KABARACI'DAN

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
gfjg8is.jpg

BIRAK SEVGİ SENİ BULSUN

İyi kalpli yalnız bir adam bir gün bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever bu tırtılı. Onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır. Gel zaman git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam kelebeğine hayran, bırakamaz onu bir türlü. Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır da kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalnız bırakamaz onu. Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır. Ama adam bilir ki "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir." Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru... Kelebek mutlu olmasına mutludur ama hiçbir meltem, hiçbir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz. Aklında adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolaşır saatlerce... Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğa. Kelebekse hâlâ konacak sıcak bir avuç aramakta! Böylece kelebek şunu anlar; "Bazen ait olduğumuz yer orasıdır; sıcak bir avuçtur biliriz. Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir." Böylece adam şunu anlar: "Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız." O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar. Ama gücü tükenene dek arayıp da bulamayınca anlar ki "Hiçbir dağ bir özlemi gömebileceğimiz kadar büyük değildir." Adamsa artık sevdasını koyar avuçlarına kelebeğinin yerine. Herkes bir şeyler yaşar; iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış. Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir, aynı zamanda düşüncelerine de.


BIRAK SEVGİ SENİ BULSUN!
HAYATA SEVGİYLE BAKANLARA GİTSİN ARKADAŞLAR BU ÖYKÜ
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar.
Aşk kendinden emin bir şekilde sorar:
-Ben senden daha candan ve daha yakınım.Sen niye varsın ki bu dünyada?
Arkadaşlık cevap vermiş.
-Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için

Arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremezsin ama senin için her zaman varolduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin.

Bugün beni göremesen de bil ki yanındayım...

Senin gibi dosta sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hayatın tüm kötülüklerinin senden uzak olmasını dilerim. İyi ki varsın ve iyi ki dostumsun!


İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır.

sevgi ve saygılarımla...
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Kirlangic hikayesi

Günlerden bir gün Kırlangıcın biri bir adama aşık olmus.
Ve adamın penceresinin önüne konup adama söyle demis;
Ben seni cok seviyorum lütfen pencereyi acıp beni iceri alda birlikte yaşayalım.
Adam:
Olmaz alamam... Sen bir kuşsun hiç bir kuş adama aşık olurmu?... demis.
Kırlangıc tekrar;
lütfen pencereyi açıp beni içeri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş
olurum canında sıkılmaz birlikte yaşar gideriz demiş.
Adam yine;
Olmaz alamam...Git başımdan, diye cevap vermiş.
Üçüncü ve son defa kuş adamın penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle
demis;
lütfen beni içeri al.. Artık soğuklarda basladı, dışarıda kalamam. Biliyorsun ben
sıcak havalarda yasayabilirim sadece beni iceri almassan baska sıcak ülkelere
gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni iceri alda burada kalayım. Birlikte yemek
yer omuzuna konar seni neselendirir sana yarenlik ederim. Hemsende benim gibi yalnızsın, der...
Adam ona;
Git derhal başımdan!... Ben yalnız kalırim demis ve kuşu kovmus...
Kırlangıcta bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde ucmuş ve uzaklara gitmis..
Adam kırlangıc uzaklara gittikten sonra düsünmüs ve kendi kendine
"Ben ne aptal , nekadar akılsız bir adamım, niye kırlangıcla birlikte kalmayi
kabul etmedim? Ne güzel birlikte kalırdık demiş ve cok pişman olmuş, pisman
olmus olamasına ama is isten gecmis. Kendi kendine nasil olsa sicaklar
baslayinca kirlangicim gine gelir bende onu iceri alir
birlikte mutlu bir hayat sürerim, demis. Ve penceresini sonuna kadar acip
beklemeye baslamis. Yazın gelmesiyle Kırlangiclarda gelmeye baslamis.
Ama onun kirlangici gelmemis.
yazin sonuna kadar hic penceresini kapatmadan
pencerenin basinda beklemis ama Bosuna....Kırlangıc yokmus.Gelen kırlangıclara
sormus ama onun kırlangıcını gören olmamis. Sonunda bir bilge kisiye halini
danismak ve ondan bilgi almak icin gitmis.
Bilge kisiye olayı anlattıktan sonra bilge kisi ona söyle demiş;

- K ı r l a n g ı c l a r ı n Ö m r ü 6 a y d ı r . . .

