Aragorn
Multi Aktif Üye
- Katılım
- 3 Ara 2005
- Mesajlar
- 3,641
- Tepkime puanı
- 0
- Yaş
- 38
Bir maviye sevdalandım... vazgeçemiyorum...
Öyle bir mavi ki, renkten renge giriyor, bütün tonlarını tüm haşmetiyle önüme seriyor da asla maviliğinden vazgeçmiyor... aynı benim ondan vaz geçemediğim gibi....
Bazen gök mavi oluyor; hayat dolu, sımsıcak... sarıp sarmalıyor beni yeni umutlara, yeni ufuklara... içimi içimde sığdırmıyor, beni denizlere atıyor ve öyle kolay oluyor ki atlamak... atla diyor bana... düşünme ve atla... riske girmezsen yaşamanın ne anlamı var...
Bazen saf mavi oluyor; durgun bir deniz gibi... masum bir çocuk gibi... işte o anlarında saplıyor ya hançerini kalbime. Saflığı, masumiyeti aldatıyor ya beni. Yakıcılığını, kavuruculuğunu unutturuyor. Nasıl da beceriyor alt etmeyi beni.. nasıl da kanıyorum her defasında onun o masumiyetine... sevgilinin masumiyetinin içinde kaybolmak hazzını nasıl da tattırıyor bana...
Bazen gri mavi oluyor; bulutlu.. yaklaşma bana diyor.. uzak dur benden... rengim budur benim... kendim bile katlanamam kendime... işine gelirse kal, kalırsanda bana ilişme.. hatta bana bildirme bile burda olduğunu... ben kendimleyim diyor... itekliyor ...
Bazen lacivert oluyor; lacivertliğinde kayboluyorum... öyle çok hissediyorum ki rengini, kendimle çatışıyorum böyle zamanlar da. Bu lacivertliği nasıl görmem, diğer tonlarına nasıl da aldanırım. Beni benden çok sevdiğini görürüm de utanırım kendimden... kendi sevgimin azlığından...
Maviye sevdalanmak denize sevdalanmak gibi... med cezir gibi... yüreğin sabit olacak, zeminin kaya ve taşlardan oluşacak ki her med cezir de sivri uçların biraz daha törpülensin... sendeki toprakları, çakıl taşlarını yükselen dalgalarıyla içine alıp yutsun da yine de yüreğin onun gidişlerini kaldırsın, kaldırabilsin...
Maviye sevdalanmak, toprağın suya sevdalanması gibi... her daim varlığına muhtaç, her daim yokluğunda aciz....
Bir deli maviye sevdalandım ki.... vazgeçemiyorum...
Öyle bir mavi ki, renkten renge giriyor, bütün tonlarını tüm haşmetiyle önüme seriyor da asla maviliğinden vazgeçmiyor... aynı benim ondan vaz geçemediğim gibi....
Bazen gök mavi oluyor; hayat dolu, sımsıcak... sarıp sarmalıyor beni yeni umutlara, yeni ufuklara... içimi içimde sığdırmıyor, beni denizlere atıyor ve öyle kolay oluyor ki atlamak... atla diyor bana... düşünme ve atla... riske girmezsen yaşamanın ne anlamı var...
Bazen saf mavi oluyor; durgun bir deniz gibi... masum bir çocuk gibi... işte o anlarında saplıyor ya hançerini kalbime. Saflığı, masumiyeti aldatıyor ya beni. Yakıcılığını, kavuruculuğunu unutturuyor. Nasıl da beceriyor alt etmeyi beni.. nasıl da kanıyorum her defasında onun o masumiyetine... sevgilinin masumiyetinin içinde kaybolmak hazzını nasıl da tattırıyor bana...
Bazen gri mavi oluyor; bulutlu.. yaklaşma bana diyor.. uzak dur benden... rengim budur benim... kendim bile katlanamam kendime... işine gelirse kal, kalırsanda bana ilişme.. hatta bana bildirme bile burda olduğunu... ben kendimleyim diyor... itekliyor ...
Bazen lacivert oluyor; lacivertliğinde kayboluyorum... öyle çok hissediyorum ki rengini, kendimle çatışıyorum böyle zamanlar da. Bu lacivertliği nasıl görmem, diğer tonlarına nasıl da aldanırım. Beni benden çok sevdiğini görürüm de utanırım kendimden... kendi sevgimin azlığından...
Maviye sevdalanmak denize sevdalanmak gibi... med cezir gibi... yüreğin sabit olacak, zeminin kaya ve taşlardan oluşacak ki her med cezir de sivri uçların biraz daha törpülensin... sendeki toprakları, çakıl taşlarını yükselen dalgalarıyla içine alıp yutsun da yine de yüreğin onun gidişlerini kaldırsın, kaldırabilsin...
Maviye sevdalanmak, toprağın suya sevdalanması gibi... her daim varlığına muhtaç, her daim yokluğunda aciz....
Bir deli maviye sevdalandım ki.... vazgeçemiyorum...