Beni Koyup Gitme Ne Olursun...

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
11292847718ri.gif


Yer yok,
Mekan önemsiz,
Zaman sıfır...

Bana şah damarımdan daha yakın olana sığınarak
Hala acının acemisiyim ve hala sensizliğe bakamaz gözlerim.

Kaybolmuyorsun,
Bitmiyorsun,
Çoğalmıyorsun,
Eksilmiyorsun.

Çıkmaz bir vuslata sürüklenen yüreğimde sen yanıyorsun!

Bu gün kelimelerin tutsaklığına yer yok yüreğimde;ister anla, ister es geç ve vur sensizliği yalnızlığıma. Çiğne kalabalığımı, tıkansın yürüyüşlerimi ve duyma ayak seslerimi gidişinin ardından.

Gittin, durdum.
Duydum, sustum.
Konuştun, kırıldım.
geldin, yıkıldım.

susturduğum sabır taşı bu gün dillendi.
Ah, zaman!...
Nereden sürgülendiğini bir bilsem.Derdim ne seninle, ne de sensizliğe...Sürülsem kendimden ve benliğim el seluleti gibi yansısa aynalardan.Ve hırçın bir fırtına sonunda durulsa içim.

Seni düşünmedeim,
Yalan!
Seni beklemedim,
Yalan!
Seni hiç önemsemedim,
Koca bir yalan!...

Böyle düşünmemiştim hiç.Ne seni, ne kendimi ve ne de bu vakitsizliği.Akrep sancılanmayacaktı zamanda ve akrep umursamaz dönecekti kolumda.

Denizine açtım gözlerimi.
Varlığın ne zaman süzüldü içime
Zamansızlığındaki çokluğun ve yalnızlığımdaki azlığın...
Neden bu kadar zorsun

Uzaklarda dolanışım varlığına duyumsadığım ihtiyaçtan ve senden bana arta kalan, durgun anlarımın yalnızlığına...

Söylemediğim
Ve
Söyleyemeyeceğim
Sadece iki kelimeyle...
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi.

Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...öğrendim, evet geç de olsa
öğrendim bunu. Çok geç olsa da...

Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...

Üşüme diye. Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu.

Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...

Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların, uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından
bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini,
acısı en derinden gelir de yakar her yerini...

İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe...

Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi...

Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor...


Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...

Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...


Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım,
geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...

Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben oldugum için mi, kendi var ettigi için mi ister...

Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...

Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca. Nasıl da manasız bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...

Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa.

Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum.

Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...

Bir el istiyorum başımda... Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.

Bir göz istiyorum gözlerimde... Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum...

Bir omuz istiyorum... Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum.

Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...

İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...

Biliyorum, ne de çok sey istiyorum...

Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.


Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.


Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...

Ben, hüzünlerime geri dönüyorum...
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Kimileri için hayatın ortasına konulmuş içinden çıkılması imkansız dipsiz bir kuyu gibidir o, kimine göre sessizlikle birlikte gelen ürkütücü ve korkutucu bir karanlık, kimileri için acı vericidir. Ancak kimilerine göre de özgürlük, geçici bir mutluluk, kendine güvendir, kendine yeter olmaktır, her şeye rağmen hayatla baş edebilme yetisidir. Bazıları için de bilakis yaşam tarzıdır.
Etrafımızdaki onca kalabalığa rağmen neden yalnız kalmak isteriz? Evde veya herhangi bir mekanda tek başımıza, onun verdiği rahatlıkla kendimizi en özgür kişi zannederiz geçici olduğunu bile bile. O anı doya doya yaşamak isteriz. Kısa bir sürede olsa hayatımızdaki bütün sorumluluklar, emir vakiler bir süreliğine de olsa terk etmişlerdir yaşadığımız ortamı. Yalnızlığı severiz, çünkü bize geçici bir mutluluk vaat eder; insanın kendiyle baş başa alması/hesaplaşmasıdır bir bakıma. Kendinle baş başa kalmak, bir an hayatın bütün olumsuzluklardan sıyrılıp, kuytu bir köşede, hani bazılarının deyimiyle, ?kendine vakit ayırmak bu olsa gerek. Ama bütün bunlar olurken aklımızın bir köşesinde daima vakit ayırabileceğimiz arkadaş ve dostlarımız daima vardır. Şairler ve yazarlar, kısaca sanatla iç içe olanlar onu daha derinden yaşar ve bizlere yansıtırlar şarkıları ve dizleri aracılığıyla. "Yalnızlık paylaşılamaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz" der Özdemir Asaf, şair ve yazar Attila İlhan 'Tek başına özgürlük ne işe yarar, suç ortağı bir sevgiliyle paylaşılmadıktan sonra' diyerek yalnızlığına isyan eder adeta, Aşık Veysel "Dost, dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır" diyerek dem vurur dostlarından. MFÖ "Hep yalnızlık var sonunda... yalnızlık ömür boyu" diye haykırır şarkılarının arasından müziğin eşsiz ritmiyle beraber, yalnızlığın sonsuzluğunu belirtircesine. Orhan Veli yalnızlığına küsmüştür sanki: "Bilmezler yalnız yaşamayanlar/Sessizlik nasıl korku verir insana/İnsan nasıl konuşur kendisiyle/Nasıl koşar aynalara/Bir cana hasret/bilmezler."
Zaman değişiyor, değerler değişiyor, gelişen teknoloji ile birlikte insanlar arası iletişim kolaylaşıyor. Ama o hep aynı, dimdik duruyor karşımızda bir duvar gibi. Neden bütün bu şatafatın ortasında yalnızlığımızı paylaşacak birileri varken sadece kendimizle paylaşıyoruz onu, neden? Her ne kadar bizler "Yalnızlık Allah'a mahsustur" diyerek farkında olmadan onu reddetsek de, aslında her insan kendi içinde yalnızdır.
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Yağmur yağıyor her damlada siliniyor ellerimdeki kara lekeler
Her yağmur tanesi süzülüyor uzun saçlarından bedenine
Eksik bıraktığım her şeyi tamamlarcasına
Söyleyemediğim, gizlediğim ne varsa
Akıp gidiyor saçlarından yüreğine…

