Şeker Turşusu
Üye
- Katılım
- 30 Ocak 2007
- Mesajlar
- 325
- Tepkime puanı
- 0
- Yaş
- 39
Her seferinde canımın acımasının biraz daha azalacagını düsünürdüm hep.
Ama azalmıyor ; yıllar geçtikçe daha da çogalıyor can acısı. Gençlik yıllarında
böyle durumlarda baska seyler düsünmeye calışırdım. Hatta hatırlıyorum,
ilk sevdigimden ayrıldıgımda daha dogrusu terk edildigimde çok canım yanıyordu.
Kendimi avutmak için bir yol bulmuŞtum; takvim yapraklarıyla oynuyordum.Her
gün büyük bir özenle koparıyordum sayfaları, " ooh bir gün daha eksildi
" diye. Her gün " bugün bir dakika daha uzadı, daha geç karanlık
olacak " diye. Ve her geçen gün canımın acısı daha çok azalacak diye
alıntıdır:ARMAGAN ÇAĞLAYAN
! Ama bugün fark ettim ki herkesin çok şaşırdıgı bir sürü gereksiz bilgiyi
o zamanlar ögrenmişim.
Takvim yaprakları ne kadar çok sey ögretirmiş megerse bana ! isterseniz
size Kırlangıç Fırtınası'nın ne zaman olduğunu
söyleyebilirim ya da cemrelerin ne zaman düştüğünü...Hatta zeytinyaglı
biber dolması tarif edebilirim.
Öyle hafifletmiştim canımın acısını o zamanlar. Ne iyi etmişim de aşık
olmuştum.
Sonra ikinci sevgilimden ayrılmıştım.Daha dogrusu yine terk edilmiştim...
Başka vücutlar istemişti canı. Çok canım yanıyordu.
Kendimi avutmak için yine bir oyun bulmuştum, yazarların kronolojik sırayla
kitaplarını okuyordum. Artık onu telefonla aramamam için kendimle mücadele
etmem gerekmiyordu. O zamanlar anlamıştım insanın kendisiyle mücadelesinin
ne kadar
yorucu olduğ;unu !
Mesela onunla nasıl bir yerde karşılaşırım diye planlar yapmam gerekmiyordu.
O zamanlar anlamıştım insanın kendisiyle oynadığı oyunların ne kadar
yorucu olduğunu.
Ya da telefon 10 dakika içinde çalarsa beni arayan O 'dur diye bitmek tükenmek
bilmeyen on dakikalar beklemem gerekmiyordu. Aslında o zamanlar anlamıştım
on dakikanın bazen bir asır oldugunu. Yoldan geçen 3.
araba kırmızı olursa tekrar barışacağız diye dilekler tutmam gerekmiyordu...
O zamanlar fark etmiştim trafikte ne kadar az kırmızı araba olduğunu
!
Ama bugün fark ettim ki, bugün çok az kişinin bildiği ve okuduğu yerli
roman ve hikaye yazarlarıyla o zamanlarda tanışmıştım. Nihat Sırrı Örik,
Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkand, Ethem ızzet Benice, Kemal Tahir,
Pınar Kür, Vedat Türkali, Orhan Pamuk ve diğerleriyle...
Ve şimdi fark ediyorum ki , ne kadar çok şey öğrenmişim o romanlardan,
hikayelerden, yazarlardan... Ne iyi etmişim de
aşık olmuşum...
Sonra üçüncü sevgilimden ayrılmıştım, dogrusu bu kez de terk edilmiştim.
Başkasına aşık olmuştu. Yine canım çok yanıyordu.Kendimi avutmak için
bir oyun bulmuştum, aŞk şiirleri okuyordum, terk edilmek üzerine.
BaŞKALarININ da terk edildiGini çok canlarININ yandIĞInı görmek ve anlamak
acımı hafifletiyordu sanki. ilk ben değilim terk edilen diye düşünüyordum.