Hayatta bazı firsatlar vardır ömründe bir defa insanın eline geçer ve degerlendiremessen ucup gider...
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.
Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya
görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını
bilememiş. içinden 'Ne muhteşem bir çiçek' diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin
üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.

'Merhaba' demiş papatyaya, 'sizi uzaktan gördüm ve yanınıza
gelmek istedim.'. Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve
'Merhaba' demiş, 'ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten.'
Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,
nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.

Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını
seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı
güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok
sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret
edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,
incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği
kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana
ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.

Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek
artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya
dönmüş ve; 'Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek' demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. 'Neden' demiş. 'Yoksa
benim yanımda mutsuz musun? '. 'Hayır' demiş kelebek. 'Bilakis,
sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık
kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim.'

Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını
fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya 'Sevi seviyorum'
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece 'Bende...'
diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden 'Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim.' diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,
sonra da dökülmeye başlamış.
Her düşen yaprakta papatya, 'seviyormuş' diye geçirmiş içinden.

İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar,
sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
'Seviyor mu, sevmiyor mu? '...
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"


"Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman..."
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
gönlüne sağlık abi hepside çok güzel ;)

emek karşılıksız kalmasın tıkladım ;)
 
R

RoJiN

abicim paylasimin icin tesekkurler hepsi birbirinden guzel saol
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
sizlerde sağolun, zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Ayrılık Bir Hançerdir
merhaba.

şimdi yazacaklarım sizi ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama benim dertleşmeye ihtiyacım var. geçen yıl bi kız gördüm bizim sokakta. komşuların misafiriymiş. ceylan gibi sekiyordu yakan top oynarken. gözlerimi üzerinden alamıyordum. o da bunu farketmişti nihayet, o da bana bakıyordu. içim içime sığmadı mutluluktan uçuyordum. sonra nasıl olduysa bir araya geldik tanıştık. artık birini seviyodum ve sevildiğimi sanıyodum. o kadar sevgi gösterisinde bulunuyoduki aksini sölemek imkansızdı. sabahın köründe sokağa çıkıyor onun da çıkmasını bekliyodum,en azından camdan bana bakıp gülümsemesini... aşk gözümü kör etmişti.varsa yoksa O.
günler haftalar geçti artık kendi evine, yaşadığı şehire gitmesi gerekti. ayrılık o kadar acı veriyodu ki hançer yarası almadan nasıl bi acı olduğunu hissedebiliyordum. aylar geçiyor onun hasretiyle yanıp tutuşuyodum. yaz mevsimi gelsede tekrar gelse,bana gelse elimi tutsa diye özlem duyuyodum.nihayet yazı getirdik büyük özlemlerle.yüzünü gördüm bakmaya doyulmuyodu.hafiften bi gülümsedi,içim kıpır kıpırdı ,mutluluktan uçuyodum. sokağa çıkmasını, tekrar ellerini tutabilmenin arzusuyla yanarak sabırsızlıkla bekliyordum. saatler geçti,akşam olmak üzereydi ki geldi.arka sokağa gidelim dedi,bizi görmesinler... gittik,nasılsın, iiyim..... derken seni o kadar özledim ki dedim kavuşmanın verdiği huzurla. ''özledinmi? ''dedi ve ekledi'' gerçektenmi''.''seninle güzel bi arkadaşlık kurduk ama bu kadar bağlanmanı beklemiyordum, hem ben başka biriyle çıkıyorum, ama istersen buraya geldiğimdede seninle çıkarım, eğer diğerini kabul edersen'' dedi. başımdan kaynar sular devrildi gözlerim alev saçıyodu.! aklımdan geçenleri anlamış olacak ki yanımdan koşarak uzaklaştı. iyi iki uzaklaşmış yumruğumu duvarlara vururken ellerim kanlar içinde kaldı.
artık sevgi diye bişiyin var olduğuna inanmıyorum. onun yüzünden kalbim taşa döndü sanki. hala duygusal biriyim ama içimde saklı, dışa vuramıyorum bunu. şimdi size soruyorum gerçek sevgi diye bişiy kaldımı, artık sevgiler ''çıkmak'' denen acaip bi kelimeden mi ibaret?
insan sevmeden nasıl biriyle birlikte olabilir? ''SEVMEK'' ne kadar güzel bi kelime, ne güzel bi duygu sevmek. neden bu güzel kelime çıkmak diye değişti? içinizde hala sevginin var olduğuna, çıkmak diye bişiyi kabul edemeyecek duygulara sahip olan var mı?
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Aşkın Hikayesi

Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!",
Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim."
Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:
"Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir…"
 
R

RoJiN

Saymadım. Kaç yıl geçti aradan...
Ben her günbatımında bu ağacın altındayım.
İçiyor, kızaran ufukların ötesini gözlüyor, senin geri dönmeni bekliyorum.
Sensiz hüzün dalgaları vuruyor, bu sahile.
Sensiz yaşam boş.
Benim gibi bir bekleyen daha var. Her akşam kulübesinin önünde oturur. Her akşam aynı şarkıyı dinler, taş plaktan.
''Beklerim hergün bu sahillerde mahzun böyle ben,
Gün batar, kuşlar döner, dönmez bu yoldan beklenen...''
Neden bekletiyorsun?
Niçin gelmiyorsun?
Söyle.
Neredesin sen?..
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
ÖĞRENDİM
İnsanlara kendimi zorla sevdiremeyeceğimi öğrendim.
Yapabileceğin tek şey sevilebilecek biri olmak.
Gerisi onlara kalmış...
İnsanları ne kadar düşünürsen düşün,
Onların seni o kadar düşünmediklerini öğrendim.
Güven elde edebilmek için yılların gerektiğini,
Ama yok etmek için saniyelerin bile yettiğini öğrendim.
Önemli olanın hayatındaki ,eşyaların değil,
Hayattaki kişilerin olduğunu öğrendim.
İnsanın ancak 15 dakika çekici olabildiğini,
Ondan sonra alışıldığı öğrendim.

Nereye gittiğimin değil, Nasıl gittiğimin önemli olduğunu öğrendim.
Kendimi karsılaştırmak için başkalarının en iyi yaptıklarını değil,
Kendimin en iyi yaptıklarını kıstas almam gerektiğini öğrendim.
İnsanlar için olayların değil, onların daha önemli olduklarını öğrendim.
Her ne kadar ince kesersen kes,
Kestiğinin her zaman iki yüzü olacağını öğrendim.
Sevdiğin kişilere sevgi dolu sözler söylemen gerektiğini,
Belki bunun son defa, son görüsün olabileceğini öğrendim.
Her ne kadar onu çok düşünsende,
Yine de gidebileceğini öğrendim

Kahramanların, yapılması gerekenleri ne pahasına olursa olsun,
Yapanlar olduğunu öğrendim.
İnsanların seni hep hesapsız sevdiğini,
Ama bunu nasıl göstereceklerini bilemediklerini öğrendim.
Sinirlendiğimde gerçekten buna değse bile asla acımasız olmamam gerektiğini
Öğrendim.
Gerçek dostluğun ve gerçek askın aramızda uzak mesafeler olsa bile
Büyüdüğünü öğrendim.
Birisinin seni istediğin gibi sevmemesi,
Onun seni tüm benliğiyle sevmediği anlamına gelmediğini öğrendim.
Bir arkadasın ne kadar iyi olursa olsun seni üzebileceğini
Ve senin yine de onu affetmen gerektiğini öğrendim.


Bazen başkaları tarafından affedilmenin yetmediğini
Kendi kendini de affetmen gerektiğini öğrendim.
Kalbin ne kadar kırılmış olursa olsun,
Dünyanın senin acılarından dolayı durmayacağını öğrendim.
Geçmişim ve durumumum olduğum kişiliği etkilediğini,
Ama olmam gerekene karsı sorumlu olduğumu öğrendim.
İki kişinin tartışmasının,
Birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediğini öğrendim.
Ve tartışmadıkları zaman da sevdikleri anlamına gelmediğini,
Bazen kişiliğini eylemlerinin önüne koyman gerektiğini öğrendim.
İki kişinin tamamen ayni olan bir şeye baktıklarında bile
Farklı şeyler görebildiklerini öğrendim

Hayatlarında her zaman dürüst bir şekilde daha ileriye gitmek isteyen
kişilerin,sonuçları önemsemediklerini öğrendim.
Seni doğru dürüst tanımayan kişilerin,
Hayatini birkaç saat içinde değiştirebileceklerini öğrendim.
Verebileceğin bir şey kalmadığında bile biri ağladığında,
Ona yardım edebilecek gücü bulabileceğini öğrendim

Yazmanın, konuşmak kadar duygusal gayret gerektirdiğini öğrendim.
En fazla önemsediğim kişilerin, benden hep uzaklaştırıldıklarını öğrendim.
İnsanları üzmeden ve duyarlı olarak kendi fikirlerini söylemenin
Çok zor olduğunu öğrendim.