Sözlerimi topladığım bir yağmur sonrasında arda kalanlarla
Sahip olamadıklarımla veya andıklarımla
Duyduklarımı ve söylediklerimi alıp çıkıyorum…
Yine kayıplardayım yine uzakta, uzatılması güç olan yıllarda…
Yıllarımı gömdüğüm gizli bahçemde
Ellerimi uzatmış avuçluyorum ektiğim çiçekleri
Dokunduğun her yer bıraktığın ufak derinlikler gibi
Bastığın topraktaki ayak izin gibi
Koparmaya çalıştığım her çiçek bizim gibi

Anımsıyorum seni,
Uzun ve neşeli bir günü terk eder gibi
Hatırlıyorum seni,
Ellerimin arasından kayıp giden uzun saçların gibi
love :))
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
'Duvar kağıtlarım ve ben ölümle düello yapıyoruz. Birimizden biri yolcu'
Oscar Wilde

Ölüm,ölüm nedir ki?
Bir hırsından,biri aşkından,diğeri ise hasedinde öldüde
bu dünya kimlere kaldı
Kazığı en derine kim çaktı?


Sona yaklaştım
En iyisi ışıkları söndürüp
Oyunu bitirelim
Son görevimizi yerine getirdik
Hadi Azrail kafaları çekmeye Rıfkı amcaya gidelim...


Ölüm kokusu sardımı etrafı
Hadi gidelim diye tutturdumu azrail
Korkular dizginlenirde şaha kalkar
Kalp atışlarının hızı artar
Yaptığın hatalar aklına geldiğinde
Af dileyeceğine kalkta son küfrünü et hayata
Bir daha yapamayacaksın nasıl olsa
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Yüreğimi sorgulamalarım bitti. Bu bitişin sonunda birazda olsun sende eksildin benden. Gönlümü ziyarete gelir gibi yaşadın beni oysaki ben bir ömürlük gel istedim. Olmadı belki yapamadım, başaramadım, yenik düştüm sevda dediğim karanlık yalana.. yaşadığım birçok anıyı seninle beraber karaladım. Seninle başlayıp seninle biten birçok rüya yazdım okudum yırttım vede attım. Gözlerim ve yüreğim kirlendi sevdamı elime yüzüme her yanıma bulaştırdım. Zaman zaman dönebilmek istedim hiçbişey yokmuş gibi yapamadım, savaşamadım içimdeki inat yanımla.. Seninle inatlaştım, kendimle inatlaştım sevgimle inatlaştım hepsini kaybettim bende dahil.... Artık inatlaşacağım kimsede kalmadı.. .
Ziyarete gelmelerin artık canımı yakıyor parçalanıyorum. Parça parça bırakıyorum gezdiğimiz sokaklara kalbimi... hesaplaşmalarımın içinden çıkan sonuçlar beni suçluyor her defasında ...
Yürekli olmanın neresi kötü ???

Dönme ! geri gelme, ümitlerimi boşa çıkar sonkez. Bu seferki yaşadığım en son acı olsun duygularımın bir önemi yok... Nasıl olsa ölecekler... beni öldürmenin zevkini yaşa. Üzülmeyeceğim, ağlamayacağım nede içimden seni seviyorum diyeceğim. Sadece gözlerimi kapatıp arkamı döneceğim kalbim dediğim sana
hatta küseceğim tüm seninle bağlantılı duygulara.... yaşanırmı ????

