mustafa kemalin ilk fotoğraflarını çeken bir amerikalıydı

Şeker Turşusu

Aktif Üye
Katılım
29 Ocak 2007
Mesajlar
326
Tepkime puanı
0
Yaş
38
Mustafa Kemal’in İlk Görüntülerini Çeken Amerikalı Bir Gazeteciydi

Mustafa Kemal, Cumhuriyet kurulduktan sonra hiçbir yurtdışı seyahatine çıkmamıştı. Şimdiki siyasiler ile karşılaştırıldığında bu durum son derece şaşırtıcıydı. Hepimizin yakından tanıdığı en azından bir kez olsun ismini duyduğu bir belediye başkanının bile ABD ziyaretleri düşünüldüğünde bu durum her zaman merak konusu olmuştur. Hatta hastalığında kendisine yurtdışında tedavi olması salık verildiğinde tarihe geçecek olan şu sözü söylemişti; ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.’

Mustafa Kemal Atatürk’ün çok az sayıda videosu mevcuttur. Son zamanlarda, bilhassa internet üzerinden paylaşımın yoğunlaşmasıyla fotoğrafları elden ele hızla dolaşmaya başlamış, siyah beyaz olan fotoğrafları ise teknoloji yardımıyla renklendirilmiştir. Atatürk’e ait en bilindik ve en aşina olduğumuz video Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. yılına istinaden yaptığı, ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene!’ ile bitirdiği ünlü konuşmasıdır. Bunun yanında kısa bir süre Latife Hanım ile 1924 yılının sonbaharında yabancı bir gazeteciye verdiği röportaj da kayda alınmıştı. Bu davranışı ile Atatürk
tüm dünyaya örnek bir davranış sergilemişti. Eşi ile verdiği bu röportaj ve kayıt ile kadına verdiği değer ve hassasiyeti gözler önüne sermişti.

Birkaç bilindik videonun dışında Atatürk’ün kayıtlara geçmiş ilk kamera kaydını yapan yine bir gazeteci olan Amerikalı J.W. Bill Cunningham’dı. Görüntüyü aldığı yer ise belki de yeryüzünün en kanlı savaşına evsahipliği yapan Gelibolu idi.

Anafartalar Zaferi'nden sonra, Mustafa Kemal ismi herkes için kahraman anlamı taşıyordu. Çanakkale'de görev yapan Türk askeri için onun adı moral kaynağı ve cesaret demekti. Müttefik askerleri bile kim olduğunu bilmedikleri bu komutana övgüler diziyorlardı. Ian Hamilton bile günlüğüne, Türk askerinin çok iyi komuta edildiğini yazıyordu.

Mustafa Kemal’in ünü kısa sürede orduyu aşmış ve Türk halkının arasına karışmıştı. Mehmet Emin Yurdakul henüz Çanakkale Muharebeleri devam ederken ‘Tan Sesleri’ isimli bir şiir kitabı yayınlamıştı. Bu kitapta "Ordunun Destanı" adlı ve 15 Eylül 1915 tarihini taşıyan uzun manzumenin ilk dörtlüğü Mustafa Kemal’e ithaf edilmişti;


"Ey bugüne şahit olan Sarphisarlar
Ey kahraman Mehmet Çavuş Siperleri
Ey Mustafa Kemal'lerin aziz yeri
Ey toprağı kanlı dağlar, yanık yerler"

Bu, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal için yazılan ilk şiirdi. Muharebeler sırasında yerli ve yabancı basının M. Kemal'e ilgisi yoğundu. 2. Anafartalar Zaferi'nden sonra bu ilgi daha da arttı ve devletin planlı heyetlerinin dışında M. Kemal ile doğrudan görüşebilmek için, 21 Ağustos'ta Polonyalı bir bayan gazeteci geldi ve 2. Anafartalar Zaferi’nin coşkusunu M. Kemal'le birlikte yaşadı. 2 Eylül'de bir Alman gazeteci geldi. 8 Eylül'de Türkiye'nin ilk filmcisi Necati Bey geldi ve 3 gün çekimler yaptı. 10 Eylül'de Tanin yazarı Ekrem Bey, 21 Ekim'de Suriye yazar ve şairler heyeti geldi. Gazeteciler dışında birçok ressam ve çizer de bu ünlü kumandanın portresini yapmak için cepheye akın ettiler.

İtilaf güçleri komutanı Ian Hamilton cepheye gazeteci ve muhabir gönderme taraftarı değildi. Fakat savaşın gidişatı hakkında ülkelerin bilgi alma özgürlüğünü kısıtlayamayacağını biliyordu. Bu yüzden çeşitli gazetecilere izin verdi, ama bir şartı vardı; bu gazetecilerin günlük raporları iletilmeden önce kendisi tarafından okunacaktı. Bu da hiçbir zaman savaş hakkında güncel ve doğru bilgilerin gazetelere yansımayacağı anlamına geliyordu. J.W. Bill Cunningham da Ağustos başında özel izinle cepheye gelen bir muhabirdi. Kendisine emanet edilen kilolarca ağırlığında kamera ile savaşı görüntülüyordu. 8 gün cephede kalan Cunningham, Türklerin cansiperhane savunması karşısında hayrete düşmüş, bu askerleri bu denli motive eden ve kulaktan kulağa adı fısıldanan komutanı merak etmeye başlamıştı. Birkaç kez kendisi ile mektup aracılığıyla görüşmek istemiş, fakat başarılı olamamıştı. Sonunda çareyi Türk cephesine geçmekte buldu. Çanakkale Muharebeleri’nde Türk siperlerini en fazla bombalayan ve savaş boyunca Türk askerinin üzerine binlerce bomba bırakan ünlü İngiliz pilot C. Bolet’in uçağına yüklü bir meblağ karşılığında binmiş ve Türk cephesinin gerisinde bir köye elinde kamerası ile bırakılmıştı.

