SENİİİ SEVİYORUMM!!!!!

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
SENİ SEVİYORUM
genç kız feci bi hastalıgın pençesınde kıvranıyodu.yaralı kalpi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya başlamıştı.çok zengin olan ailesi tüm gazetelere,kalp nakli için ilan vermişlerdi.canını feda edecek birini arıyolardı.genç kız ise hergün hastane odasında biraz daha solmaktaydı.yine yanlız odasında;gözü yaşlı,boynu bükük ölümü beklıyodu.gölerini kapadı;bu küçük odada göz yaşı dökmekten bıkmıştı.yinede engel olamadı pınar gibi çaglayan gözyaşlarına.sevdiği geldi aklına;fakir ama onu seven sevgılısı.her gün aynı şeyleri düşünüyordu,anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu."param yok ama sana sevgi dolu bir kalbim var!"demişti deli kanlı.genç kız ise zate başka bişey isteyebilirdiki!ama olmamıştı...işte,dünyalar kadar olan segilerinin arasına. o lanet olasıca para girmeyi bilm,işti,onları ayırmıştı.işte paranın geçmedigi zamanlara gelmişlerdi.ne önemi vardı artık?şu son günlerinde,sevdiği yanında olsa yeterdi.ayrıldıklarından buyana,bitmeyen,çi,le dolu beş yıl geçmişti.her günzehir,her gün hüsran... ama genç kız hep sevgilisini yüraginde taşımış,kalbini kimseyle paylaşmamıştı.sevdiğini düşündüğü işte o an.acaba neler yapmış bu kadar sene boyunca.kim bilir kiminle evlenmiş,çoluk çocuga karışmıştı.gözlerinden bır damla yaş daha damladıkurumuş,bitmiş ellerine.ellerine baktı;bir zamanlar ellerinin ,onun ellerini tuttugunu hayal edip,her gün saatlerce ellerini seyredersi.en çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu.çünkü sevdiği öpmüş,koklamış onları.her bir tanesi koptugunda,kalbine bir ok daha saplanıyordu.kalbi yine sızlamaya başlamıştı.balki sevdiği yanında olsa,kalbi bukadar yorulup veda etmezdi yaşama.zaten artık ölüm umrunda degildi genç kızın.sevdiğinden ayrı kalmanın ölümden ne farkı vardıki!tekrar o geldi aklına ."keşke,keşke yanımda olsa!"dedi.son kez elimi tutsa yeterdi.gölerini son birkez öpse,rahatça ebediyen gözlerini kapata bilirdi  o zaman. gözleri pınar gibi çaglamaya başladı.sevdigini son birkez göremeden ölmek istemıyordu.ufata olsa ondan bır hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemıyordu.oysaki sevdiği,kim bilir kiminle beraberdi.kendi,sevgi dolu kalbini kimseyle paylaşmayı düşünmemişti bile;ama acaba o paylaşmışmıydı?onun sevgisini silmış atmışmıydı acaba kalbinden?içi birden nefret doldu.üstüne büyükbi agırlık çöktü.onu düşünd
kçe her dakıkasının zehir olması çok daha ağır geliyodu genç kıza.ölmek istedi....artık yaşamak istemıyordu dünyada.ama sevdiğinden bir hatıra almadan ölmicegine and içmişti.tekrar gölerini açtı.kim bilir belkıde sevdiği onu unutmuştuı.bu düşünceler içinde derinliğe daldı.birden babası girdi odaya;kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti.fakat genç kız çok tan uykuya dalmıştı.bir meleği andıran masum yüzü,sevdiğinin özleminden sırıl sıklamdı.o gece biri gözlerini dünyaya kapadı;genç kız ameliyata alındı.tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti.bir hafta sonra tekrar dünyaya gözlerini açtı genç kız.ama dünya daha farklı geldi ona.sanki bir şey eksikti.aradan aylar geçmişti,genç kız artık ii ce iğleşmişti.ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu.bir kere, bir kere göreblsem diye mırıldandı.kalbi yine sızlamaya başlamıştı.yeni kalbi onu ileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyordu,onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başkıyordu.genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlatmış ama ameliyat kolay geçmediğini,bir süre sonra düzeleceğini soylemişti doktor.aylar geçmiş hala aynıydı durum.çiçikelerın yanına gitti.her gün onlarla saatlerce dertleşiyor,zaman zaman ağlıyordu.en çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu.çünkü kırmızı gülün onun için yeri ap ayrıydı.kırmızı gülde genç kızle beraber gülüyor,onunla beraber ağlıyordu.onu sevdiği gibi görüyprdu genç kız.gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edecegine dair yenin etnişti.başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle.kapı çaldı aniden.kapıyıo açtı ama kimse yoktu.gözü yere beyaz zarfa elişti.yavaşça eğilip zarfı yerden aldı.birden kalbi deli ğibi atmaya başladı.ne olduğunu anlayamıyordu.zarfın üzerinde ne bir isim,nede bir adres bulunuyodu.zarfı açtı,beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı çıktı.kalbi daha hızlı atmaya başladı.onun kokusu vardı kağıtta.ewt,onun kokusu vardı.yıllar yılı özlemini çektiği,yanında olabilmek için canını bile vere bileceği verebilecegi sevdiğinin kokusu vardı mektupta.başı dönmeye başladı.koltuğuna geçip oturdu yavaşça.kağıdı açtı ve elleri titriyerek okumaya başladı.”sevğilim senden ayrıldıktan sonra,bir kalbe iki sevğinın sığamayacağını bildiğimdendolayı,ne bir kimseyi seve bildim,ne de kimseye baka bildim.her gün diyerinden daha zor geçti;çünkü özlemin hergün daha çok artıyordu.sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım.her biri diğerinden daha hüzünlüydü.yazdım,okudum,ağladım.her gün yazdım,hergün okudum,senelerce ağladım.her gece seni düşündüm sabahlara kadar,her gece senın yanında olmayı istedim.her gece sensizliğe lanet ettim,uykuları haram ettim kendime,sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım.bir gün herşeyi değiştirecek fırsat çıktı önüme.bu fırsatı değerlendirmeyip,kendime haksızlık edemezdim.bu fırsatı değerlendirdim.senden çok uzaklara gittim,belki seni unuturum diye.ama tam tersi oldu.seni daha çok özlüyorum artık.senden çok uzaklardayım belkı ama yinede seni görebilmek için uzaklardan gelebiliyorum.hemde her gece.seni seviyor,seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanagina bi öpüçük konduruyorum.bazen gözlerini açıp bakıyosun,geldiğimi bildiğini sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyosun.yarın birbirimizi sevmemizin altıncı senesi.ben hep geldim şimdiye kadar senin yanına,yarında sen gel olurmu sevgilim.ha,unutmadan,sana hep sözünü ettiğim kalbime ii bak olurmu?çünkü gözyaşlarımla,adını yazdım ona.seni senden çok seven bi sevgi var kalbinin içinde.unutma,kırmızı gülüde unutma olurmu?....seni seviyorum....yanıma gelinceye kadarda seveceğim....
SEVGİLİN
 