Yaşanır .
yaşıyorum zaten
Umrunda olup olmadığı umrumda değil
Sevmekse seninki istemiyorum
Ben acı kalbimde! seni değil
sevgiyi yaşıyorum..
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Bir sitem yola çıkar; yüreği kanatılmışların dudağından… Ve peşine takılır insan o sitemin… Aciz gözyaşlarımız; sadece her şeyin sahibinin görebileceği yerlerde akarken; avuçlarımıza doldurup damlaları, uğurlarız sığdırabildiğimiz en yürekten dualarla… Dualar umut olur döner bize… Elimizin tersiyle gözlerimizi kurulayıp; bir çocuk kadar masum gülümseyerek yaradana… erteleriz umutları sonraki sabahlara… Islanmış yastığımızda rüyalara kapatırız gözlerimizi… Yapılacak her şey yapılmıştır… Kendi adımızı mazlum koyup… iyileştir artık yaralarımı deyip ağlarız yaradana…

Beklediğimiz ışıklar bir türlü yanmıyorsa; köşe başları karanlık ve de ezberletilmiş karamsarlıkla sağlamlaştırılmışsa kararsızlık… Daha kaybedecek çok vaktimiz var demektir… Çekik gözlerden siyah bakışlar çevrilmişse üzerimize… Nereye baksak karşımıza dikiliyorsa bu caydıran bakışlar… Adımlarımızın izi daha çok çıkacak demektir; durduğumuz yere…

Çakılı bir beden; soyut çivileri ise yüreklerimiz… Anahtarları başka yüreklerde ararken kaybettiğimiz zamanlar… Demek ki daha harcayacak çok vaktimiz var…

Anlara yükleyip hayalleri, yıllara yaslanıyoruz… aldığımız nefesi vermeye garantimiz olmayan şu dünyada… Zaman ise tekerlekli sandalyede… Adımlarımıza muhtaç zamana; gittiği yerden istediklerimizi ezberletiyoruz… Yaralara sarılıp zamanı kanatıyoruz… Bu keder denen kanla beslenir… Biz zamanın kanlarıyla kederler yetiştiriyoruz.. 
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Aşk’tım
Aşık’tım
(vaz) gecebilirdim
Geçtim.

Gitmelere dönüyordum
Nice seller götürüyordu
Yaşanmışlıklarımı beraberinde.
Bir ana sığdırdığım
Bin ömür hayatım.
Vazgeçmek aşkın kendisiydi
Ben seni değil
Aşkı sevmiş
Vazgeçmeyi kabullenmiştim...
Şimdi güncemde bana kalan
Sensiz yokluk
İçimde eriyen
İçimde eriten
İçimi sarsan,senden bana kalan bir ömürlük alıntılar...

Ben seni, kimseler olmadığı için değil, kimse olamadığın için sevdim.Aşkı en masum yerimde yoklayıp, sana yürümeyi yeni öğrenen bebekler gibi düşe kalka geldim.
Ellerimden tutmaya bilirdin.Beni sevmeye bilirdin.İçinde bana akan teninin adını “aşk” koymaya bilirdin ki sen yine bilirdin herşeyi bildiğin gibi...
Sen beni gizli seviyordun, bense en aşikarlığındaydım sevdamın.Vazgeçmelerin bana düşeceğini nerden bileblirdim? ..
Bu senden kaçmak değil, bu içimde yitirdiğim kendimdendir.Çünkü ben sana, gelmekle tüm bildiğim, öğrendiğim beni ben eden herşeyden vazgecerek geldim.Ben sana gelirken kendimden geçtim.
Aşk için şimdi senden geçiyorum.Bir ömrü bir ana sığdırarak kendimi, senli düşlerin en törpüsüz yerine itiyorum.Her uykuya dalışımda törpülenmeyen yanlarının yüreğime, tenime takılıp acıtsın diye...

Sen adını bana acı ile öğreten..
Adını biliyorum
Adını öğrendim
Adın Aşk...

Suretinse bir yokluk.
Suretinse unutulmaya mahkum
Suretinse hiç yaşamamışlığım
Aynaların aksinde...

Yoklukla barışmayan ruhum, varlığına inandığı günlerde seni tanıdı.Sen ne cennet olabiliyordun ne de cehennem. Sendeliyordum seninle. Ne dokunabiliyorduk ne de yanabiliyorduk ellerimiz de...
Rüyalarımda gördüklerim, aynadaki ters iz düşümleri gibiydi. Seni tanımıyordum Aşk’ı görüyordum. Yaklaştıkça sana...Sana yaklaştıkça biraz daha yabancı oluyordum.
Gecenin en son noktasında, kendimden yitiyor, sana doğamıyorken senin aşk’ında kayboluyordum...