Cunningham’ın Türk askerinin eline düşmesi uzun sürmedi. Gazeteci olduğu anlaşılınca durumu ve Mustafa Kemal ile yapmak istediği görüşme başkumandanlığa iletildi. Mustafa Kemal şaşırtıcı bir şekilde bir hafta sonra Cunningham’ı bir araba ile aldırdı ve birkaç saat kendisine zaman ayırdı. Daha sonra güvenli bir şekilde İtilaf güçleri cephesine ulaşmasını sağladı.


Cunningham’ın filmi de Ian Hamilton’un sansürüne uğradı. Film Ian Hamilton görevden alındıktan sonra Savaş Bakanı Lord Kitchener’in eline geçti. Savaş sonuna kadar filminden haber alamayan Cunningham, araya belli başlı gazetecileri de sokarak nihayet filmine ulaşabildi. 28 dakikalık film tek kopya olarak sapasağlam elindeydi, ama Çanakkale Savaşı biteli neredeyse bir buçuk yıl olmuştu. Cunningham, Çanakkale Savaşı’nın bitmesinden 3 yıl sonra Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’in Türk halkıyla birlikte yeni bir mücadeleye gireceğini bilmiyordu ve bunu görmeye ömrü de müsaade etmeyecekti.

İtilaf Devletleri açısından Batı Cephesi’nde 1918 yılının ilk aylarındaki temel sorun, Alman kuvvetlerinin Doğu Cephesi’nden aktardıkları kuvvetler karşısında, Amerikan birlikleri kıtaya ulaşıncaya kadar direnebilmekti. Alman saldırısı 21 Mart 1918 tarihinde başlatılmıştı. Kısmı başarılar sağlayan Alman taarruzları, Temmuz ayı ortalarında Fransız birliklerinin hafif tankların desteğinde giriştikleri karşı saldırılarla durmuş, hemen ardından da düzensiz bir geri çekilmeye dönüşmüştü. Eylül ayında Amerikan birliklerinin de katıldığı bir harekat planlanmıştı. Bu plana göre İtilaf Orduları dört kol üzerinden saldırıya geçerek Alman cephesinin geri bağlantısını keseceklerdi. Çeşitli nedenlerle bu amaca ulaşılmamış olmasına karşın harekat Alman Genel Kurmayı üzerinde savaşın geleceği ile ilgili genel bir umutsuzluk yaratmıştı. 3 Ekim 1918 tarihinde ABD ile gizli ateşkes görüşmelerine başlanmıştı. Muhabir Cunningham ülkesinin Batı cephesindeki durumunu görüntülemek için yollara düştüğünde kendisi gibi birçok gazeteci arkadaşının bulunduğu kamyon derbeder bir Alman bombasına isabet olmuştu.

Cunningham’ın 28 dakikalık filminin ikinci kez ortaya çıkışı 1947 yılında, II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde İngiltere’de oldu. Bundan 7 yıl sonra 1954 yılında ‘’Yüzyılın Kumandanları’ isimli BBC’de yayınlanan programda bu görüntüler kullanıldı. Atatürk ölümünden 15, Çanakkale Savaşları’ndan 39 yıl sonra bile İngilizler tarafından hatırlanmıştı.

Görüntülerin üçüncü kez ortaya çıkışı hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bunlara göre 2000 yılında aralarında Cunningham tarafından çekilen bu 28 dakikalık filmin de olduğu Türk tarihi ile ilgili birçok belge, fotoğraf ve video bir Rus tarafından ünlü bir müzayede sitesinde satışa çıkarılmış ve bu belgeler tam 6.875 dolara kimliği belirsiz bir kişiye satılmıştı. Sonrası ise meçhul. Aradan 6 yıl geçmesine rağmen bu görüntülerden ses seda yok.

Yazımızı yine Mustafa Kemal ile bitirelim. Yakup Kadri, o Çanakkale’de duyduklarını "Atatürk" isimli eserinde şöyle anlatmıştı:

"Bu genç kumandan, yanında bir avuç süngülü askerle, yerden, gökten, denizden gelen sürekli bir gülle, kurşun ve şarapnel sağanağının ortasında durmadan ileriye doğru atılıyor kollarıyla, kızgın boyunlarından yakalayıp denize yuvarlayacakmış gibi sıra sıra topları üstüne saldırıyor. Bu insan, ateşte yanmıyordu. Vücuduna kurşun işlemiyordu ve zırhlıların (savaş gemilerinin) attığı gülleler başının üstünden munisleşmiş, yırtıcı kuşlar gibi geçip gidiyordu" Bu anlatım, Atatürk'ün tam bir masal kahramanı gibi algılandığını gösteriyor ki, o neslin de bir beklenti içinde olduğunu yine Yakup Kadri kitabının başlangıcında şöyle ifade etmişti; "Bizim ilk gençlik yıllarımız bir milli kahramana hasretle geçti"


(Cunningham'ın Objektifinden...)


cunn3_220.jpg

cunn9.jpg

cunn7.jpg

cunn2_220.jpg
 
Üst