roselife

Yeni Üye
Katılım
17 Ara 2005
Mesajlar
6,963
Tepkime puanı
0
Yaş
35
off bu ne yaaaa  :-\  :'(  :'(


çok saol cnm
 

3va

Yeni Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,779
Tepkime puanı
0
Yaş
41
”Sevgilim senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe iki sevginın sığamayacağını bildiğimden dolayı,
ne bir kimseyi sevebildim, ne de kimseye bakabildim.
Her gün diyerinden daha zor geçti; çünkü özlemin her gün daha çok artıyordu.
Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senın yanında olmayı istedim.
Her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime,
sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım.
Bir gün herşeyi değiştirecek fırsat çıktı önüme. Bu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim. Bu fırsatı değerlendirdim. Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye. ama tam tersi oldu.
Seni daha çok özlüyorum artık. Senden çok uzaklardayım belkı ama yinede seni görebilmek için uzaklardan gelebiliyorum.
Hemde her gece. seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bi öpücük konduruyorum.
Bazen gözlerini açıp bakıyosun, geldiğimi bildiğini sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyosun.
Ben hep geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olurmu sevgilim.

Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim kalbime iyi bak olur mu?

Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona. Seni senden çok seven bir sevgi var kalbinin içinde.
Unutma, kırmızı gülü de unutma olur mu?....
Seni seviyorum....
Yanıma gelinceye kadarda seveceğim....


