Hayırlı cumalar arkadaşlar....

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Hayırlı Cumalar





MÜLK SÜRESİ (20. AYET)


RAHMAN'DAN BAŞKA SİZE KALKAN OLABİLECEK VE SİZİ TEHLİKELERE KARŞI KORUYABİLECEK KİMSE VAR MI? BU HAKİKATİ İNKAR EDENLER, BÜYÜK BİR YANILGI İÇİNDELER!


Çok şey yazamak geliyor içimden... Bazen de derin sesizliklere gömülmek... Tezatlar içinde hayat devam ediyor. Yazmaya pek fırsat bulamıyorum. Bazen bırakmayı düşünüyorum blog işini.. Ama içim el vermiyor.. İyi geliyor burada olmak... Gelirim yine yakında o vakte kadar hoşçakalın...
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
FATİHA SURESİ



RAHMAN VE RAHİM ALLAH ADINA HER TÜRLÜ ÖVGÜ BÜTÜN ALEMLERİN RABBİ ALLAH'A ÖZGÜDÜR.

RAHMAN VE RAHİMDİR.

HESAP GÜNÜNÜN HAKİMİDİR.

YALNIZ SANA KULLUK EDER; YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.

BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET

NİMET BAHŞETTİKLERİNİN YOLUNA ; GAZABA UĞRAYANLARIN VE SAPKINLARINKİNE DEĞİL!



Hayırlı cumalar diliyorum güzel insanlar...Hamdımızı da yapmış olalım diye.. Kalbinizden Allah sevgisi, dilinizden şükür, yüzünüzden tebessüm, hanelerinizden huzur eksik olmasın...
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
GÜZEL YAŞAMANIN SIRLARI

- İnsanlara beklediklerinden fazlasını verin bunu gönülden yapın.
- Her duyduğunuza inanmayın.

- Bütün paranızı harcamayın.

- Her arzuladığınızla beraber olmaya kalkmayın.

- Seni seviyorum dediğinizde yürekten gelsin.

- Özür dilerim dediğinizde karşıdakinin gözünün içine bakın.

- Evlenmeden evvel mutlaka 6 ay bir deneme süreci yaşayın.

- İlk bakışta aşka inananın .

- Kimsenin hülyalarına gülmeyin.

- Sevince derinden sevin sonuçta kalbiniz kırılabilir ama gerçek anlamda yaşamanın başka çaresi yoktur.

- Tartışma her zaman olur yeter ki işi küfürlü kavgaya çevirmeyin.

- İnsanları değerlendirirken akrabalarını bir kenara koymayı bilin.

- Hızlı düşünüp yavaş konuşun.

- İnsanlar cevabını vermek istemediğiniz sorular sorduğunda “Neden bilmek istiyorsun” diye siz sorun.

- Büyük aşklar ve büyük başarılar için büyük riskleri göze almak gerekebilir.

- Annenizi ihmal etmeyin.

- Birisi hapşurduğunda “Çok yaşa” demeyi unutmayın.

- Kayıpları kazanılmış derslere dönüştürün.

- Üç "S" kuralından şaşmayın : Sev, Sevil , Sorumlu ol

- Küçük kırgınlıkların büyük dostlukları bitirmesine izin vermeyin.

- Hatayı hissettiğiniz anda durmasını bilin ve düzeltmek için hemen harekete geçin.

- Telefona cevap verirken gülümseyin karşı taraf sesinizdeki mutluluğu duyacaktır.

- Konuşmaktan keyif aldığınız birisiyle evlenin.

- Ara sıra yalnız kalın ve kendinize vakit ayırın.

- Değişime hep açık olun ancak değerlerinizi yitirmeyin.

- Bazen en iyi cevap “cevap vermemektir” unutmayın.

- Daha çok kitap okuyun daha az TV seyredin.

- İyi ve dürüst bir hayat yaşayın, yaşlanıp geriye baktığınızda keyfiniz kaçmasın.

- Allah’ın ipine sarılın ama arabayı da kilitlemeden bırakmayın.

- Sakin bir ev hayatı ortamı yaratabilmek için elinizden gelen her şeyi yapın.

- Sevdiklerinizle münakaşa edecek olursanız sadece o günün konusunu tartışın, eski dosyaları açmayın.