Bizimkisi suretsiz bir Aşk’tı.
Sen beni, bende seni tanımıyorduk.
Tanıdığımda ise Aşk’ın vazgeçmek olduğunu hatırlamak bana düştü...

Sen kendini karanlıklar olarak nitelerdin.Ben se aydılığında, yürüyordum senin.Aramızda ki yabancılık böyle başladı.
Sen ben de seni, ben de sen de beni görüyorduk.
Aynalar yalancı, Aşk ise gerçekti bize...

Susmalarının ardında saklanan sen aslında seni yansıtmıyordu.Ben sen de Aşk’ı görüyordum..Bunu farkettiğim de ise bana Aşk’ın vazgeçilmezi olan (vaz)geçmeyi kabullenmek kaldı...


Şimdi biz; bir birini tanıdığı kadar birbirine yabancı, İki insan iki Adı konulmamış bir duyguyuz.

Aşk’tım
Aşık’tım
(Vaz) gecebilirdim
Geçtim...

 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Bakışlarım öyle boş ki, artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...

Sanki tüm duygularım, gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi. Nerede hata yaptım bilmiyorum. Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?

Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki. Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar...

Ümitlenme her telefon çalışında
Koşma kapılara her adım sesinde
Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
Kabul et kalbim, kabul et kalbim
Ah kalbim biz ayrıldık

"Aşk"... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz, ne garip değil mi? Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep. Yakalayınca ne oluyor peki? Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz...

Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yinede yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve yine yeniden başlıyor...

İçimde bir şeyler kopuyor, paramparça oluyorum. Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor, sonu yokmuş gibi, garip bir yap-boz oyunu bu...

Gitti giden dönmeyecek,
Kabul et kalbim
Asla seni sevmeyecek,
Hayat ne zalim...

Bağırmak istiyorum, haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum... Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor... Aslında ummadığım bir yerde, ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum... Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan "keşke"lerime bir yenisini daha eklemekten ve geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında...

O yanmadı senin kadar
Feryat etsen neye yarar
Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et...
Kabul et kalbim, kabul et kalbim...
Ah kalbim biz ayrıldık...

Diğer yandan da; hayat kısa, bağır çağır, boşalt içini diyorum kendi kendime. Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum. Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde.

Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor, göremiyor... Ve "Sessiz Çığlığıma" ses vereceğin "o" günü bekliyorum...
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Bu uzaklık korkutmaz beni....
Sabah atlar gelirim o kente....


Ancak,

O kentteki senin bana uzaklığını kabullenemem………
Bu zor gelir….İkna edemem kendimi..dayanamam buna.. ve koyar yol km ler bana sonra…..

Buna izin vermezsin değil mi?
Sen bir serçe kuşu öldüremezsin..
Düşünsene lütfen.. kanadından yaralı bir serçe ve ellerine , avuçlarına hapis.. Sen onun kanatlarını kıramazsın…..

Yaşadığın yerdeki tel örgülerine sevdalı bir kuş yapamazsın ?


Elindeki balta ile nasılda kesiyorsun şu an sendeki beni.. Akıl almaz bir kolaylık bu.nasıl cesaret edebiliyorsun. şaşırıyorum.üzülüyorum.
bir ses...
sesime...
sen katan.....


Düş Bitmeden Sen Bitme Lütfen
Sana Koşuyorum Bu Kadar Km Lere İnat.
Savruluyorum Yolda.
Bari Sen Sana Gelirken Örseleme Lütfen
Lütfen Bari Sen Örseleme..


Bırakırsan Senin Yüreğinden Düşerim Ben…


Bir Gün Buluşacak Olursak Eğer,
(Ki Buna Benim Hiç Umudum Yok)

Sadece gözlerine bakmak isterim… Usuk usul .. Derin mavileri izler gibi.. Kaybolmak sonra. Seni yaşamak………
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
zezedagarcik10111isim4ka.jpg


Deniz hırçındı, dalgalar ise; asi...

Ansızın yakaladılar küçük kayığı...

Sinsice yaklaştılar ve bir anda saldırdılar...

Acımasızdılar.

Ne istiyor olabilirlerdi ki küçük kayıktan?

Oysa; küçük kayık için ne güzel bir sabahtı...
Günün ışıklarla dansı henüz başlamışken, onun da
denizle dansı başlamıştı. Saatlerce, hiç durmadan dans ettiler.

Ama ne olduysa, bir anda hırçınlaştı deniz,
belki de rüzgârlı havanın, yağmurun etkisiyle...
Asi dalgalar hırpalamaya başladı...