Genç kızın sevdiğinden istediği hatıra sol göğsünün altında artık...
Çok tuhaf oldum  :-\

teşekkür ederim buse...
 

Wewear

Aktif Üye
Katılım
13 Haz 2006
Mesajlar
3,255
Tepkime puanı
0
Yaş
37
Ahhhhhhh Ahhhhhhhhh :S çok tşkler AmaaaaAaa üzdün beni   :-\ :nazar
 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak: -Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı. Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra: -Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle. -Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak. -Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim. Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,baloncu ona doğru dönerek: -Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm. Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti vedallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adam dönerek: -Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra: -Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncununuzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:

"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık..

 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Affetmenin Hafifliği   
Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: "Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?" Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin" Öğrenciler bunu da yaparlar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!" Öğrenciler , bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: "Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun." Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: "Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda olacaklar." Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: "Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor." "Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık." "Hem sıkıldık, hem yorulduk?" Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: "Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir
 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Affet Babacığım   
Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum.

 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
TESLİMİYET
Yaşlı ve çirkin bi tüccar.karşılığını parayla ödeyecegi zevk gecesi için olagan üstü güzel ama taşk kalpli bi kadınla birlikte olmuşş...sabaha karşı yaşlı adamıjn uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın,soyguncu arkadaşlarınıçagırmış,ne varki tüccar,tilki uykusundan fırladığı gibi onca gücüyle karşı koymaya ,dövüşmeye başlamış.haydutlar hem kalabalık,hemde işinin ehliymişler.onu kolayca köşeye şıkıştırmışlar.ancak nekadar vururlarsa ,bu zayıf ve çirkin bedende yara açılmadıgını,can alıcı darbelerin hiç iz bırakmadığını görmüşler.bıçaklarınını,kılıçlarını çekmişler.fakat en keskin bicak,en acımasız kılıç bile tüccara hiç bişey yapamıyormuş.sonunda korkup kaçmışlar.dövüşü izlayan kadın,yaşlı adamın mücizevi gügünden etkılanmiş,birkez daha –ama bukez aşk adına-tüccarla sevişmek istemiş.onu hayranlıkla,arzuylaişefkatle okşamaya başlamış.gel gelelim güzel kadının her dokunuşunda tüccarın bedeninde yeni bi yara beliriyormuş.dövüşün,darbelerin,bıçakların,kılıçların açtıgı yaralarmış bunlar.içten bir ilgi ve şefkat görenedek gizli kalmışlar.sonunda tüccar kanlar içinde kadının kollarına yığılmış ve ölmüş....




Tam bu türden hayatlar yaşamıyormuyuz?
Aşktan bunca korkmamız bu yüzden degılmı?
Kimsenin kollarında yığılıp can vermek istemiyoruz.
Çünkü,her yanımız kılıç yaralarıyla dolu.
Ama bir şakilde kapanmış,kabuk baglamış yaralar onlar...
Nasıl yapmışsak yapmışız,üstünden gelmişiz...
Ama , biri kabuk tutmuş yaraları okşamaya başladıgında,
Birden bire açılı verıyor ve oluk oluk kanamaya başlıyor yaniden..
Birine teslım oldugunuzda,bedenimiz ve ruhumuz kan içinde
Kalı verıyo..
O yüzden değilmi içimizi tutmamız??
Birisine teslim olmaktan korkmamız..
Ortalıkta tedirgin ve derğin dolanmamız...
“anlatsammı,anlatmasammı?”kararsızlıgınız..
“bu sevgi beni acıtırmı?”kuşkularımız
 

3va

Yeni Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,779
Tepkime puanı
0
Yaş
41
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir..."

