Dil vardır; Esir alandır. Sahibini elinde oyuncağa çevirmiştir. Önce
konuşmakta sonra o
konuştuklarına sahibini köle yapmaktadır. Gelişigüzel ortalığa laflar
savurmakta, sonra da durup bu lafları temizlemeye çalışmaktadır. Ağzı
yalama olduğu için de bazen kendi iradesinde olmadan ağzından laflar
kaçırmaktadır. Her kaçan laf yabani dört ayaklılar gibi ya başkasının
peşine takılmakta ve ona zarar vermekte, ya kendi peşine takılıp bir
kuyruk gibi bünyesinden bir parçaymışçasına âleme kendisini gülünç duruma
düşürmektedir.
Dil vardır; Esir edendir. Diline hâkimdir; konuşacağı kelimeleri bir
kuyumcu titizliğinde
seçmekte, boğazında kırk düğüm varmış gibi konuşmadan önce muhatabına
bakmakta ve o muhatabın seviyesine göre düğümleri birer birer çözerek,
tartarak, fayda ve zararını hesap ederek konuşmaktadır. Dilinden çıkacak
sözlere böyle bir çabayı vermesi sözlerine değer katmakta, az ama öz
konuşmaktadır. Konuştukça karşıdakilerde tesir uyandırmaktadır. Bazen
tatlı dili ile yılanı deliğinden çıkarmakta, bazen o diliyle nice zararlı
yılanları deliğine hapsetmektedir.
Dil vardır; Cehenneme odun taşır. Sırtındaki günah torbasına farkında
olmadan azık toplamaktadır. Ya
iki laf ediyoruz ne mahsuru var diyerek; gıybet, yalan, dedikodu ve iftira
okları ile başkalarını hedef almakta, ama neticesinde hep zararı kendisine
ulaşmaktadır. Laf olsun, torba dolsun, diye konuşmakta; nihayetinde de
torba dolmaktadır. Ama dolan her torba ne yazık ki onu cehenneme hızla
sevkeden acı bir sermayeye dönüşmektedir.
Dil vardır; Cennete tohum saçar. Sükûtun altın olduğu şuuruyla
susmakta, ağızdan çıkan her sözün bir
mesuliyet olduğunun farkında olarak davranmaktadır. Eğer diliyle cennete
tohum saçacaksa konuşmakta, yoksa en büyük hikmet olan sükûtu tercih
etmektedir.
Son
söz; Sözlerin Sultanı, Alemlerin Fahri Ebedîsi Efendimiz (S.A.V.)'in;
Kim bana dili ile beli hakkında söz verir, koruyacağını
garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim (Buhari,
Rikak, 23)
M.Emin Yıldırım