- Satır arası mesajları algılamayı öğrenin.

- Bilgeliğinizi paylaşın bu “efsane” olmaya giden yoldur.

- Tabiat anaya karşı nazik olun.

- Dua edin. Muhteşem bir güç olduğunu göreceksiniz.

- Karşınızdakinin sözünü kesmeyin. Hele sizi övüyorsa asla.

- Başkasının işine burnunuzu sokmayın.

- Öpüşürken gözü açık kalan sevgiliden şüphe edin.

- Yılda en az bir kez daha evvel hiç görmediğiniz bir yeri görün.

- Çok paranız varsa yoksullara yardım edin. Zenginliğin en güzel tarafı budur.

- Bazen istediğinizin olmama ihtimali vardır unutmayın.

- Önce bütün kuralları bilin sonra bir iki tanesini çiğneyebilirsiniz.

- En güzel ilişkilerde; karşılıklı aşk karşılıklı ihtiyaçlardan üstündür.

- Başarınızı, ona ulaşmak için neler kaybettiğinizle ölçün

- Karakteriniz bir anlamda alınyazınızdır ona göre
 

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Güzel Konu  ve Yazılar için tşkler...
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
HAYIRLI CUMALAR ARKADAŞLAR CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İMAN, HEM NURDUR HEM KUVVETTİR. EVET HAKİKİ İMANI ELDE EDEN KAİNATA MEYDAN OKUYABİLİR VE İMANIN DERECESİNE GÖRE HADİSATIN(OLAYLARIN) TAZYİKÂTINDAN(BASKISINDAN) KURTULABİLİR...

İMAN, İNSANI İNSAN EDER BELKİ İNSANI SULTAN EDER. KÜFÜR, İNSANI GAYET ACİZ BİR CANAVAR HAYVAN EDER...

İMAN, MANEVİ BİR CENNETİN ÇEKİRDEĞİNİ TAŞIYOR. KÜFÜR DAHİ, MANEVİ BİR CEHENNEMİN TOHUMUNU SAKLIYOR. NASIL Kİ KÜFÜR, CEHENNEMİN ÇEKİRDEĞİDİR, ÖYLE DE CEHENNEM DAHİ ONUN BİR MEYVESİDİR...
 

aroses

Aktif Üye
Katılım
19 May 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Güzel ir konu gerçekten tebrik ederim :eek:k
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
SON DAKİKA

Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: ''Oğlum
namaz hiç bu vakte bırakılır mı?'' Anneannesinin yaşı
yetmişe dayanmış, ama ezan
okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek
bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı.

Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne
oluyorsa, hep... namaz son dakikalara kalıyor, bu
sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu
düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı. Yatsı
ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı. Başını her
iki yöne pişmanlıkla sallayarak, "Yine geciktirdim
namazı." dedi kendi kendine.

Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini
yüzünü tam kurulamadan kendisini odasına attı.
Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda
etti. Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden
edemedi. "Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine
bana." dedi. Çok seviyordu onu ...Hele öyle bir namaz
kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla
seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki...
hicabından renkten renge girerdi.

O gün akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık
vardı üzerinde. Duasını yaparken, başını ellerinin
arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu
şekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi
oldu. "Ne kadar da yorulmuşum." dedi. Daldı gitti
öylece....

Kıyamet kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön
insanlarla doluydu. Kimi dona kalmış, hareketsiz bir
şekilde etrafı izliyor; Kimi sağa sola koşturuyor,
kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında
bekliyordu. Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor,
adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk soğuk
terler döküyordu. Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve
mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına
bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı. Ama
mahşer meydanında ki ürperti, korku ve bekleyişin bu
denli dehşet vereceğini düşünmemişti.

Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de
okudular. Hayretle bir sağa, bir sola baktı. "Benim
ismimi mi okudunuz?" dedi dudakları titreyerek.....

Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde. İki
kişi kollarına girdi. Mahşer meydanının vazifelileri
oldukları belliydi. Kalabalık arasından şaşkın
bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi.
Melekler her iki yanından uzaklaştılar. Başı
önündeydi. Bütün hayatı, bir film şeridi gibi
geçiyordu gözlerinin önünden...." Şükürler olsun "
dedi, kendi kendine ve devam etti; " Gözlerimi dünyaya
açtım,Hep hizmet eden insanları gördüm. Babam
sohbetlerden sohbetlere koşuyor, malını İslam yolunda
harcıyordu. Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor,
yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi
kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara
hizmete çalıştım. Onlara Allah'ı anlattım. Namazımı
kıldım. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine
getirdim. Haramlardan kaçındım. "Kirpiklerinden aşağı
gözyaşları
dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi
zannediyorum." Diyordu. Ama bir yandan da "O'nun için
ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez." Diye
düşünüyordu.Tek sığınağı Allah'ın rahmetiydi.

Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu.
Sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri
terazinin ibresindeki neticeyi
bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli
melekler ellerinde bir kağıt, mahşer meydanında ki
kalabalığa döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları
tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı.
Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak
kesilmişti.

Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Kulakları
yanlış mı duyuyordu? İsmi cehennemlikler
listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten
dona kalmıştı." Olamaaaazzzz " diye bağırdı. Sağa sola
koşturdu. "Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım
boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla
beraber koşturdum. Hep rabbimi anlattım." Diyordu.

Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu.
Vazifeli iki melek kollarından tuttu. Ayaklarını
sürüyerek ve kalabalığı yararak
alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye
başladılar. Çırpınıyordu. Medet yok muydu? Bir yardım
eden çıkmayacak mıydı?

Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla
karışık döküldü.."Hizmetlerim... Oruçlarım....
Okuduğum Kur'anlar......Namazım....Hiçbiri beni
kurtarmayacak mı?" diyordu. Bağıra bağıra yalvarıyordu.
Cehennem melekleri onu hiç sürüklemeye devam ettiler.
Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi.
Son çırpınışlarıydı.

Resülullah, "Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde
beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler,
günde beş vakit namazda insanı günahlardan öyle
temizler." Buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarım da
mı beni kurtarmayacak?" diye düşünüyordu.

" Namazlarım.....Namazlarım....Namazlarım." diye diye
hıçkırdı. Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye
devam ettiler; Cehennem çukurunun başına geldiler.
Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa
dönüp geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu.
Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi. İki büklüm oldu.

Kollarını sıkan parmaklar çözüldü. Cehennem
meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden
bire havada buldu. Alevlere doğru düşüyordu. Tam bir
iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu.

Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Uzun beyaz sakallı
bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı. kendisini
yukarıya çekti. Üstündeki başındaki tozu silkerek
ihtiyarın yüzüne baktı.

"Siz de kimsiniz ?" dedi.
İhtiyar gülümsedi: " Ben senin namazlarınım."

"Neden bu kadar geç kaldınız ? Son anda yetiştiniz.
Neredeyse düşüyordum."dedi....

İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Başını salladı;

" Sen beni hep son anda yetiştirirdin, ...hatırladın
mı?


Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter
içinde kalmıştı. Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı.
Yatsı ezanı okunuyordu.Bir ok gibi yerinden fırladı.
Abdest almaya gidiyordu.
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Hayırlı Cumalar arkadaslar ... İnşallah cumanızı Allah (cc) istediği sevdiği şekilde gecirirsiniz...
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Bir şehrin en zengini öldüğünde, tellallar sokaklara dökülüp; -Ey ahali,
diye bağırmışlar. Biliyorsunuz Veli efendi öldü. Bir vasiyeti var. Ahiret
hayatına alışabilmek için, kendisine bir günlük yardımcı arıyor. Kim ki,
mezardaki ilk gecesini onunla beraber girerse,Veli Efendiye
ait servetin yarısı kendisine verilecektir. Ey ahali, duyduk duymadık
demeyin....
Tellalların bütün çabasına rağmen kimse bu parlak, fakat korkulu vasiyete
kulak vermemiş. Ama sonunda, şehrin en fakir sırt hamallarından birisi
çıkmış ortaya. Adamcağız bakmış ki, hayatta zaten sırtındaki küfesinden
ve ipinden başka bir şey yok. O halde "hamal olarak yatıp, ertesi sabah
zengin olarak kalkarım" diyerek razı olmuş...
Genişçe bir mezara, iyice kefenlenen zengini ve yanına hamalı
yatırmışlar. Az sonra sual
melekleri gelmiş
"İkisi de bize emanet"
diye konuşmuşlar. "Zengin nasıl olsa kalacak, su hamaldan başlayalım."
Sormuşlar:
-Dünyada malın mülkün var mıydı?
-Alay etmeyin demiş, hamal. Sırtımdaki küfeden ve ipten başka hiçbir
şeyim olmadığını siz de bilirsiniz.
-Peki, diye eklemiş melekler, o ipi ne karşılığında aldın.. Sonra küfeyi
ne iş gördün de nasıl elde ettin?
Anlatmış hamalcağız. Beş kişinin malini 10 kurusa taşıdım.
İkisini yedim, sekizini sakladım..
Ertesi gün de ayni isleri yaptım. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve
bunları aldım.
Melekler:
-Çık demişler, çık... Olmadı.... Hasan Efendiden aldığın para, hak
ettiğinden çok düşük. Biz ondan bunun hesabini soracağız. Mehmet
Efendiyle de ucuza anlaşmış ve ucuza taşımışsın....
-İyi ama, diye cevaplamış hamal, hak ettiğim parayı isteseydim, bana
taşıttırmazdı. taşıttırmayınca da aç kalırdım.....
-O bizim isimiz demiş melekler, nasıl olsa buraya o da gelecek.
Biz senin adına ona sorarız.
Melekler, hamalı sıkıştırmaya devam etmiş.
-Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını yedin, kaçını sakladın?
-On kuruş aldı isem, yarısını sakladım..iki kuruş aldı isem,bir kurusunu
biriktirdim...
-Çık demiş melekler... Yine olmadı, hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan
kesmişsin... Yani sen, kendi nefsine zulmetmişsin... Nefsine zulmetmek de
günahtır, bilmez misin?...
Hamalcağız ne cevap vereceğini düşünüp ecel terleri dökerken,sabah olmuş.
Açılan mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün millet orada... Kadı Efendi
ve şehrin mehter takımı da kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki sormayın.
"Kutlu olsun" demişler... "Bu gece kimsenin yapamayacağı bir isi başardın
ama, bak artık zengin oldun."
-Yooo, diye bağırmış hamal. İstemem , sizin olsun... Ben , bir iple
küfenin
hesabini sabaha kadar veremedim, Ya o kadar servetim olsaydı, ne
yapardım?
 
M

maviokyanus

kurban oldugum allahım muslumanlarin bu guzel gununde sıkıntılı olan kullarına derman ver, borclu olan kullarına helal yoldan borclarını odemeyi nasip et, hasta olan kullarına sifasini ver dinden kurandan sana ibadet ve taatden ayırma ogrenci kardeslerimize binbir ces* sınava giren kardeslerimize yardim et haklarinda hayirliysa girdikleri sınavları kazansınlar düsmanlarımıza bizi aciz birakma musluman muslumanin kuyusunu kazmasın ya rabbim

kurban oldugum allahım evlenmek isteyenlere saliha salih esler ver is isteyenleri sana ibadetlerimize mani olmuyacak isler nasip et kazancimiza haram lokma karısmasına izin verme hemen tovbe istigfar etmemizi hasip eyle hayırlı arkadaslar ver

kurban oldugum allahım bu mubarek cuma gununde sana el acan kullarını bos cevirmi cümlemizi peygamber efendimizin sancagi altinda topla dualarimizi kabul eyle

 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39



Ne güzel geldik bir cuma gününe daha
Hayırlısı ile geciririz inşallah
Dua edelim tek bir yürek olup
Ameliyat olacak kardeslere
Lübnandaki mü'minlere, sefillere
Tüm ümmedi muhammede
Edelim tek bir yürek olup
İçten ve gözyasları  ile....
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
HAYIRLI CUMALAR ARKADAŞLAR CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İMAN, HEM NURDUR HEM KUVVETTİR. EVET HAKİKİ İMANI ELDE EDEN KAİNATA MEYDAN OKUYABİLİR VE İMANIN DERECESİNE GÖRE HADİSATIN(OLAYLARIN) TAZYİKÂTINDAN(BASKISINDAN) KURTULABİLİR...