teşekkürler ;)
 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
bişey degil arkadaşlar hepimiz güzel bişeyler okuyalım dıye yazıyorum
 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Bir kız varmış çok güzel havalı burnu dik dolaşırmış ama bir o kadar da masum bir yüzü varmış gözlerinde hep bir burukluk ta varmış bazı korkuları ama hiç bir arkadaşı bu durumuna bir anlam vermezmiş sorsalar da cevap alamazlarmış da kız arkadaşlarının arasında en sevilen erkekler etrafında dönüp dolaşırmış hiç bir teklifi kabul etmez tabi kızlar arasında da kıskançlık olurmuş neden hep cemre bizde varız burada diye. Cemre 17 ağustos depreminden sonra Sakarya’da yaşamaya başlamışlar ailesiyle birlikte hiç bir doğum gününü kutlamazmış anlamsız huyları varmış her akşam film izlermiş evlerinin çaprazındaki DVD  dükkanında alıp orda çalışan çocukta kızdan biraz hoşlanıyormuş ama biliyor ki hiç bir teklifi kabul etmiyor kimseyle  birlikte olmuyor günler geçtikçe çocuk daha çok bağlanır kıza ama cemre başını kaldırıp bakmaz bile bir başını kaldırıp baksa Bektaş’ın gözlerine onu ne kadar sevdiğini anlardı. ama yok ne yaptıysa ilgisini çekemedi cemrenin. artık konuşmaya karar verdi cesaretini topladı ve yine bir akşam film almaya geldiğinde sordu.
-Neden hep ayrılık filmi alıyorsun?
-€fendim ?
Bektaş utandı ama kararlıydı yine sordu!
-Neden hep ayrılık filmi alıyorsun?
Cemre şaşkındı böyle bir soruyu beklemiyordu. ilk defa Bektaş’ın yüzüne o an bakmıştı ve cevapladı
-insan elindekilerin değeri bilmeyince baya şey kaybediyor. bende ayrılık filmi alıyorum ne hatalarda insanlar elindekileri kaybediyorlar diye.
Bektaş şaşırdı herkes cemreyi seviyor etrafında dolanıyorlar ve Bektaş
-Senin gibi biri ne kaybetmiş olabilir ki?
-Ne varmış ki bende?
-Yanlış anlama etrafında dostların arkadaşların var o sebepten dedim.
-Ben bugünüme değil dünüme üzülüyorum.
Demiş cemre Bektaş hala şaşkın ne olabilir ki geçmişte der merak eder kendi kendine aklı soru işaretleriyle doludur cevap bekler ama nasıl. gidecek Cemre şimdi. ve Bektaş
-Müsait olduğun bir gün beraber çay içelim mi?
-Cemrede birden olabilir.
Der ve ertesi gün buluşurlar. Bektaş sıralar soruların içindeki sevinçle birlikte
-Neden hep gözlerinde akmaya hazır yaşlar var ?
-Dedim ya kaybettiklerim için.
-Anlatmak ister misin? Seni tanımayı çok istiyorum.
Ve cemre başlar anlatmaya ki kendiside çok şaşırır Bektaş’ı kendine çok yakın bulur samimiyetine karşılık verir ki bu nedeni arkadaşlarına bile anlatmamıştı.
-Deprem olmadan önce biz gölcükte oturuyorduk ve okuyordum ben lisede son senemdi okulumu arkadaşlarımı çok seviyordum. okulum deniz kıyısındaydı öğlen saatlerinde deniz kenarındaki çay bahçesinde otururduk. ben kendimi ÖSS sınavlarına vermiştim kimseyle bir ilişkim yoktu ve sınav tarihine kadarda öyle olacaktım kendi kendime söz vermiştim. çay bahçesinde çalışan biri vardı ve beni seviyordu kendi bana bir mektup yazmıştı sonra arkadaşlarla haber falan yolladı o zamanlar aşka da pek inanmazdım. her çay bahçesine gittiğimizde ben hep kola içerdim kolayla birlikte yanında bide çikolata gelirdi en sevdiğim hem de o alır yollardı bana hayır diyemeyeceklerimin arasındaydı çikolata oda biliyordu bunu beni benden daha iyi tanımıştı ama yinede kabul etmiyordum teklifini anlamsız şekilde. etrafımda dolanmasıyla benimle ilgilenmesi benim için çabalaması çok hoşuma gidiyor. sonra sınav zamanı geldi ve ben sınava gittim ve çıktım çok güzel geçmişti sınav okulun kapısında beni bekliyordu.
-Artık teklifimi kabul edersin sınavda bitti!