Şimdi küçük kayığın aklında tek şey vardı.
O da bir an önce dalgakıranına sığınabilmek.
Bir ulaşabilseydi, ah bir başarsaydı, dalgakıranı korurdu onu.
Kimse bir şey yapamazdı küçük kayığa orda.
Ne deniz, ne dalgalar...

Bunları düşünürken biraz daha hızlandı ve ufukta kayboldu...




Siz, en son ne zaman
bir dalgakırana sığınmak istediniz?

Siz, en son ne zaman
bir dalgakırana ulaşmak umuduyla çırpındınız hırçın denizde?

Siz en son ne zaman
bir dost elinin size uzanmasını istediniz ya da
elinizi uzattınız bir dostunuza?

Dostlarımız...

Fırtınalarımızdaki dalgakıranlarımız...

Hırçın denizden, asi dalgalardan kaçarken gözümüz
hep uzaktaki bir dalgakıranı aramaz mı?
Koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca sığınabileceğimiz,
bizi koruyacak biri mutlaka vardır, dalgakıran misali...

Ulaşabilmişsek oraya, bir de atabilmişsek halatlarımızı limana,
korkmayız artık fırtınalardan...

Dışarıdaki korkunç fırtınanın gölgesi bile giremez içeri...

Herkesin bir dalgakıranı olmalı fırtınalı günlerde sığınabileceği ve
herkes bir dalgakıran olmalı koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca...

Dostlukların ve sevginin bile yozlaştırılmaya çalışıldığı günümüzde,
ne mutlu bir dalgakıranı olanlara,
ne mutlu bir dalgakıran olmayı başarabilenlere...


zezeell5jo.jpg
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Kim Gölgesinden Kaçabilir Ki ?


Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini tekrar, tekrar hatırlatmalarıdır.

Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.

Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir.

Hep ama hep hatırlarız.

Ne biçim kaybetmektir bu?

Kim gölgesinden kaçabilir ki?

Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır.

Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu...

Durup, durup ardına bakan kadınlar vardır.

Geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar.

Her şeyi didikleyip duran mazisinin gölgesinden,

anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan gözleri ufuk yorgunu kadınlar.

Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer,

hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun.

Zaman ilerledikçe birçok şey, daha zor olmaya baslar. Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar,

bir daha iflah olmuyor, geçip gittiğiyle kalıyor.

Zaman, aşk...... her şey!

Ayrılıkları ayrıntılar acıtır..

 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Sessizliğin hüküm sürdüğü anlarda yaşıyorum.

Ben, sisli bulutlu.
Ben, gamlı dumanlı..
Bu kadar dert çok bana.
Ben bunları çekemem.

Hele de sessiz sessiz!
Hele de Sensiz!

Dile gelmemiş şeyler beni asıl üzen. Söyleyemeden düştüm sessizliğe.. Başkası ne isim koyarsa koysun, sözlüklerde hangi karşılığı olursa olsun, adlandıramam başka şeyle... Sessizlik yeter bana.... Hatta fazla bile!

Odamdaydım uyandığımda... Sessizdim... Ve Sensizlik vardı üstüne üstlük!

Her zamanki şeylerdi yaşadıklarım diyemem. Her zamankileri yaşamak sessizliktekilerin yaptıklarından değildir bilirim!

Ne yüzümü yıkadığım musluk uyandırır beni, ne dinlediğim müzik sessizlikten... Sensizlikten...

...

Coşkulu anlarımı bile yaşamak istemiyorum. Hayır hayata küsmüş değilim... Coşkunlukları ya erteliyorum ya biriktiriyorum. Kendimden ve, ve birinden kıskanıyorum. Böyle, bir es verir geçer gibi geçmemeli, yaşanmalı... Ama, ama, değil öyle sessizce.
Sessizlik dedim de.. Aklıma sessizlik geldi! Gene düştüm düşlere, o birlikte gülüşlere...
Düşlerden çabuk sıyrılma refleksini faydalı buluyorum. Sessizliğin hakimiyeti, anılarla da olsa bozulursa.. bir değeri kalmayacak gibi bazı şeylerin..

Anlatamadım. Ama üzgün değilim.
Çünkü anlatma derdinde değilim.
Çünkü sessizlikte sessizce yaşamaktansa... Hayallerimin sınırlarına
girmeyenleri bile yaşamalıyım... Ama sessizce değil.

Cümlelerim hep yarım! İmlaları farkettin mi... Bir şey eksik ve biri!
Diyemedim ki sessizce.
Hep dayandım.
Hep ağzımı kapadım. Ama gözlerime izin verdim çağladı!
Hep sessizlik dedim.
Sensizlik diyemedim!...
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Yar
Ellerin nerde
Ya beni de götür ya da gitme
Bilirsin sensiz ben hiç yaşayamam ki
Ölürüm hasretinle...