O zaman ezberlemiştim Atilla ilhan'dan " ben sana mecburum bilemezsin,
adını mıh gibi aklımda dizelerini, o zaman ezberlemiştim Murathan Mungan'ın
" ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda, kirli ve umutsuz geçmişim
" mısralarını ve Ahmed Arif 'ten ve Kavafis 'ten aşk dizelerini.şimdi
fark ediyorum ki ne çok şey öğrenmişim oşiirlerden. Ve ne iyi etmişim
de AŞIK olmuŞum...
Sonra uzunca bir dönem yeni bir aşkı yeni bir sevgiliyi beklemeye başladım.Çok
bekledim. Sabırla. Biliyordum gelecekti bir gün. Bu bekleme döneminde de
bir oyun bulmuştum kendime. Ne kadar tiyatro oyunu varsa gidiyordum kudurmuş
gibi ! Ne kadar film varsa onları seyrediyordum hiç kaçırmadan. ışte o
zamanlar öğrendim benden başka bir sürü aşk bekleyen insan
olduğunu. Ve o zaman öğrendim beklemenin de bazen bir keyif olduğunu
ve insana çok şey öğrettiğini... Ne iyi etmişim de beklemişim aşkı...
Hep bana soruyorlar nereden biliyorsun bu kadar çok şeyi diye, dilimin
ucuna kadar geliyor, söylemek istiyorum "AŞK YÜZÜNDEN" diye
ama gülerler anlamazlar diye söylemiyorum, vazgeçiyorum. Yıllar geçtikçe
azalacak sanırdım canımın acısı ama azalmıyor. Ne kadar çok şey öğretmiş
aşk bana. Hayat okulu dedikleri bu olsa gerek. Ya da hani derler ya; okumuş
ama adam olamamış diye, sanırım okuyup da adam olamayanlar; aşktan canları
yanmamış olanlar, aşkı tanımayanlar, bilmeyenler...
ŞİMDİ.....
yine canım yanıyor.Ama biliyorum bu duyguyu.
Fakat şimdi, hemen yeni bir oyun bulmalıyım kendime.
Ey aşk hadi öğret bana bilmediklerimi, eksik kalanları...
Ama azalmıyor ; yıllar geçtikçe daha da çogalıyor can acısı. Gençlik yıllarında
böyle durumlarda baska seyler düsünmeye calışırdım. Hatta hatırlıyorum,
ilk sevdigimden ayrıldıgımda daha dogrusu terk edildigimde çok canım yanıyordu.
Kendimi avutmak için bir yol bulmuŞtum; takvim yapraklarıyla oynuyordum.Her
gün büyük bir özenle koparıyordum sayfaları, " ooh bir gün daha eksildi
" diye. Her gün " bugün bir dakika daha uzadı, daha geç karanlık
olacak " diye. Ve her geçen gün canımın acısı daha çok azalacak diye
alıntıdır:ARMAGAN ÇAĞLAYAN
! Ama bugün fark ettim ki herkesin çok şaşırdıgı bir sürü gereksiz bilgiyi
o zamanlar ögrenmişim.
Takvim yaprakları ne kadar çok sey ögretirmiş megerse bana ! isterseniz
size Kırlangıç Fırtınası'nın ne zaman olduğunu
söyleyebilirim ya da cemrelerin ne zaman düştüğünü...Hatta zeytinyaglı
biber dolması tarif edebilirim.
Öyle hafifletmiştim canımın acısını o zamanlar. Ne iyi etmişim de aşık
olmuştum.
Sonra ikinci sevgilimden ayrılmıştım.Daha dogrusu yine terk edilmiştim...
Başka vücutlar istemişti canı. Çok canım yanıyordu.
Kendimi avutmak için yine bir oyun bulmuştum, yazarların kronolojik sırayla
kitaplarını okuyordum. Artık onu telefonla aramamam için kendimle mücadele
etmem gerekmiyordu. O zamanlar anlamıştım insanın kendisiyle mücadelesinin
ne kadar
yorucu olduğ;unu !
