Ruh güzelliğini, ruh gençliğini bir yana bırakıp; tamamen fiziksel güzelliğe ve gençliğe endekslenmiş durumda izanlar. Fiziksel dirilik, fiziksel cazibe, fiziksel güzellik; boyalar, botoxlar, vitaminler, diyetler ve benzeri gibi tamamen öznel doneler. Saplantıya dönüşmüş bir 'genç ve güzel kalma' dangalaklığı toplumun her kesimini sarmış durumda.
Saç ektiren erkekler, ölümcül operasyonlarla estetik olan kadınlar, bıyık kesen erkekler, silikon taktıran kadınlar, viagralar, botoxlar gırla! Sektör haline gelmiş bir gençlik piyasası. Tabii rant büyük olunca, kandırılacak şaşkın da bol oluyor.
Genç kalmak için brokoli yeyin.
Genç kalmak istiyorsanız bilmem kaç liralık kremler sürün.
Gençler gibi diri olmak için fitnes salonlarına gelin.
Gençler gibi şey yapabilmek için viagra için.
Estek, köstek!
Kimse ruhunu tazelemekten, entelektüel birikimini yenilemekten, beynini diri tutmaktan bahsetmiyor. Neden? Çünkü ne talep var, ne de rant.
Hayata bakışın, hayatın anlamını çözmedeki enerjin, yaşamı sorgulamadaki isteğin, kültürel ve zihinsel gelişimin, bireysel olarak toplumsal hayata verdiğin emek yenilenmedikçe, diri durmadıkça vücudunun orası burası yenilenmiş kime, ne fayda?
Hani bizim Tuba Çiçek dış görünüşü araba kaportasına benzetir ya; bizim gençlik budalalarınki de o hesap. Araba eskimiş. Motoru ve diğer parçaları da 40 yıldır değişmemiş. Fabrikadan nasıl çıktıysa öylece duruyor. Evin önündeki otoparkta eskiyip gidiyor; bir işe yaradığı yok. Arada bir lazım olduğunda ve onunla yola çıktığınızda ise arızalanıp sizi yolda bırakıyor. Ancak kaporta sağlam! Boyası afili. Çizik bile yok.
Görenler: 'Bravo, iyi bakmışsın arabana' diyor. Zira ilk bakışta öyle görünüyor. Ne zaman ki satışa sunuyorsun; foyası meydana çıkıyor.
'Beş para etmez bu araba! Ama boyası için üç para veririm!'
Boya dediğin 2 yılda ömrünü tamamlar. Tekrar boyatmak masraflıdır. Sırf gelen geçen 'amma bakımlı araba' desin diye, kontağı bile çalışmayan bir araca o kadar masraf yapılır mı?
Ne demiş atalarımız?
'Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz!'
>>>Alıntıdır<<<
Saç ektiren erkekler, ölümcül operasyonlarla estetik olan kadınlar, bıyık kesen erkekler, silikon taktıran kadınlar, viagralar, botoxlar gırla! Sektör haline gelmiş bir gençlik piyasası. Tabii rant büyük olunca, kandırılacak şaşkın da bol oluyor.
Genç kalmak için brokoli yeyin.
Genç kalmak istiyorsanız bilmem kaç liralık kremler sürün.
Gençler gibi diri olmak için fitnes salonlarına gelin.
Gençler gibi şey yapabilmek için viagra için.
Estek, köstek!
Kimse ruhunu tazelemekten, entelektüel birikimini yenilemekten, beynini diri tutmaktan bahsetmiyor. Neden? Çünkü ne talep var, ne de rant.
Hayata bakışın, hayatın anlamını çözmedeki enerjin, yaşamı sorgulamadaki isteğin, kültürel ve zihinsel gelişimin, bireysel olarak toplumsal hayata verdiğin emek yenilenmedikçe, diri durmadıkça vücudunun orası burası yenilenmiş kime, ne fayda?
Hani bizim Tuba Çiçek dış görünüşü araba kaportasına benzetir ya; bizim gençlik budalalarınki de o hesap. Araba eskimiş. Motoru ve diğer parçaları da 40 yıldır değişmemiş. Fabrikadan nasıl çıktıysa öylece duruyor. Evin önündeki otoparkta eskiyip gidiyor; bir işe yaradığı yok. Arada bir lazım olduğunda ve onunla yola çıktığınızda ise arızalanıp sizi yolda bırakıyor. Ancak kaporta sağlam! Boyası afili. Çizik bile yok.
Görenler: 'Bravo, iyi bakmışsın arabana' diyor. Zira ilk bakışta öyle görünüyor. Ne zaman ki satışa sunuyorsun; foyası meydana çıkıyor.
'Beş para etmez bu araba! Ama boyası için üç para veririm!'
Boya dediğin 2 yılda ömrünü tamamlar. Tekrar boyatmak masraflıdır. Sırf gelen geçen 'amma bakımlı araba' desin diye, kontağı bile çalışmayan bir araca o kadar masraf yapılır mı?
Ne demiş atalarımız?
'Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz!'
>>>Alıntıdır<<<