dedi ben yine güldüm ve yanından gittim. sonra tatile falan gittik ailece tatil boyu onu düşündüm anlam veremedim kendime arkadaşlarım aradığında söylüyorlardı çetin seni soruyor diye hoşuma gidiyordu. geleceğim 15’inde diye söyledim onlara bende heyecanlıydım kabul edecektim teklifini çünkü çetinin beni sevdiğine inanmıştım.15’geldi ve biz yola çıktık gece 16’sında gölcükteydik çetini görebilecektim ama yorgunlukta bavullar falan o gün evden çıkamadım sürekli balkona girip çıkıyordum. yan komşumuzdu aynı zamanda belki görürüm diye umudum vardı. yine çalışıyordu tabi çay bahçesinde. saat 00:30 yattım artık dayanamadım gelmesini bekleyemedim daha fazla. sonra 03:02 işte o saat deprem oldu ne olduğunu anlayamadık bile dışarı çıkmıştık başarmıştık ama her yer karanlıktı. göz gözü görmüyordu tozlar yok olunca gözlerime inanamadım çetinlerin evi yok yıkılmış şok oldum ne yapacağımı şaşırdım bir şeyler için çabalamak istedim ama olmadı. korkuyordum ona kavuşamadan kaybetmek olamazdı. çetin çatı katında yatıyordu enkazın üstüne çıktım annemlerin dur demelerine rağmen. duydum Çetin’nin sesini duydum seslendim çetin diye cemre sen misin dedi evet dedim iyi misin dedi yine beni düşünüyordu ben iyiyim sen nasılsın sana ulaşamıyorum dedim. oda sadece seni gerçekten sevdiğimi bil dedi. çaresizdim oda öyleydi hiç bir şey yapamadım herkes kendi hâlindeydi kıyamet gibi. onunla konuşuyordum sürekli bir yandan da enkazı eşeliyordum parmaklarımın kanadığını hissettim ama acı hissetmiyordum bir tek için acısı hariç çetinden ses gelmedi çağırdım yok hiç bir  ses yok yalvardım ne olur konuş diye kısık bir sesle seni sevdiğimi bil bitek seni sevdim bundan önce ben yoktum senin hayatında istesem de olamamıştım bundan sonrada ben hiç olmamışım gibi davran dedi hep gül çünkü sana çok yakışıyor ve bir daha tekbir kelime bile demedi artık yoktu çünkü dayanacak gücü kalmamıştı hayata karşı.
Pişmanlığımı anlatamam şu dünyada onu mutlu edememiştim değerini bilemedim. dedi
__Bektaş çok şaşırmış ve gözleri dolmuştu böyle bir hikaye beklemiyordu çünkü ve
-peki sonra ne oldu?
-Sakarya üniversitesini kazandım. ama okumadım sırf o okul için sevdiğimi kaybettim geç oldu ama değerini anladım. şimdi anladın mı kimseyle neden birlikte olmadığımı kaybetme korkusu var içimde pişmanlık dolu her yerimde.
-Bektaş haklısın sana bir şey diyemem dış görünüşüyle yargılamayacağım kimseyi artık. ama şunu bil bende seni çok seviyorum...pişmanlıklarınla daha ne kadar yaşayacaksın gel yeni bir sayfa açalım hayatında???
_Cemre sustu ne diyeceğini şaşırdı Bektaş biliyor hayır cevabını alacağını biliyordu çünkü. cemre
-EVET dedi
_Şaşkındı Bektaş beklemiyordu bu cevabı çok mutluydu
-Teşekkürler cemre bana bu şansı verdiğin için
-Ben teşekkür ederim sana bana bu kadar içten olduğun için etrafımdaki yalan yüzlerden faklı olduğun için.
_Artık birliktedirler Bektaş ve cemre. cemre Bektaş’ın ısrarı yüzünden okul tekrar başlar hayatı düzene girer cemrenin artık. Anlar ki geçmişle yaşanamayacağını geçmişsizde olmayacağını kendine aldığı dersler sayesinde Bektaş’la birlikte olmaya başlar ve değeri bilir elimizdeyken değerini vermeliyiz sevdiğimizi kaybettikten sonra bir anlamı kalmıyor kalsa da kendisi olmuyor zaten.... 




?  ?  €mel Balcı’d@n sewgilerle ? ?
 

ihsan

Aktif Üye
Katılım
26 Haz 2006
Mesajlar
620
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
süper ya arkadaşlar ellerinize ve yüreginize saglık
 

canik

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
15,200
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
emeğine sağlık  hepside çok güzel hikayeler devamı dileklerimle :eek:k
 

buse

Üye
Katılım
14 Ocak 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Yaş
38
arkadaşlar bende çok hikayeler şiirler var ama siteye koymaya vaktım olmuyo
 
Üst