İMAN, İNSANI İNSAN EDER BELKİ İNSANI SULTAN EDER. KÜFÜR, İNSANI GAYET ACİZ BİR CANAVAR HAYVAN EDER...

İMAN, MANEVİ BİR CENNETİN ÇEKİRDEĞİNİ TAŞIYOR. KÜFÜR DAHİ, MANEVİ BİR CEHENNEMİN TOHUMUNU SAKLIYOR. NASIL Kİ KÜFÜR, CEHENNEMİN ÇEKİRDEĞİDİR, ÖYLE DE CEHENNEM DAHİ ONUN BİR MEYVESİDİR...
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Herkese Hayırlı Cumalar

Bak,

Şu semâvâtın denizinde yüzen ve şu zeminin yüzünde serpilen rengârenk mevcudata ve çeşit çeşit masnuata dikkat et. Göreceksin ki, herbiri üstünde Şems-i Ezelînin taklit kabul etmez turraları vardır. Nasıl hayatta sikkeleri, zîhayatta hâtemleri görünüyor ve bir ikisini gördük. İhyâ üstünde dahi öyle turraları vardır. Temsil, derin mânâları fehme yakınlaştırdığından, bir temsille şu hakikati göstereceğiz.

Meselâ,

Güneş, seyyarelerden tut, tâ katrelere kadar, tâ camın küçük parçalarına kadar ve karın parlak zerreciklerine kadar, şu güneşin misaliyesinden ve in'ikâsından bir turrası, güneşe mahsus bir eser-i nuranîsi görünüyor. Şayet o hadsiz şeylerde görünen güneşçiklerini, güneşin cilve-i in'ikâsı ve tecellî-i aksi olduğunu kabul etmezsen, o vakit herbir katrede ve ziyaya maruz herbir cam parçasında ve ışığa mukabil her şeffaf bir zerrecikte, tabiî, hakikî bir güneşin vücudunu bil'asâle kabul etmek gibi gayet derece bir divanelikle, nihayetsiz bir belâhete düşmekliğin lâzım gelir.

Öyle de,

Şems-i Ezelînin tecelliyât-ı nuraniyesinden ihyâ, yani "hayat vermek" cihetinde, herbir zîhayat üstünde öyle bir turrası vardır ki, faraza bütün esbab toplansa ve birer fâil-i muhtar kesilseler, yine o turrayı taklit edemezler. Zira, herbiri birer mucize-i kudret olan zîhayatlar, herbiri o Şems-i Ezelînin şuaları hükmünde olan esmâsının nokta-i mihrakiyesi suretindedir.

Eğer zîhayat üstünde görünen o nakş-ı acib-i san'atı, o nazm-ı garib-i hikmeti ve o tecellî-i sırr-ı ehadiyeti, Zât-ı Ehad-i Samede verilmediği vakit, herbir zîhayatta, hattâ bir sinekte, bir çiçekte nihayetsiz bir kudret-i fâtıra, içinde saklandığını ve herşeyi muhit bir ilim bulunduğunu ve kâinatı idare edecek bir irade-i mutlaka onda mevcut olduğunu, belki Vâcibü'l-Vücuda mahsus bâki sıfatları dahi onların içinde bulunduğunu kabul etmek; adeta o çiçeğin, o sineğin herbir zerresine bir ulûhiyet vermek gibi, dalâletin en eblehçesine, hurâfâtın en ahmakçasına bir derekesine düşmek lâzım gelir. Zira, o şeyin zerrelerine, hususan tohum olsalar, öyle bir vaziyet verilmiş ki, o zerre, cüz'ü olduğu zîhayata bakar, onun nizamına göre vaziyet alır. Belki o zîhayatın bütün nev'ine bakar gibi, o nev'in devamına yarayacak her yerde zer' etmek ve nev'inin bayrağını dikmek için kanatçıklarla kanatlanmak gibi bir keyfiyet alır. Belki o zîhayat, alâkadar ve muhtaç olduğu bütün mevcudata karşı muamelâtını ve münasebât-ı rızkıyesini devam ettirecek bir vaziyet tutuyor. İşte, eğer o zerre, bir Kadîr-i Mutlakın memuru olmazsa ve nisbeti o Kadîr-i Mutlaktan kesilse, o vakit o zerreye herşeyi görür bir göz, herşeye muhit bir şuur vermek lâzımdır.
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39