Gittiğin günden beri hep seni düşlüyorum hissediyor musun. Geceler artık bana dost gündüzler düşmanım oldu. Seninle hep geceleri yaşardık ya belki de ondan gündüzleri sevmeyişim. Gündüzlerdi seni benden ayıran. İş güç bahaneydi ya gündüzdü işte…
Geceler uykusuz geçer oldu ömrümde..

Anılar birer birer batırır hançeri kalbime
Kaderimde bu da mı vardı
Sevdiğimi başkalarıyla göreceksem eğer,
Kör olsun bu gözler görmeyeyim bir daha...

Ama olmadı ne deli mavi geceler nede ben engelleye bildim gitmeni engelleyemezdim de gidecektin biliyordum ve en kötüsü bunu bilerek seni seviyordum.

Gördün mü bak bizden ötesi de varmış
Yaşananların hepsi meğer birer yalanmış
Kaderimde bu da mı vardı
Sevdiğimi başkalarıyla göreceksem eğer,
Kör olsun bu gözler görmeyeyim bir daha...

Yasadıklarımız geliyor aklıma saclarıma dokunuşun gözlerimin içine bakışların geliyor aklıma. Bittiğim an olurdu o saniyeler hele hele bir sarılışın vardı ki sımsıkı… sanki hiç gitmeyecekmişsin gibi sanki hep yanımda kalacakmışsın gibi güvende hissettirirdi bana kendimi. Garip bir huzur kaplardı benliğimi. farklıydın tıpkı olmak istediğin gibiydin yani, sıradanlığı sevmiyordun. ben o deli dolu yerinde duramayan ben sessizce duruyordum yanında kendimi bile tanıyamıyordum. Kimsenin uslandıramadığı bu deli yüreği sessiz çığlıklar kaplar olmuştu artık.

Telefonu canımm diye açısın yok muydu ne söyleyeceğimi unutturdu bana. Tutulurdum bir kaç saniye sonra söyleyeceğimden farklı bir şey söyler yada beklide saçmalardım.

Yar
Ellerin nerde
Ya beni de götür ya da gitme
Bilirsin sensiz ben hiç yaşayamam ki
Ölürüm hasretinle...

Oysa biliyordum gidecektin. Gitmeler zamanında bana gelmiştin. Aslında beklide hiç gelmemiştin. Çalıntı zamanları yaşadık biz seninle gizli gizli herkesten saklı, kimseyle paylaşmadan.
Sense hiç sevemedin beni.. bana verecek bir yer yoktu sanırım yüreğinde.. hep muammalar yaşattın bana..

Susmayı öğrendi yüreğim sayende sevgisini içine gömmeyi.. yaşarken ölmeyi öğrendim..

Hep sonralara erteledin konuşmalarını.. ve ben ertelediğin bu konuşmaların gerçekleşmeyeceğini bilsemde bekledim, bekliyorum…

Konuşmazdın pek.. susmayı severdin.. seni tanıyanlara inat susmayı..

Herseye inat hatta ve hatta sana inat SeNi SeViYoRuM
SeNi SeViYoRuM N@Z@R BoNcUğUm 
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Galiba Aşk…

