üye
Katılım
1 Ara 2005
Mesajlar
1,222
Tepkime puanı
0
Yaş
36
İster alıntı ister çalıntı ne farkederki beni anlattıktan sonra,

şimdi ben yaşadıklarımın birisi tarafında izlenip yazıya döküldüğü hissine kapıldım inanın bana noktasından virgülüne kadar sabahından akşamına kadar yaşadıklarım aynı, başladı sürdü, gece seviyorum sabah günaydın! yani anlatamıyorum yani bilemiyorum düşünemiyorum artık yaşadıklarıma dikkat etmeliyim gizli yaşamalıyım gibi düşünmeye başladım bu yazıdan sonra.

dünyada sadece ben aynı şeyleri yaşamıyorum bu bir gerçek onun farkındayım ama bukadar da olabileceğini düşünmemiştim birşey daha öğrenmiş oldum.

teşekkürler derin...
 

derin***

Multi Aktif Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,170
Tepkime puanı
0
Yaş
36
yalnizlik_top.jpg
Seni Çok Sevmiştim...Onun içindir senden kalan yanlızlığımıda sevmem..!Aşkınla eziyet edip durdun bana yıllarca,Kimselere bişey diyemedim!Yüreğimdeki yaraları sordular;Söyleyemedim,O yaptı diyemedim!Kimse kalbini kırsın istemedim,Korktum seni kaybetmekten!Gidersen bikere daha yaşayamam zannettim.Hep gitmelerden korkardım...Onun için senden önce benim gidişim...!



İnsan sevdiğini bi kere kaybedince,Sevilen bi kere gidince diğerleri de hep gider diye korkuyor,Sevmeye...!Seni korkularımla sevmiştim...Elimde değildi,Bi kere incinmiştim,ikincisinden korktum!Yine de sevdim seni,Hemde gidenlerden daha çok sevdim!Hep ayak seslerindeydi kulağım...Çizdiğim sınırlardan öte bi ayak sesi duyunca irkilirdim,Koşardım tutmak için seni.!Oysa sen gitmeyi değil benli hayalleri düşlüyor olurdun o zamanlarda...Sadece düşlüyordun,Benimde 'Sen'li hayallerim olsun diye hiç yardımcı olmadın bana,Korkularıma...!Sadece sevmekti...Beklemekti çabasız sevmek...!Bense çırpındım durdum karşında,boşa kanatlarımdan oldum,Uçmayı unuttum...Çok anlatmak istedim sana,Ama o kadar kaptırmıştın ki kendini hazır hayata 'Dur' dedim duymadın...!Sonumuzdu haykırışlarım,Dinlemedin...!



Şimdi ayaklarımı yere öyle sert vuruyorum ki,Çabalarımın bi anlamı olmadı,Gidişimin bi anlamı olsun diye..!İz bırakmak değil niyetim,Farkedilmek geçte olsa...!Bütün anıları topladım,Derli toplu bıraktım sana...Sen hazırı seversin diye,Üşenirsin de anıları karıştırmazsın diye,Hatalarını belki anlarsın diye öyle bırakıyorum...!Niyetim acıtmak değildi seni...!Bilirsin bi sana kıyamazdım..Kıyamam da...!Sen gerçeklerle hayalleri ayırt edemedin hiç bi zaman..!Artık gidiyorum hayatından bu gerçek,Senin beni sevdiğinse Koca bi yalan değil,Hayal di...!



Kızgın değilim sana...Kırgınım!Kendine öncelik tanıyıp beni ve hayallerimi sonsuza dek ertelemek zorunda bıraktığın için...Artık gelenlerin gitmemesi için değil,Onlardan gitmemem için savaşacağım belkide...İnsanoğlu ne tuhaf.!Her sevgi de ayrı hüzünler,Ayrı mutluluklar ama sadece farklı iki sonuç var;


Gİtmek...
Kimi zaman ayakların geri gidercesine,
Kimi zaman bi aşkı tamamen silercesine..!


Gideni izlemek...
Kimi zaman 'Dur' demekle dememek arasında binlerce kez ölmek,
Kimi zaman üstünden kocaman bi yükün kalkması...!




Seviyorum seni ama gitmeliyim...
Seni hayallerin,
Beni gerçeklerim bekler...!

(alıntıdır.)
 
Üst