Dil vardır; Esir alandır. Sahibini elinde oyuncağa çevirmiştir. Önce
konuşmakta sonra o
konuştuklarına sahibini köle yapmaktadır. Gelişigüzel ortalığa laflar
savurmakta, sonra da durup bu lafları temizlemeye çalışmaktadır. Ağzı
yalama olduğu için de bazen kendi iradesinde olmadan ağzından laflar
kaçırmaktadır. Her kaçan laf yabani dört ayaklılar gibi ya başkasının
peşine takılmakta ve ona zarar vermekte, ya kendi peşine takılıp bir
kuyruk gibi bünyesinden bir parçaymışçasına âleme kendisini gülünç duruma
düşürmektedir.


Dil vardır; Esir edendir. Diline hâkimdir; konuşacağı kelimeleri bir
kuyumcu titizliğinde
seçmekte, boğazında kırk düğüm varmış gibi konuşmadan önce muhatabına
bakmakta ve o muhatabın seviyesine göre düğümleri birer birer çözerek,
tartarak, fayda ve zararını hesap ederek konuşmaktadır. Dilinden çıkacak
sözlere böyle bir çabayı vermesi sözlerine değer katmakta, az ama öz
konuşmaktadır. Konuştukça karşıdakilerde tesir uyandırmaktadır. Bazen
tatlı dili ile yılanı deliğinden çıkarmakta, bazen o diliyle nice zararlı
yılanları deliğine hapsetmektedir.


Dil vardır; Cehenneme odun taşır. Sırtındaki günah torbasına farkında
olmadan azık toplamaktadır. Ya
iki laf ediyoruz ne mahsuru var diyerek; gıybet, yalan, dedikodu ve iftira
okları ile başkalarını hedef almakta, ama neticesinde hep zararı kendisine
ulaşmaktadır. Laf olsun, torba dolsun, diye konuşmakta; nihayetinde de
torba dolmaktadır. Ama dolan her torba ne yazık ki onu cehenneme hızla
sevkeden acı bir sermayeye dönüşmektedir.


Dil vardır; Cennete tohum saçar. Sükûtun altın olduğu şuuruyla
susmakta, ağızdan çıkan her sözün bir
mesuliyet olduğunun farkında olarak davranmaktadır. Eğer diliyle cennete
tohum saçacaksa konuşmakta, yoksa en büyük hikmet olan sükûtu tercih
etmektedir.

Son
söz; Sözlerin Sultanı, Alemlerin Fahri Ebedîsi Efendimiz (S.A.V.)'in;
Kim bana dili ile beli hakkında söz verir, koruyacağını
garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim (Buhari,
Rikak, 23)

M.Emin Yıldırım
 

AYŞE21

Aktif Üye
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
898
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Hayırlı Cumalar


birlikteyizallahbu0.jpg



S.A.


Cuma gününün  güzelliği ve farklılığı tartışılmaz...


Peygamber’imiz (sas), Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret ederken, Ranuna denilen mevkiye geldiğinde, ilk cuma namazını kıldırmış ve okuduğu ilk cuma hutbesinde ; “Bundan böyle her cuma günü cuma namazı kılmak ümmetim üzerine farz kılınmıştır” buyurmuşlardır. Cuma gününün fazileti hakkında da “güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı cuma günüdür” buyurmuştur.
(Sünen-i Tirmizi Terc. c. 1, s. 487)


Cuma Sûresi’nin 9. ayeti kerimesinde Yüce Allah (cc) mealen “Ey iman edenler, cuma günü, namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah’ın zikrine (namaza) koşun. Alışverişi bırakın, böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır” buyuruyor.


Yüce Allah(c.c.) bu mübarek günde ettiğiniz tüm duaları kabul etsin;



"İnsan, benliğine takıldığı ölçüde şeytana yakın, Allah’tan da uzaktır. “Ben” diyene kapılar açılmaz. "


"Biz" diyebilmeyi nasip et Rabbim...

                                             
Amin...
 
Üst