Kaç yıl önce olduğunu bile anımsayamadığım,
Uzun bir zaman yolculuğunun en son köşesindeydi,
Aşk denen duygu ateşinin yüreğime ilk düştüğü vakitti,
Bir yaz haytalığında süregiderken mavi gözlerindeki yolculuğum.
Aşk denilen kelimenin sözlüğe, anlamı yeni yazılmak üzereydi.
Her aşk yüklenmiş kırmızı gülü sana getirmek isterken.
Karşına gelince, sadece al yanaklarının sıcaklığında gönlümü ısıtabilmekti galiba aşk.
Hiç utanmadan dokunabildiğim pamuk ellerini,
Ve duyduğum tüm aşk şarkılarında, şiirlerinde bir seni bir beni canlandırırken,
Ve tüm acıklı ayrılık şarkılarını, sanki en büyük korkularımla yüzleşmişçesine,
Dinlemekten çekinmekti galiba aşk.
Sonbahar gelmesin diye geceleri boğan uykusuzluklarda,
Hep seni ağlamaktı galiba aşk, hep seni sayıklamak, seni aramaktı.
Yaz bitmesin diye Allah Babaya haykırışlar,
yağan her yağmurda,
Yavaşça tükenen umutlardı galiba aşk.
Yanına gelmeden önce hasret yüklü bir ton sözü sırtlanıp,
Ama seni görünce hepsini unutup, gözlerinde kaybolmaktı galiba aşk.
Tüm boş bulmaca karelerini isminle doldurup,
O bulmacaların bir köşesine sıkışmayı istemekti galiba.
Akşamları saklambaç oynamak yerine, çıplak ayakla,
Bir sahil kenarında seni düşünerek sana yürümekti belki de..
O herkesin tehlikeli dediği kuyuda boğulurken,
Seni düşünüp mutlu olabilmekti galiba aşk.
Sonbaharın gelecek olması ihtimalini,
Korkudan düşünememekti belki de,
Süt mısırı tazeliğindeki sapsarı saçlarına,
Bir daha hiç dokunamamak ihtimaline karşı,
En kral isyanlarla cephe almaktı belki de aşk.
Rüzgardan senin sırtına doğru esmesini istemek.
Seni az da olsa bana yakınlaştırması için yalvarmaktı.
Hatta o güzel yüzünü aydınlattığı için güneşe,
Akşamları sahilde yürürken yolumuza mehtap tutan ay dedeye,
Teşekkür etmek, minettar olmaktı…
Çaresizce ayrılık sırasını beklerken bir mevsimin kanatlarında,
Kimsesiz köşelerde korkudan hıçkıra hıçkıra ağlamaktı galiba,
Sorugusuz sualsiz, sığınmak istemek bir baba şefkatine,
Biraz korku, biraz gariplik, biraz isyan kundaklamaktı galiba aşk.
Cesurca aşağı bakmaktı gözlerinin uçurumunda,
Ve düşmekten değil bakışlarından uzak kalmaktan korkmaktı aşk.
Uykularından kıskanmaktı, rüyalarına sızmak için bahaneler aramaktı.
Ve kutlamak istemekti ellerini ilk dokunuş gününü,
Kırk gün, kırk gece…
Dudaklarının sarhoşluğu tadında yok olmak istemekti bir aşk sözlüğünde,
Bir rüya nasıl bir ömre yayılır diye mucitçe düşünceler her eridiğinde,
Yavrusunu yitirmiş bir kartal gibi, son sürat uçup,
Bir dağa çakılmak istemekti galiba aşk.
Ve ayrılık günü gelip çattığında,
Konuşmaya bile mecali olmadan,
Bir şehit edasıyla, ismini taşlara yazdırmaktı aşk.
Kimsesiz bir sokak karanlığı da olsa ayrılık,
Ağlamak ile gülmek arasında sıkışmış bir vapur gibi
Bir o yana bir bu yana, savrulmaktı galiba aşk.
O an bir şimşek çaksa, dünya ortadan ikiye yarılsa,
Ya bu ayrılık olmasa,
Ya da herkes ölse, dünya kararsa diye haykırmaktı galiba aşk.
Arasından çok yıllar geçse de, şöyle bir düşünebilmek,
Unutamamak, yarı güler, yarı ağlar bir kalemle
Uğruna bir şiir yazmaya çalışmaktı galiba aşk…
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Sevmek.... Sevdiğin nefes alıyorsa nefes alabilmektir.

Sevmek.... sevdiğinden ayrı geçirdiğin her anın sana, vücudunun her yerine aynı anda iğne batırılıyormuşçasına ızdırap olarak geri dönmesi ve senin bunu ne ruh ne de beden olarak taşıyamamandır

Sevmek... aptalca olduğunu bildiğin halde, ince bir dal kadar bile olmayan umudunun arkasından koşmak, kendini, hayatını, geleceğini, her şeyini o umuda endekslemektir.

Sevmek... Seviyorum dediğin andan itibaren sözünün arkasında sonuna kadar durabilmektir.

Sevmek... Sevdiğinden başkasını gözünün görmemesi, kalbinin senin sesini dinlememesidir.

Sevmek... Sevdiğin kalbine her hançer sapladığında, o hançeri çıkartıp ona geri verebilmektir ki sana tekrar saplayabilsin. Yüreğin delik deşik olduğu zaman bile durduğun noktadan bir adım geriye atmamak ve her şeye rağmen önce can dememektir.

Sevmek... Sahip olduğunu zannettiğin bütün değerlerin senin üzerine şimdiye kadar yapışan iğreti öğretiler olduğunu fark etmendir.

Sevmek... Sevdiğinde kendini kaybetmektir.

Sevmek... Sevdiğinde kendini sıfırlamaktır.

Hani diyorsun ya.....Ben sen olabilsem... Sen ben olduğunda seve-bilecek sin!
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Hep yalan mı söylemiştin.senin için sadece ßir oyun muydu ßu?ama ßen çok derindeyim.ßiliyorsun sana deli olduğumu.ßeni parmağının ucuna ßağlamışsın..can çekişmeme izin vermek zorunda mısın?dünyanın senden ißaret olduğunu düşünüyordum..hiçßirşey yanlış qidemez sanıyordum.
ama yanılmışım
yanılmışım...

qitmek istiyorsun öyle mi?ellerin ellerimde ne yeminler etmiştik seninle?hani ayrılmak yokdu..hani sen Hep ßenimdin.ne oldu ey sevqili çok mu ağır qeldi sevdam sana...

sanma ki ßensiz mutlu olucaksın..sende Her qece ßaşını yastığa koyduğunda ağlıyacaksın..qözüyaşlı ßırakdığın ßeni Her qece rüyalarında qöreceksin..qeri dönmek isteyeceksin ama ßen eski ßen değilim artık...