Mesela onunla nasıl bir yerde karşılaşırım diye planlar yapmam gerekmiyordu.
O zamanlar anlamıştım insanın kendisiyle oynadığı oyunların ne kadar
yorucu olduğunu.
Ya da telefon 10 dakika içinde çalarsa beni arayan O 'dur diye bitmek tükenmek
bilmeyen on dakikalar beklemem gerekmiyordu. Aslında o zamanlar anlamıştım
on dakikanın bazen bir asır oldugunu. Yoldan geçen 3.
araba kırmızı olursa tekrar barışacağız diye dilekler tutmam gerekmiyordu...
O zamanlar fark etmiştim trafikte ne kadar az kırmızı araba olduğunu
!
Ama bugün fark ettim ki, bugün çok az kişinin bildiği ve okuduğu yerli
roman ve hikaye yazarlarıyla o zamanlarda tanışmıştım. Nihat Sırrı Örik,
Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkand, Ethem ızzet Benice, Kemal Tahir,
Pınar Kür, Vedat Türkali, Orhan Pamuk ve diğerleriyle...
Ve şimdi fark ediyorum ki , ne kadar çok şey öğrenmişim o romanlardan,
hikayelerden, yazarlardan... Ne iyi etmişim de
aşık olmuşum...
Sonra üçüncü sevgilimden ayrılmıştım, dogrusu bu kez de terk edilmiştim.
Başkasına aşık olmuştu. Yine canım çok yanıyordu.Kendimi avutmak için
bir oyun bulmuştum, aŞk şiirleri okuyordum, terk edilmek üzerine.
BaŞKALarININ da terk edildiGini çok canlarININ yandIĞInı görmek ve anlamak
acımı hafifletiyordu sanki. ilk ben değilim terk edilen diye düşünüyordum.
O zaman ezberlemiştim Atilla ilhan'dan " ben sana mecburum bilemezsin,
adını mıh gibi aklımda dizelerini, o zaman ezberlemiştim Murathan Mungan'ın
" ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda, kirli ve umutsuz geçmişim
" mısralarını ve Ahmed Arif 'ten ve Kavafis 'ten aşk dizelerini.şimdi
fark ediyorum ki ne çok şey öğrenmişim oşiirlerden. Ve ne iyi etmişim
de AŞIK olmuŞum...
Sonra uzunca bir dönem yeni bir aşkı yeni bir sevgiliyi beklemeye başladım.Çok
bekledim. Sabırla. Biliyordum gelecekti bir gün. Bu bekleme döneminde de
bir oyun bulmuştum kendime. Ne kadar tiyatro oyunu varsa gidiyordum kudurmuş
gibi ! Ne kadar film varsa onları seyrediyordum hiç kaçırmadan. ışte o
zamanlar öğrendim benden başka bir sürü aşk bekleyen insan
olduğunu. Ve o zaman öğrendim beklemenin de bazen bir keyif olduğunu
ve insana çok şey öğrettiğini... Ne iyi etmişim de beklemişim aşkı...
Hep bana soruyorlar nereden biliyorsun bu kadar çok şeyi diye, dilimin
ucuna kadar geliyor, söylemek istiyorum "AŞK YÜZÜNDEN" diye
ama gülerler anlamazlar diye söylemiyorum, vazgeçiyorum. Yıllar geçtikçe
azalacak sanırdım canımın acısı ama azalmıyor. Ne kadar çok şey öğretmiş
aşk bana. Hayat okulu dedikleri bu olsa gerek. Ya da hani derler ya; okumuş
ama adam olamamış diye, sanırım okuyup da adam olamayanlar; aşktan canları
yanmamış olanlar, aşkı tanımayanlar, bilmeyenler...
ŞİMDİ.....
yine canım yanıyor.Ama biliyorum bu duyguyu.
Fakat şimdi, hemen yeni bir oyun bulmalıyım kendime.
Ey aşk hadi öğret bana bilmediklerimi, eksik kalanları...