Dini Kissalar

AyKiz__

Aktif Üye
Katılım
1 Ara 2005
Mesajlar
187
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
RASULULLAH'A İTAAT EDEN AĞAÇ

Cabir radıyallahü anh anlatıyor:

Peygamber aleyhisselam ile beraber yola çıkmıştık,. Geniş bir va­diye gelince, Allah'ın Resulü abdestini bozmaya gitti. Ben de peşinden içinde su bulunan bir kapla kendisini takip ettim. Peygamber aleyhis­selam etrafına baktı. Abdest bozmak için görünmeyecek bir yer bula­madı. Uzakta vadinin kenarında iki ağaç görüverince de onlardan bi­rinin yanına gitti. Dallarından birini alıp «Allah'ın izni ile benimle yürü!» buyurdu. Ağaç burnu halkalı deve gibi. Peygamber aleyhisselamın arkasını takip etti. Sonra diğer ağaca gitti. Onun da bir dalını alıp «Allah'ın izniyle benimle yürü!» dedi.Önceki dal gibi bu da emre itaat gösterdi. İki ağaç arasındaki yere girince, bunları biribirine yanaştır­dı ve: «Allah'ın izniyle bana üzerimde örtü vazifesini görmek için bir­leşin!» buyurdu. İki ağaç biribirine yapıştı.

Bu arada ben, Allah'ın Resulü benim kendisine yakın olduğumu hissetmesin de, yine uzağa gitmek mecburiyetinde kalmasın diye bu korku ile hızlıca geri çekildim ve uzakta oturdum. Bu fevkalade ha­dise karşısında kendi kendime düşünmeye başladım. Peygamber aley­hisselamı benden tarafa dönmüş gelir vaziyette gördüğüm zaman, iki ağaç da biribirinden ayrılmış ve gövdeleri üzerine dik olarak duruyor­lardı. Allah'ın Resulünün bir an durduğunu ve başı ile, ağaçların kendi Yerlerine gitmeleri için işarette bulunduğunu gördüm. Sonra Peygam­ber aleyhisselam yine benden tarafa doğru gelmeye. devam etti. Bana yaklaşınca: Ey Cabir: Oturduğum yeri gördün mü? diye sordu. Ben de: Evet. gördüm, ey Allah'ın Resulü, diye cevap verdim.
 

AyKiz__

Aktif Üye
Katılım
1 Ara 2005
Mesajlar
187
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
YÜZÜĞE YAZI

Peygamberimize (s.a.v.) bir gümüş yüzük hediye getirmişlerdi. Hazret-i Ebu Bekir'e ( r. a.) Resülüllah (s.a.v.) Efendimiz,

- Ya Atik, bu yüzüğü bir kuyumcuya götür, üzerine (La ilahe illaIlah) yazılsın, buyurdu. Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) Efendimiz yüzüğü alıp kuyumcuya götürdü. Bu yüzüğün üzerine:

- La ilahe illallah Muhammedür resulullah" yaz, dedi. Resulullah (s.a.v.) böyle emretmemişti, fakat Allahü Tealanın ismi şerifi ile Resul-i Ekrem'in ismi şerifinin ayrı olmasını uygun görmemişti.

Kuyumcu Hazret-i Ebu Bekir ( r. a.) Efendimiz'in söylediği gibi yazdı. Sonra Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) yüzüğü Sultan-ı enbiyaya teslim etti. ResüI-i Ekrem (s.a.v.) yüzüğe baktılar. Yüzüğün üzerinde "La ilahe illaIlah Muhammedür resulullah, Ebu Bekir Sıddik" yazılı idi.

Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) Efendimiz çok utandı, terledi. Bir cevap veremedi. Cebrail aleyhisseıam gelip, Hak Tealanın selamını söyledikten sonra,

- Ebu Bekir'in kendi adının yazıldığından haberi yoktur, ben yazdırdım. Habibim üzülmesin. Ebu Bekir benim ismimden senin isminin ayrı kalmasına razı olmayınca, Ben de onun isminin ayrı kalmasını istemedim" buyurduğunu söyledi.
 

AyKiz__

Aktif Üye
Katılım
1 Ara 2005
Mesajlar
187
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
İSLAMDA KAYIRMA OLMAZ

Hazreti Ömer, hilafeti zamanında, yanında oğlu Abdullah ve Hz. Hasan olduğu halde Medine sokaklarında dolaşıyorlardı. Bir sokaktan geçerken gayet zayıf kalmış, bakımsız bir çocuk görüp, «Bunun hiç kimsesi yok mu acaba? Nasıl insan bunlar çocuğa hiç bakmamışlar» dedi.

Oğlu Abdullah, «Baba tanıyamadın mı? O senin torunun, benim de kızımdır.» deyince, Hz. Ömer kızdı ve «Yazıklar olsun sana!..» dedi.

Babasının öfkelendiğini anlayan oğlu, «Baba ne yapayım, sen halifesin bana biraz daha fazla imkan versen çocuğa daha iyi bakardım. Elindeki imkanları kullanıp bana daha fazla fırsat vermiyorsun ki.» dedi. Bu söz üzerine Halife: «ValIahi oğlum, diğer müslümanlara yaptığımdan daha fazlasını sana yapamam. Onlara ne yapıyorsam sana da ancak o kadar yapabilirim. Bunu böyle bil!» dedi.
 

AyKiz__

Aktif Üye
Katılım
1 Ara 2005
Mesajlar
187
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
BEHLÜL'E GÖRE ÜÇ KAFA

Behlül Dana hazretleri birgün pazara üç tane kuru kafa getirerek satmaya başlamış ve her üçüne de ayrı ayrı fiat takdir etmişti. Bu kafaları kaça satıyorsun diyenlere birini bir paraya birini on paraya birini de ağırlığınca paraya sattığını söyledi. Behlül'ün bu tuhaf hareketlerini seyredenlerden biri dayanamayarak. «Ey Behlül bunların üçü de kurumuş kafalar olduğu halde sen üçüne de ayrı ayrı fiat biçiyorsun, bunların birbirlerinden ne farkı var ki,» dedi.

Behlül Dana hazretleri bundaki esrarı şöyle anlattı: «Şu birincisi taş kafadır. Bunun değeri hepsinden düşük. Çünkü bu hiç nasihat dinlemez ve ihtiyaç da duymaz. İkincisi,yani on paralık kafa ise nasihat dinler ama tutmaz... Bir tarafından girer öbür tarafından çıkar. Bunun adı da boş kafadır. Üçüncüsü ise tam kafadır. Hem dinler, onunla amel eder hem de başkasına öğretir. İşte en kıymetli kafa budur. Bunu da ağırlığınca paraya veriyorum.» dedi. Tabii ki bunda anlayanlar için büyük hikmetler gizlidir. Velilerin hareketi ilk nazarda tuhaf gibi olsada çok değerlidir aslında...
 
Üst