Şimdi tek tesellim düşlerim...

yolun açık olsun…
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Yüreğimi sorgulamalarım bitti. Bu bitişin sonunda birazda olsun sende eksildin benden. Gönlümü ziyarete gelir gibi yaşadın beni oysaki ben bir ömürlük gel istedim. Olmadı belki yapamadım, başaramadım, yenik düştüm sevda dediğim karanlık yalana.. yaşadığım birçok anıyı seninle beraber karaladım. Seninle başlayıp seninle biten birçok rüya yazdım okudum yırttım vede attım. Gözlerim ve yüreğim kirlendi sevdamı elime yüzüme her yanıma bulaştırdım. Zaman zaman dönebilmek istedim hiçbişey yokmuş gibi yapamadım, savaşamadım içimdeki inat yanımla.. Seninle inatlaştım, kendimle inatlaştım sevgimle inatlaştım hepsini kaybettim bende dahil.... Artık inatlaşacağım kimsede kalmadı.. .
Ziyarete gelmelerin artık canımı yakıyor parçalanıyorum. Parça parça bırakıyorum gezdiğimiz sokaklara kalbimi... hesaplaşmalarımın içinden çıkan sonuçlar beni suçluyor her defasında ...
Yürekli olmanın neresi kötü ???

Dönme ! geri gelme, ümitlerimi boşa çıkar sonkez. Bu seferki yaşadığım en son acı olsun duygularımın bir önemi yok... Nasıl olsa ölecekler... beni öldürmenin zevkini yaşa. Üzülmeyeceğim, ağlamayacağım nede içimden seni seviyorum diyeceğim. Sadece gözlerimi kapatıp arkamı döneceğim kalbim dediğim sana
hatta küseceğim tüm seninle bağlantılı duygulara.... yaşanırmı ????

Yaşanır .
yaşıyorum zaten
Umrunda olup olmadığı umrumda değil
Sevmekse seninki istemiyorum
Ben acı kalbimde! seni değil
sevgiyi yaşıyorum..
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Kal Benimle

yaşayalım bu hayatı sil baştan beraberce
yok sayalım ayrılığı
hesaba katmayalım hasretleri
silelim defterimizden özlem kelimesini
uzayan mesafeleri

kal benimle
sevgiye doyalım beraberce
yaşayamadığımız çocukluklarımızı
hakkını veremediğimiz geçliğimizi
hayata inat sil baştan yaşayalım

özlem olmasın hasretleri uzaklaştıralım
bizi ayıran bu yollara inat sen kal benimle

gidişin koparamayacak seni benden
alamayacaksın umutlarımı elimden
her doğan yeni güne seninle uyanacağım
yüreğimsin yüreğimdesin

aynaya baktığımda sen cıkacaksın karşıma
öyle içimdesin,
içime öyle işlemişsin ki
gitsende sen kalacaksın içimde
sen olacaksın yanımda yürüyen
kimseler olmasa bile
bu kadar kalabalığa
ve kalabalık içindeki yalnızlığıma inat sen kal benimle

ayrılıklar bile seninle güzel
yollar sende biterse gidilir
hasretler sana adanıyorsa anlamlı
özlemler sanaysa isyansız
yüreğimde sen varsan anlamlı atıyor

bu kadar senli dünyamı görebilmek için
gösterebilmem için kal benimle
 

Aragorn

Multi Aktif Üye
Katılım
3 Ara 2005
Mesajlar
3,641
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Aynaya her baktığında kendini değil.. Seni düşünmekten sen olmuş beni görmeni istiyorum..


Sen hiç sevdin mi? Bir gün olurda seversen anlarsın benim duygularımı, hissettiklerimi, benim ne çektiğimi ..Hele de benim gibi sevilmeden seversen.. Ararsın beni, arasın da bulamazsın.. Tüm çabam senin hayatında biraz daha varolabilmek içindi aslında.. Aslında hiçbir zaman varolamadığım o hayatında… Sana niye anlatıyorsam benim sevgim bitmiş mi, bitmemiş mi.. Senin için ne değişecek? Hayatında biri var veya yok hem de senin için anlam ifade etmeyen biri..
Sen hala eski sen, ben ise artık eski ben değilim..

 
Üst