BENCİLLİK ÜZERİNE
Ölüp cehenneme giden bir adam hakkındadır bu öykü...
Şeytan,bu adamı nefis yemek kokuları gelen bir odaya götürür. Odanın ortasında büyük bir tencere ve çevresinde oturan insanlar vardır.
Bu çok zayıf bir deri bir kemik kalmış insanlar acıyla inlemektedir. Cehenneme yeni gelen bu adam tencerenin çevresindeki insanların ellerinde kepçeye benzer, uzun saplı kaşıklar görür. Kaşıklar ellerine bağlıdır. Kaşığı tencereye daldırabilmekte ama hiç bir şey yiyememektedirler. Çünkü kaşıkların sapları o kadar uzudur ki, ellerindeki kaşıkları bir türlü ağızlarına götürememektedirler..!
“Lütfen” der adam. “Bana bir de cenneti gösterir misin?”
“Elbette” der şeytan. “Sonsuzlukta birkaç dakikanın ne önemi var”
Ve onu cennete götürür.
Adam cennete girince hem çok şaşırır hem de kafası karışır. Gördüğü manzaranın cehennemdekinden hiçbir farkı yoktur. Yalnızca insanlar mutlu ve sağlıklıdır. Kahkahayla gülmektedirler...
“Anlayamadım” der adam. “Her şey aynı,herkesin ellerine bağlı uzun saplı kaşıklar var ve hepsi de bir tencerenin çevresinde oturuyorlar. Farklı olan nedir? Neden burası cennet..?”
Şeytan adamın sorusunu yanıtlamaz. Tam çıkarken adam başını bir kez daha çevirince olan biteni anlar.
Herkes ellerindeki uzun saplı kaşıklarla birbirlerini beslemektedir..!
Sonuç:
“Hepimiz bir bütünün parçasıyız ve hepimizin bir başkasına gereksinimi vardır..!”
“Hepimiz birbirimizin tek kanatlı meleğiyiz. Uçabilmemiz için kucaklaşmamız gerekir.”
(Bu öykü Dr.John M.Eades’in “Göğün yedinci katı meleklere yüksek gelmez” adlı kitabından alınmıştır.)
Ölüp cehenneme giden bir adam hakkındadır bu öykü...
Şeytan,bu adamı nefis yemek kokuları gelen bir odaya götürür. Odanın ortasında büyük bir tencere ve çevresinde oturan insanlar vardır.
Bu çok zayıf bir deri bir kemik kalmış insanlar acıyla inlemektedir. Cehenneme yeni gelen bu adam tencerenin çevresindeki insanların ellerinde kepçeye benzer, uzun saplı kaşıklar görür. Kaşıklar ellerine bağlıdır. Kaşığı tencereye daldırabilmekte ama hiç bir şey yiyememektedirler. Çünkü kaşıkların sapları o kadar uzudur ki, ellerindeki kaşıkları bir türlü ağızlarına götürememektedirler..!
“Lütfen” der adam. “Bana bir de cenneti gösterir misin?”
“Elbette” der şeytan. “Sonsuzlukta birkaç dakikanın ne önemi var”
Ve onu cennete götürür.
Adam cennete girince hem çok şaşırır hem de kafası karışır. Gördüğü manzaranın cehennemdekinden hiçbir farkı yoktur. Yalnızca insanlar mutlu ve sağlıklıdır. Kahkahayla gülmektedirler...
“Anlayamadım” der adam. “Her şey aynı,herkesin ellerine bağlı uzun saplı kaşıklar var ve hepsi de bir tencerenin çevresinde oturuyorlar. Farklı olan nedir? Neden burası cennet..?”
Şeytan adamın sorusunu yanıtlamaz. Tam çıkarken adam başını bir kez daha çevirince olan biteni anlar.
Herkes ellerindeki uzun saplı kaşıklarla birbirlerini beslemektedir..!
Sonuç:
“Hepimiz bir bütünün parçasıyız ve hepimizin bir başkasına gereksinimi vardır..!”
“Hepimiz birbirimizin tek kanatlı meleğiyiz. Uçabilmemiz için kucaklaşmamız gerekir.”
(Bu öykü Dr.John M.Eades’in “Göğün yedinci katı meleklere yüksek gelmez” adlı kitabından alınmıştır.)