SEVMEYİ ÖĞRETTİN SEVMEYİ ÖĞRENDİM
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
MUTLULUK

Melekler,mutluluğun değerini bilmediğine tanık oldukları insanoğluna,bir ders vermek istemişler.
"Mutluluğu,insanoğlunu kolay kolay bulamayacağı bir yere saklayalım" demişler."Onu bulmak için zorlansınlar ki,değerini ancak ozaman öğrenebilsinler".....
    Fakat işin içine girdikçe,bunu pekde o denli kolay bir şey olmadığını görmüşler.Yeryüzünde,mutluluğu saklayabilecek bir yer bulamamışlar.
    Kimi,"Everest'in tepesine saklayalım" demiş.kimi Atlas okyanusunun dibine yerleştirelim,demiş ama
bu önerileri pek kabul görmemiş.Tac Mahal'in kubbesi,İtalyan sofrası,bir hastanenin yeni doğan çocuklar odası,dondurma külahı,şarap şişesi,sigara paketi,lale bahçesi...Hiçbirine tüm melekler,tüm içtenlikleriyle evet diyememişler.
    sonunda bir meleğin,bir meleğin birazda çekinerek yaptığı şu öneri,tümünün dikkatini çekmiş.
    "Mutluluğu,insanoğlunun içğine saklayalım".....
    Öneriyi yapan melek gerekçesini söylemiş;
"Çünkü mutluluğu arayan hiç kimsenin aklına içine bakmak ve onu kendi içinde aramak gelmez."
  Bu öneri ve gerekçesi kabul edildikten sonra melekler mutluluğu almışlar,onu insanoğlunu içne yerleştirmişler...
Mutluluğu aramak için gözünüzü boş yere başkalarını mutluluğuna dikmeyin.
Gözlerinizi içinize çevirin ve içinize bakın.Mutluluğu bulabileceğiniz tek yer ,orasıdır çünkü.....
 

3va

Yeni Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,779
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Kabaracı eline yüregine sağlık
sağolasın bu güzellikleri paylaştıgın
bu duyguları yasattıgın için...
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
Yurtdışından bir arkadaşımın benimle paylaştığı bir yazıyı bende siz arkadaşlarım ve dostlarımla paylaşmak istedim

SIMDIKI ARKADASLIKLAR VE DOSTLUKLAR....


İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her

fırsatta birbirleri ile yarışırlardı. Doğum günlerinde bayramlarda ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zeka gösterisi yapma fırsatını kaçırmazlardı..

Hükümdarlardan biri günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı yalnızca ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.

Heykelleri yaptıran hükümdar şöyle diyordu:
“Doğum gününü bu üç heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri öteki ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver”

Armağanı alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına dek eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı.Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler. Ama aralarında bir fark göremediler.

Günler geçti. Tüm ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş ve zeki olan bu genç, hükümdarın kimi isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez öteki kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara yanıtını yazdı:

“Kulağından gireni ağzından çıkartan insan kabul görmez. Bir kulağından giren öteki kulağından çıkıyorsa, o insan da kabul görmez. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli armağan için çok teşekkür ederim.”
 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
EY OĞUL



EY OĞUL, BEYSİN...

BUNDAN GAYRI  ÖFKE BİZE; GÖNÜL ALMAK SANA

SUÇLAMAK BİZE; KATLANMAK SANA

ACİZLİK BİZE; HOŞ GÖRMEK SANA

KEM GÖZ, ŞOM AĞIZ BİZE; BAĞIŞLAMAK SANA

ÜŞENGEÇLİK BİZE, GAYRETLENDİRMEK SANA

BÖLMEK BİZE, BÜTÜNLEMEK SANA

ÇATIŞMA, GEÇİMSİZLİK, ANLAŞMAZLIK BİZE; ADALET SANA DÜŞER

EY OĞUL, BEYSİN... GÜÇLÜSÜN, KUVVETLİSİN, AKILLISIN, KELAMLISIN

ANCAK, BUNLARI NEREDE VE NASIL KULLANACAĞINI BİLMEZSEN;

ÖFKEN VE NEFSİN BİR OLUP AKLINI YENER

 

SABRETMESİNİ BİL, VAKTİNDEN ÖNCE ÇİÇEK AÇMA

AÇIK SÖZLÜ OL, HER SÖZÜ DE ÜSTÜNE ALMA

 

SEVİLDİĞİN YERE SIK GİDİP GELME

ANANI, ATANI SAY :BİLESİN Kİ; BEREKET BÜYÜKLERLE BERABERDİR

 

OĞUL ÜÇ KİŞİYE ACI;

CAHİLLER İÇİNDEKİ ALİME,

ZENGİN İKEN FAKİR DÜŞENE,

HATIRLI İKEN İTİBARINI KAYBEDENE...

