OruÇ Ve RaMaZaN...

derin***

Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
11,193
Tepkime puanı
0
Yaş
36
ORUÇ VE RAMAZAN
                Oruç, insanlık tarihi kadar eski ve evrensel bir ibadet şeklidir.Günümüzde hemen bütün dinlerde oruç ibadetinin olduğunu görmekteyiz.  Oruç tutma şekilleri dinlere göre değişiklik göstermektedir. Hiç yememek, bazı şeyleri yememek içmemek, hiçbir şeyi içmemek, cinsi yakınlık kurmamak, çalışmak ve konuşmamak bu şekillerden bazılarıdır. Mesala Hz. Meryem’in Hz. İsa’yı doğurduğunda kendisini suçluyanlara karşı konuşmama orucunu tuttuğunu Kur’andan öğreniyoruz. Meryem konuşmama orucunda olduğu için, soruları onun yerine Hz. İsa cevaplıyor.
                Oruç tutmada bütün dinlerde müşterek olan husus, kişilerin belirli bir süre için sevdiği şeylerden uzak kalmasıdır. Oruç, Hicret’in ikinci yılında M.S. 624’te nazıl olmuştur. Hz. Peygamberin bu ayetler nazıl olmadan önce de oruç tuttuğu bildirilmektedir. Bakara Suresinin 183. ayetinde oruç tutanların takvaya erecekleri bildirilmektedir. Takva, bazılarına göre korunmak olarak türkçeleştirilmiştir. Bazılarına göre takva, Allah huzurunda bir seviyedir. Kişi oruç tutarak Dünyada iken daha üst bir seviyeye ulaşır.
                Oruç farsça bir kelime olup arapçadaki karşılığı SAVM yani susmak demektir. Oruç tutan insan diline de hakim olmalıdır. Ramazan yanmak demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ibadet, itaat ve tövbe edenlerin günahları, isyanları ve hataları yanıp yok olur. Ramazanda oruç tutmak akıl baliğ olan her müslümana farzdır. ŞEHR demek, şöhret demektir. Ramazan ayı şöhretli, kıymetli, değerli bir ay demektir. Diğer aylarda oruç tutmuyoruzda niçin ramazanda tutuyoruz.
                Çünkü, insanlığı aydınlatan, insanlığa hidayet veren, insanlığa maddi ve manevi şifa ve derman olan Hz. Kur’anın indiği aydır. Zaten üç ayların başlamasıyla ramazana hazırlığımız başlar. Bazı insanlar kızına oğluna düğün ve nişan yapar. Bazı insanlar oğluna sünnet yapar. Üç gün üç gece veya yedi gün yedi gece merasim yaparlar, düğün yaparlar. İşte Hz. Kur’anın indiği ay olan Ramazan ayında oruç tutmamız otuz gün otuz gece manevi düğün ve şölenimiz demektir.
                Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir. Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalb ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemeti artar.
                Karaciğer, oruçlu iken, üç-beş saat istirahat eder, gıda depolama işine bir müddet ara vermiş olur. Bu arada, korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar. Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalb rahatlar.
                Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar, damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Yani bütün gıdalar yakılmış olur. Bu bakımdan bazı hastalıklara oruç tutmak iyi gelmektedir. Oruçlu iken vücudun diğer organlarında da dinlenme olur. Az yemek ve oruç tutmak vücudun sıhhati için önemlidir. Zekat, malın kiridir. Zekat veren, malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudun zekatını ödemiş, hastalıklardan onu korumuş olur.
                Her iyiliğin sevabını Allahü teâlâ verdiği halde, orucun sevabı için, Oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm. buyurmasının hikmeti vardır. Yeryüzünün tamamı Allahü teâlânın mülkü olduğu halde, Kâbe’ye Beytullah yani Allah’ın evi denmesi ona şeref vermek içindir. Oruç bana mahsustur, demekle de ona özel bir şeref vermiştir. Oruç tutana verilecek sevabın muayyen bir ölçüsü yoktur. Oruçlunun durumuna göre, çok sevap verilecektir.
                Şükredenlere çok mükafat verilecektir. Şükür, İslamiyet’e uymak demektir. İmam-ı Rabbani hazretleri, Ramazanda nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu aya saygısızlık edenin, bu ayda günah işleyenin bütün senesi günah işlemekle geçer, buyurmaktadır. O halde bilhassa Ramazan ayında günah işlemekten daha çok sakınmak gerekir. Cuma günü yapılan ibadetlere de kat kat sevap verilir. Cuma günü işlenen günahlar da iki kat yazılır. Kıymetli günlerin değerini bilmeye çalışmalıdır.
                Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Dil sinirleri felç olan konuşamaz. Bacaktaki sinirler felç olursa, insan yürüyemez. Sinirimizin bozulması nispetinde hayatımız, az veya çok tehlike içindedir. Siniri bozuk kimse huzursuz olur, sabredemez. Cemiyetteki kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabredememekten ileri gelmektedir.
                Böylece orucun imandan da olduğu görülmektedir. İmanlı olan da, imanının kuvvetine göre suç ve günah işlemez. Sinirine hakim olur. Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatı ise açlıktır. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı için sabretmesi kolay olur. Oruç tutan aç durur. Aç durmak iyidir. Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar.
                Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimağı yorgunlaşır. Zekası, zihni dumura uğrar. Açlık, kalbde incelik doğurur.
                Açlıkta arzular kırılır, nefsimiz uysallaşır, serkeşliği kalkar. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle azan nefsi zaptetmek de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
                Her zaman tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, acın halini bilmez. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur.
                Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur.
                Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancına mani olur. Demek ki açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Fazla tokluk ahmaklığa yol açar. Okuduğunu ezberlemesi ve hatırında tutması zor olur.
              Hastalıkların çoğu çok yemekten ileri gelir. Az yiyenin vücudu sıhhatli olur. Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayri meşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar
 
Üst