ŞUNU DA UNUTMA! İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN...

EY OĞUL! YAŞÇA, BİLGİCE SENDEN BÜYÜK OLABİLİRİZ.

 

AMA SEN BEY’SİN :BİZ SENİN YANINDA, SENİN EMRİNDEYİZ...

BUNU BİLESİN... LAKİN UNUTMA!

YÜKSEKTE YER TUTANLAR AŞAĞIDAKİLER KADAR EMNİYETTE DEĞİLDİR...

HAKLI OLDUĞUNA İNANIYORSAN MÜCADELEDEN KORKMA:

 

YILGINLIK GÖSTERME...

BİLESİN Kİ! ATIN İYİSİNE DORU, YİĞİDİN İYİSİNE DELİ DERLER!

YOLUN UZUN, İŞİN ÇETİN, YÜKÜN AĞIRDIR...

 

ALLAH YARDIMCIN OLSUN.

 
ŞEYH EDEBALİ (1299)

 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
İPİN HESABI



Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış. Öleceği vakit vasiyetinde: 'Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım.' demiş.

Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarmış. Kısa bir müddet sonra adam ölmüş.

Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş. Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan hamalmış. Adamın öldüğü haberini duyunca yakınlarına kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş. Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar.

Hamal: 'Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var. Kaybedecek bir şeyim yok. İyi ettim de bu adamla buraya girdim. Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım.' diye düşünüyorken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.

Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış: 'Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım.'

Adam tir tir titriyorken başlamış melekler art arda sorular sormaya: 'Söyle bakalım ey falan oğlu filan. Küfenin ipini nereden buldun? Satın aldıysan ne kadara aldın? Kimden aldın? Aldığın kişiyi dolandırdın mı? Hakiki değerinde mi verdin ücretini?'

Adamın dili dolanıyor sorulan sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor ancak, o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.

Gün ağarırken zengin adamın akrabaları gelmiş ve adamı mezardan çıkarmışlar:
- Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin. Anlat bakalım bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu?

Hamal:
- Aman, lanet gitsin! İstemiyorum! Bütün mal mülk sizin olsun! Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim, o kadar malın hesabını kıyamete kadar veremem herhalde...

 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
SEVGİYİ BİLGİSAYARINIZA YÜKLEYİN

 

Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne yapmam gerekiyor?
Yetkili: İlk olarak KALBİM dosyasını açmanız lazım. Açtınız mı?
Müşteri: Evet açıldı. Ancak şu anda GEÇMİŞ_ACILAR.EXE, DÜŞÜK_GÜVEN.EXE, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE isimli programlar da çalışıyor. Onlar çalışırken SEVGİ yükleyebilir miyim?
Yetkili: Problem değil. Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak GEÇMİŞ_ACILAR.EXE'yi silecektir. Gerçi bir süre geçici hafızada kalabilir ama artık diğer programları etkilemez. SEVGİ er veya geç DÜŞÜK_GÜVEN.EXE'yi silere YÜKSEK_GÜVEN.EXE isimli bir modül yükleyecektir. Ancak siz, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE'yi mutlaka kendiniz kapatmalısınız. Bu programlar SEVGİ'nin yüklenmesine engel olurlar. Onları kapatabilir misiniz lütfen?
Müşteri: Tamam kapattım, SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye başladı. Bu normal mi?
Yetkili: Evet ama unutmayın ki bu sadece temel program. Üst sürümlerinin yüklenmesi için başka KALP'lerle bağlantı kurmanız gerekiyor.
Müşteri: Haydaa... Daha şimdiden hata mesajı verdi. Ne yapmam gerekiyor?
Yetkili: Mesaj ne diyor?
Müşteri: Hata-412! Program iç sistemde çalışmıyor! Bu ne demek?
Yetkili: Endişelenmeyin, bu çok rastlanan bir sorun, çözümü de var. Hata mesajı, SEVGİ programının başka kalplerde çalışmaya hazır olduğunu ancak sizin kalbinizde çalışmadığını söylüyor. Biraz karmaşık bir programcılık dili oldu galiba... Sade bir dille şöyle diyor: 'Programın başkalarını sevebilmesi için önce sizin kendi sisteminizi sevmeniz gerektiğini' söylüyor.
Müşteri: Peki ne yapmam gerekiyor?
Yetkili: 'Kendimi Kabullenme' isimli dosyanın içinde bulacağınız KENDİNİ_AFFETME.DOC, KENDİNE_GÜVENME.TXT, DEĞER_BİLME.TXT VE İYİLİK.DOC isimli dosyaların üzerine tıklayıp hepsini KALBİM dosyasına kopyalayın.
Müşteri: Tamam. Başka bir şey var mı?
Yetkili: Şimdi çalışacaktır gerçi ama, biz ilerisi için de tedbir alalım... SÜREKLİ_KENDİNİ_ELEŞTİR_HAYATI_ZEHİR_ET.EXE diye çok uzun isimli bir dosya vardır. Onu bütün sistemde tarayın ve gördüğünüz her dosyadan silin, sonra çöp kutunuzdan da atarak tamamen kaybolduğundan emin olun!
Müşteri: Yaptım. Hey harika... Neler oluyor?.. KALP temiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.MPG monitöre geldi. SICAKLIK.COM, BARIŞ.EXE ve MEMNUNİYET.COM hepsi KALP'e yerleşiyor.
Yetkili: Güzel, demek ki SEVGİ yüklendi ve çalışıyor. Şu andan itibaren her şeyle başa çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan önce son bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Müşteri: Nedir?
Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanıştığınız herkese verin. Karşılığında onlar da başkalarıyla paylaşacak ve sonunda size tertemiz modüller olarak dönecektir... Mutluluklar...
Müşteri: Teşekkürler. Size de mutluluklar...


 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
ÜÇ İHTİYAR MİSAFİR



Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin önünde oturduklarını görür.

'Ben sizi hiç tanımıyorum, der...

Ama aç ve susuz olmalısınız... Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim...'

'Evin erkeği içerde mi?' Diye sorar adamlar.

'Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.'

'O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...' diye cevap verirler.

Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır.

'Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam. Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...'

Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder.

Ama bu defa da;

'Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz' der yaşlı adamlar.

.....

Kadın öğrenmek ister;

'Niye giremezsiniz?..'

İhtiyarlardan biri açıklar:

'Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek.

Diğeri BAŞARI...

Ben ise SEVGİ...'

***

Sonra ekler;

'Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?..'

.....

Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek;

'Ne güzel, der. Madem öyle, Zengin’i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun...'

Karısı itiraz eder;

'Canım, niçin Başarı’yı çağırmıyoruz?'

Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar. Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler;

'Sevgi’yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!..'

***

'Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına...

Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi’yi davet et.'

.....

Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar;

'Hanginiz Sevgi idi?

Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...'

Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar.

Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler...

Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı’ya sorar;

'Ben sadece Sevgi’yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?'

Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:

'Eğer Zengin’i ya da Başarı’yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı.

Ama sen Sevgi’yi davet ettin...

O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz.

Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!..'


 

Kabaracı

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
2,642
Tepkime puanı
0
Yaş
63
ANNE KALBİ



Delikanlı,katı yürekli bir kızı sevmiş ve onunla evlenmek istemişti. Ancak kız,korkunç bir şart ileri sürerek:

-Senin sevgini ölçmek istiyorum, dedi. Bunun için de köpeğime yedirmek üzere bana annenin kalbini
getireceksin. dedi...

Delikanlı,tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını şaşırmış ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olup annesini öldürmeye karar vermişti. Annesi, belki de durumu farkettiği için oğluna fazla direnmedi. Ve çocuk, annesini öldürerek kalbini bir mendile koydu. Delikanlı, kızın isteğini yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken, ayağı bir taşa takıldı. Kendisi bir tarafa, mendil içindeki kalp bir tarafa fırladı. Canının acısından,ağzından ister istemez 'Ah anacığım!' sözleri döküldüğünde annesinin tozlara bulanan ve hala soğumamış olan kalbinden bir ses yükseldi:

-Canım yavrum, bir yerin acıdı mı?



 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst