Diyet Ve Dengeli Beslenme Bilgileri

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
AKUPUNKTUR NEDİR?

Klasik Çin tıbbında insan yaşayan evrenin bir parçası olarak kabul edilir ve herşeyin içinde varolan evrensel gücün insanın da içinde bulunduğuna inanılır. “Chi” adı verilen bu enerji insan vücudunda “meridyen” denilen kanallarda dolaşır. Akupunktur yöntemi ile bu kanallarda meydana gelen enerji dolaşım engelini ortadan kaldırarak dengeyi sağlamak ve bu şekilde hastalığı önlemek amaçlanır.

İnsan vücudunun kendi kendini onarım gücü çok yüksektir. Vücudumuzda bu gücü harekete geçiren belli uyarı noktaları vardır ki, bunlara “akupunktur noktaları” denir. Bu noktalar uyarılarak vücudumuzdaki enerji dolaşımı normale döndürülür ve hastalık hali ortadan kaldırılır. Böylece organizma ilaç tedavisine gerek kalmadan, kendi olanaklarıyla hastalığın ortadan kalkmasını sağlar. Hastalığın belirtilerine değil, nedenine yönelik bir tedavi metodudur.

Hipokrat, canlıların kendi kendilerine iyi olma kudretlerinden ve iç hekimden bahseder. Paracelcus, “Hiçbir hayat sadece dış hekimin çabalarıyla varolamaz; dış hekim, iç hekime yardımcı olabilir.” der.

Akupunktur organizmanın kendi kendini tedavi ettiği bir metottur ve en önemli özelliği yan etkisinin olmamasıdır. Bu tedavi metodunu üç ana başlık altında toplayabiliriz:

Çeşitli hastalıkların tedavisi
Analjezi-anestezi
Alışkanlık tedavisi
Özellikle Uzakdoğu ülkelerinde kullanılan ilaçsız tedavi yöntemi akupunktur, Türkiye’de de hızla yaygınlaşmaktadır. Üniversitelerde ders olarak okutulan akupunktur, alternatif tıp olarak değerlendirilmemelidir; binlerce yıllık geçmişiyle akupunktur tıbbın kendisidir.


AKUPUNKTURUN FELSEFESİ


Batı düşüncesi olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde değerlendirir. Çin düşüncesine göre ise, çeşitli olgular bir bütünlüğün parçasıdır ve birbirleriyle ilişki içindedir.

Düşünce temelindeki bu farklılıklar, tıbbi uygulamada da kendini gösterir. Batı tıbbı analitiktir; derin nedensel bağlantılara girer, ayrıntılı sınıflamalar yapar. Çin tıbbında ise, semptomlar ve bulgular hep birlikte değerlendirilerek toparlanır ve bir bütüne varılmaya çalışılır. Çin tıbbına göre hastalık belirli bir zamanda, belirli bir kişide ortaya çıkan bir olgudur. Hastalık değil, hasta ön planda değerlendirilir. Buna göre, Tradisyonel Çin Tıbbı’nda mental (zihinsel), emosyonel (duygusal) ve fiziksel bulgular birlikte ele alınır.

Vücutta Yin ve Yang adı verilen birbirine zıt, ancak uyum içinde iki eneji vardır. Bunu gösteren ambleme Taiji (Büyük İkilem) denir. Siyah Yin’i, beyaz Yang’ı simgeler. Ancak, Yin’in içinde Yang, Yang’ın içinde de Yin vardır. Yin ve Yang’ın dengelenmesi normalliğe, dengenin bozulması anormalliğe yol açar. Dengesiz Yin ve Yang, denge arayışı içerisinde sürekli kendilerini değiştirirler. Bu dengenin sağlanması için doktor iğneler ile, ilgili akupunktur noktalarını uyararak hastayı tedavi eder.


AKUPUNKTURUN TARİHÇESİ


Çin’de iğne ve ısı anlamına gelen “Chen-chin” ile adlandırılan bu tedavi yöntemi, Batı’da akus (iğne) ve punctura (batırmak) sözcükleri birleştirilerek, “akupunktur” olarak adlandırılmıştır.

Tradisyonel Çin Tıbbı (TCM), yaklaşık 3000 yıllık bir süre içerisinde gelişmiştir. II. Shang Hanedanı dönemine ait arkeolojik kazılarda tıbbi konuların anlatıldığı taşlar ve akupunktur iğneleri bulunmuştur. Noktaların yerleşimini gösteren şemalar ilk olarak İ.S. 317-581 yılları arasında çizilmiştir. Avrupa’da ise akupunktur ile ilgili ilk kitapların yazılması 1600’lü yıllara rastlar.

1972’de ABD Başkanı Richard Nixon beraberindeki büyük bir heyet ile Çin’e resmi bir ziyaret yapmıştır. Bu ziyaret programı içinde Çinli doktorlar Amerikalı heyete “akupunktur anestezisi altında yapılan cerrahi bir operasyon” izletmişlerdir. Bu olaydan sonra, akupunkturun Batı’da popülaritesi artmış; uygulanması ve incelenmesi bütün dünyada yaygınlık kazanmıştır.

UYARI NOKTALARI VE UYGULAMA


Uyarı noktaları:

İnsan vücudunun kendi kendini onarım gücü çok yüksektir ve bu gücü harekete geçiren belli uyarı noktaları vardır. İnsan vücudunda bin kadar uyarı noktası vardır ve bu noktalardan 650-700 tanesi kullanılır. Her hastalık için ayrı program ve ayrı noktalar bulunmaktadır. Önemli olan doğru bir teşhisle, hangi noktaya nasıl bir uyarı yapılacağıdır (lazer, iğne ya da hangi iğne); bu çok iyi bilinmelidir. Akupunktur tedavisinde sırt, boyun, el, kulak ve vücudun diğer bölümleri kullanılır. Birçok hastalığa ilişkin en çok uyarı noktasının bulunduğu uzuvlar ise eller ve kulaklardır.
İnsan vücudundaki belirli akupunktur noktalarına iğneler sayesinde yapılan uyarılarla organizmanın hemen her yerine ulaşabilecek haberler iletilmektedir. Bu iletişim, akupunktur noktasını oluşturan hücrelerden lokal hücresel uyarıların sinir terminallerine ve son olarak da beyne ulaşır. Beyin de bu uyaranı gerekli organlara ulaştırır ve ilgili organ ve uzuvlardaki enerji dengesi düzelir. Dolayısıyla hastalık da ortadan kalkmış olur.

Lazerle akupunktur:

Lazer bir ışıktır. Bildiğimiz, kullandığımız ışığın konsantre edilmiş hali olduğu söylenebilir. Bazı hastalıkların tedavisinde ya da kimi zaman hastanın tercihi doğrultusunda iğne yerine lazer kullanılmakta, iğne batırılarak uyarı yapılacak noktaya lazerle uyarı verilmektedir. Özellikle ameliyatlar ve kazalar sonrası kalan izlere karşı lazerle akupunktur son derece etkili sonuçlar vermektedir. Ayrıca, çocukların tedavisinde iğneye alternatif olmaktadır.

Nasıl iğne?:

Eskiden Çinliler sivri taş parçaları kullanmaktaydı. Bangkok’ta ise bu amaçla bambu kamışının kullanıldığı biliniyor. Akupunktur yöntemi ile tedavide önceleri altın kullanılmıştır. Altının elektirik potansiyel farkını alışı ve düzeltişi çok önemlidir. Bu yüzden altınla tedavi uygulanan hasta çok daha kolay ve çabuk iyileşme göstermektedir. Ancak bütün bu olumlu özelliklerine karşın altının oldukça pahalı ve yumuşak bir madde olması dolayısıyla akupunktur sırasında vücuda uygulanması, gereken noktalara batırılması zor olmaktadır. Buna bir çözüm yolu bulmak amacıyla, altını iğne haline getirirken içine bazı metaller konmuştur. Altının pozitif bir etkisi vardır. Gümüş de çok iyi bir akupunktur iğnesi olmasına rağmen, biraz negatifliğe yönelik bir özellik göstermektedir. Günümüzde ise, dünyada altın ya da gümüş iğne kullanılmamaktadır. Elektriği altın kadar iyi ileten standart bir çeliğin üretilmesi ile bütün dünyada bu yeni metal kullanılmaya başlanmıştır.


AKUPUNKTURDA KULAĞIN ÖNEMİ


Kulakta bedenin hemen hemen her uzvuyla ilgili bir akupunktur noktası bulmaktadır. Örneğin, insanın bağırsağı, kalbi, karaciğeri ile ilgili noktalar kulağında mevcuttur. Bu yüzden akupunktur tedavisinde vücutla beraber veya tek başına kulaktaki noktalar kullanılmaktadır. Öte yandan kulağın bu özelliği, hastalığın belirlenmesine, deteksiyona yardımcı olmaktadır.


AKUPUNKTUR VE ZAYIFLAMA


Şişmanlık
Şişmanlık Nedir?
Dünyada şişmanlık
Neden kilo almak/vermek istediğimizde zorlanırız?
Vücut-Kitle indeksi nedir?
Akupunktur ve Zayıflama
Akupunkturla neden daha kolay ve kalıcı zayıflanır?

Şişmanlık (Obezite)
Şişmanlık, vücutta yağ dokusunun normalden fazla olmasıyla karakterize bir hastalıktır.

Şişman bir kişi ayrıntılı tetkiklerden geçirildiğinde, bazen hiçbir anormalliğe rastlanmayabilir. Bazen fiziksel olarak da bir belirti yoktur. Ancak, diğer yandan tip II şeker hastalığı tanısı konmuş hastaların % 60’ı şişmandır. Yine, vücuttaki yağ dokusunun artması ile, hormonal-metabolik hastalıkların ve kalp-damar hastalıklarının ortaya çıkması ya da ağırlaşması arasında doğrudan bir ilişki olduğu bilinmektedir.

Pekiyi, öyleyse neden gereğinden fazla besin tüketiriz? Şişmanladığımızı göre göre neden buna devam ederiz? Bu soruların yanıtları araştırılmış ve obez kişilerin yemek yeme konusunda daha çabuk uyarıldıkları, damak tatlarının daha gelişmiş olduğu, daha geç doydukları ve yemek yeme işinin günlük yaşamları içinde kafalarını daha fazla meşgul ettiği gözlenmiştir.

Genetik, metabolik, hormonal ve sinirsel birçok karmaşık sistem şişmanlığın oluşmasında rol oynar. Aile yapısı, beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı, psikolojik sorunlar bu karmaşık sistemin herhangi bir basamağında etkili olarak şişmanlığa giden yolu açar.

Obezite bir hastalık olduğu için, bir diyet uygulayıverip bırakmakla ortadan kaldırılamaz. Yeni beslenme alışkanlıkları ve yeni bir yaşam şekli gerektirir. Obezitenin de, şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon gibi, yaşam boyu takip edilmesi gerekir.


Şişmanlık sıklığı dünyada gittikçe artmaktadır. Ortalama sıklık % 25 olarak verilmektedir; bu yüzdeye şişman olmayıp ideal kilosunun üzerinde olanlar da katılınca oran % 50’ye ulaşmaktadır.

Obezite sıklığının artmasının nedenleri:
- Sosyo-kültürel faktörler,
- Biyolojik faktörler,
- Davranışsal faktörler,
- Gıda çeşit ve alımının artması ve kolaylaşması,
- Alkol tüketiminin artması,
- Teknolojinin ilerlemesi ile günlük eneji tüketiminin azalması,
- Özellikle çocukluk çağında bilgisayar ve televizyon karşısında geçerilen zamanın artması ile yağlı ve katkılı yiyecek tüketiminin artması.


Yenilen besinler, vücudumuzda metabolik olaylar sonucunda yakılır ve bu yanmadan elde edilen ısı ve eneji, hayatsal fonksiyonların işlemesi için kullanılır. Metabolizma hızını, vücut kendisi ayarlar; Yani vücut az ya da çok enerji harcayabilme yeteneğine sahiptir. Ancak, harcanacak eneji miktarı vücudun alışık olduğu kilosunu korumaya yönelik olarak ayarlanmıştır. Bu nedenle kilo vermek amacıyla az kalori alındığında, metabolizma hızı düşer ve bünye kilo kaybetmemek için kendini korumaya çalışır. Vücudumuz, kendi alışık olduğu kilosunu koruma çabasındadır.
Diyet yapan birçok kişi çok az yedikleri halde, çok yavaş zayıfladıklarından yakınırlar ve çoğu zaman da sabredemeyerek diyete son verirler. Bundan sonra da eskisi gibi yemeye başlayınca, verilen kilolar çok daha hızlı bir şekilde geri alınır ve eski kiloya ulaşılınca kilo artışı durur.

Bunun benzeri bir durum kilo almak isteyenlerde de görülür; günlük gıda miktarlarının iki veya üç katını yeseler bile çok az kilo alabilirler.
Vücudun kilo vermeye gösterdiği bu direnç, insanoğlunun binlerce yıllık geçmişinde yaşadığı doğal afetler, savaşlar, hastalıklar nedeniyle aç kalmaktan ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki, 20. yüzyılın sonunda bile dünyada açlık çeken bölgeler vardır.

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:
Kilo vermek için çok aceleci olmamak gerekir. Haftada 15 kg. verdiren mucize diyetler son derece sakıncalıdır ve bu derece hassas çalışan bir metabolizmayı bozmaktan başka işe yaramaz. Günlük 1000 kalori altındaki diyetler kalp kasında hasarlara neden olacak ölümlere yol açabilir. Haftada 0.5-1 kg. vermeyi sağlayan diyetler güvenli olduğu kadar, kalıcı sonuçlar da sağlar. Daha hızlı kilo vermek isteyenler, bunu biraz egzersiz yaparak gerçekleştirebilirler.


Pratikte şişmanlığın ölçümü için kullanılan çok basit iki yöntem vardır:

1. BMI (Beden Kitle İndeksi) = Vücut ağırlığı (kg.) / boy² (m²)

<19
zayıf

19-25
normal

25-30
fazla kilolu

30-40
şişman (obez)

>40
çok şişman (morbid obez)

2. Bel çevresi ölçümü: Erkeklerde 102 cm., kadınlarda 88 cm. üzeri riskli görülmektedir.

Beden kitle indeksi ve bel çevresi ölçümü arttıkça, ortaya çıkacak tıbbi sorunların en önemlileri şunlardır:
- Kalp-damar hastalıkları
- Tip II şeker hastalığı
- Hipertansiyon
- Safra taşları oluşumu
- Karaciğer yağlanması
- Uyku ve solunum problemleri
- Eklemlerde dejeneratif değişiklikler; özellikle bel, diz, kalça gibi vücut yükünü taşıyan eklemlerde kireçlenme.


Akupunktur ve Zayıflama

Bilindiği gibi akupunktur alışkanlık tedavilerinde kullanılır. Kilo verme de beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tarzının değiştirilmesi ile mümkün olduğuna göre, bu yeni alışkanlıkların edinilmesi sırasında, akupunktur hastaya çok büyük kolaylıklar sağlar.

İştahı düzenler ve yemeklere saldırma güdüsünü ortadan kaldırır.
Mide asiditesi kontrol altına alınarak, mide kazınması, yanması gibi sorunlar engellenir.
Düşük kalorili beslenmeden dolayı yaşanabilecek halsizlik önlenir.
Metabolizma hızını düzenler. Akupunkturla tedavi gören hasta, kendi kendine yaptığı diyetlerden daha kolay kilo vermeyi başarır.
Akupunktur tedavisi sırasında, vücutta serotonin ve endorfin seviyeleri artmaktadır. Bu hormonlar diyet yapan kişiye huzur verir, sedasyon sağlar. Böylece diyet yapan kişi, eski yemek yeme zevkinin kısıtlanmasından dolayı huzursuzluk ve tedirginlik yaşamaz.
30-40 kg. fazlası olan hastaların tabii ki uzun bir zaman diyet yapmaları gerekir. Ancak, çoğu insanda böyle bir sabır olmadığı için, her pazartesi başlanan diyetler, her cumartesi sona erer. Böylece sık sık yapılan diyet denemeleri sonucu her geçen günkilo vermek daha da zorlaşır. İşte, bu gibi hastalarda akupunktur inanılmaz başarılar sağlar ve hasta 1 yıla kadar uzanan bir zaman diliminde onlarca kilo verebilir. Hastanın uzun süre diyete dayanabilmesinin nedeni, akupunkturun yarattığı sedatif ve trankilizan etkiden dolayıdır. Ayrıca hasta kilolarının eridiğini gördükçe daha çok motive olup, bu işe dört elle sarılmaktadır.


AKUPUNKTUR VE SİGARA BIRAKMA


Akupunkturla Sigara Bırakma Tedavisi
Akupunktur ile sigara nasıl bırakılabilir?
Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?
Akupunktur ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?
Sigarayı Neden Bırakalım?
Sigara neden zararlı?
Sigarayı bırakan bir insanın vücudunda ne gibi olumlu gelişmeler olur?
Sigara içen bir kişiyi bırakmaya iten nedenler nelerdir?
Sigarayı bırakma yolları nelerdir?
Sigarayı bırakmak isteyenlerin yaşadığı tipik kaygı ve sorunlar nelerdir?


Akupunktur ile sigara nasıl bırakılabilir?

Yapmanız gereken tek şey sigarayı bırakmaya karar vermektir. Bu, insanın yaşamında alabileceği en önemli kararlardan biridir. Bu kararı verdikten sonra, akupunktur, size sigarayı bırakmanızda büyük kolaylık sağlayacaktır.

İnsanlarda serotonin ve endorfin adı verilen iki madde vardır. Bunlar beyinde bulunur ve rahatlık, hoşluk, keyif ve huzur gibi duygular ile ilgilidirler. Normalde insanlarda kahkaha atınca, mutlu bir haber alınca ya da çikolata veya güzel bir tatlı yiyince, bir yeriniz acıyınca serotonin ve endorfin düzeyi yükselir. Ancak sigara içenlerde serotonin - endorfin salgılama işini sigara üstlendiğinden vücut otonomisini kaybetmiştir. Hani keyiflenince de, dertlenince de sigara içilir ya, işte, açıklaması budur.

Sigarayı bırakanlarda ilk hafta beyin serotonin salgılama işini gerçekleştiremediğinden vücut oldukça zor anlar yaşar. Beyin ancak 72 saat sonra eski görevini yapmaya başlar.
Bu 72 saatlik süre içinde, hastanın yoksunluk belirtileri önlenirse, sigarayı bırakması çok kolaylaşır. Akupunktur ile tedavi, kişinin sigara içmemekten dolayı oluşabilecek şikayetleri ortadan kaldırır. Böylece sigara içmemeye karar vermiş olan kişi, bunu hiç zorlanmadan başarır; çünkü, akupunktur tedavisi beyni yeniden sigaraya gerek duymadan serotonin ve endorfin salgılaması için uyarır ve bundan sonra da beyin eski otonomisini kazanır.


Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?

Üç gün üst üste 20 dk.lık 3 seans tedavi uygulanır. Toplam 1 saat süren bir tedavidir. Böylece 72 saatlik en zor geçen dönemde vücut kontrol altındadır. Daha sonra hastanın bağımlılık derecesiyle bağlantılı olarak ek seanslar yapılabilir, ama genellikle buna gerek kalmaz. Tedavi süresince tek bir sigara bile içilmemesi ve nikotin preparatları kullanılmaması gerekir. Aksi halde, başladığımız noktaya geri döneriz.


Akupunktur tedavisi ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?

%90 - 95 gibi yüksek bir başarı oranı vardır.


Sigara neden zararlı?

Tütün kullanımı yaklaşık 200 yıl öncesine kadar gidiyor. İlk zamanlarda tütünün sağlığa iyi geldiği düşünülüyordu. Sigaranın zararları 1950’li yıllara kadar çok fazla bilinmiyordu. Ancak, daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalar, sigaranın insan sağlığına gerçekten zararlı olduğunu ortaya çıkardı. Sigara dumanında sağlık açısından zararlı yüzlerce (bu sayı abartılmamıştır) madde bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, bunların en çok bilinenlerinden birkaç tanesi ; amonyak, terebentin, kadmiyum, insektisitler, naftalin, aseton, arsenik, formal, hidrojen siyanür, radon, polenyum, deterjanlar...
Bunların bir çoğu kanserojendir. Ayrıca tütün ve sigaranın sarıldığı kağıdın yanmasından dolayı açığa çıkan maddeler ve katran da yine konserojen maddeler arasındadır.
Kalıp - Damar sağlığı açısından özellikle tehlikeli olan maddeler ise nikotin ve karbonmonoksittir. Nikotin kalp artışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kan pıhtılaşmasını arttırır. Yani kalbin yükünü ve oksijen ihtiyacını arttırır. Bütün yanma olaylarında açığa çıkan zehirli bir gaz olan karbonmonoksit ise, kandaki oksijen ile birleşerek kanda bulunan oksijen miktarını düşürür. Sonuç olarak nikotin nedeniyle oksijene gereksinimi artmış olan kalp, kanda yeterli oksijeni bulamaz ve işi çok daha zorlaşır.

Sigara kullanımı ile doğrudan ilişkisi olduğu kanıtlanmış hastalıkları şöyle sıralıyalım: Ağız kanserleri, sindirim sistemi kanserleri, solunum sistemi kanserleri, akciğer hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, ülser, mesane kanseri.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada 1 milyar 100 milyon insan sigara içiyor. Erkekleri %47si, kadınların %12’si sigara tiryakisi. Ayrıca, son yıllarda sigara içen kadınların sayısında nispeten daha fazla bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Bu da dünyaya yeni gelecek nesillerin sağlığını direkt olarak etkileyecektir. Son rakamlara göre, dünyada yılda 3 milyon kişi sigaraya bağlı hastalıklar nedeniyle ölmektedir.
Şimdi hemen yeri gelmişken önemli bir konuya değinmek gerekiyor. Örneğin; akciğer kanserinin sigaraya bağlı olarak meydana geldiği heryerde söyleniyor. Fakat siz daha geçen ay akciğer kanserinden ölen bir tanıdığınızın hiç sigara içmediğini biliyorsunuz ve uzmanların biraz fazla abarttığını düşünüyorsunuz. Bunun açıklaması şöyle: Akciğer kanserinin 4 türü vardır; hatta bunların da alt grupları vardır. Bunların içinde sigara kullanımı ile doğrudan ilgili olanlar (%60) zaten en sık görülen kanser türleridir. Sigara ile ilgisi olmayan ise, çok daha az oranda görülen bir kanser türüdür.

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre günde 20 sigara’dan fazla içenlerin %40’ı, daha emeklilik yaşına gelmeden ölmektedir. Oysa sigara içmeyenlerde bu oran %15’dir.

Bir de pasif içici kavramı var. Sigarayı içen kişi, eğer filtreli sigara içiyorsa, bu filtre bir miktar zararlı maddenin geçişini engelleyebilir. Halbuki sigaranın ucundan havaya karışan duman hiçbir süzgeçten geçmediği için daha tehlikelidir. Yani uzun süre bu dumana maruz kalan ve pasif içici denilen kişiler de tehlike altındadır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, sigarayı içen kişi de havaya yayılan bu dumanı yine solumaktadır. Sigara içilen evlerdeki küçük çocuklarımız bronşit ve zatürre gibi solunum yolu hastalıklarına daha sık yakalanırlar. Pasif içici olduklarından akciğer kanseri açısından risk grubundadırlar ve ileride sigara içmeye daha çok eğimli olurlar.
Özellikle gelişmiş ülkelerde kamuoyuna yansıyan bu sonuçlar ve alınan tedbirler sonucunda sigara kullanımı %50 ye varan oranlarda azaltılmıştır. ABD, İngiltere, Kanada bu konuda başarılı ülkeler arasındadır.

Öte yandan, aynı zamanda sigara üreticisi olan bu ülkeler, gelişmekte olan ülkelerde edindikleri pazarlarını büyütme çabası içindedirler.


Sigarayı bırakan bir insanın vücudunda ne gibi olumlu gelişmeler olur?

20 dk sonra tansiyon ve nabız normale döner.
8 saat sonra vücut kendini yenilemeye başlar. Kan oksijeni normal düzeye çıkar.
24 saat sonra kalp krizi riski azalmaya başlar. 1 yıl sonra yarıya düşer.
48 saat sonra duyu organları iyi çalışmaya başlar. Tat ve koku duyusu düzelir. Cilt kendini yeniler.
72 saat sonra Akciğer kapasitesi artar, solunum rahatlar.
2 hafta sonra efor kapasitesi artar (Yürüme, merdiven çıkma…).
1-9 ay içinde akciğer hücreleri yenilenir. Akciğer hastalıkları (zatürre gibi) riski azaltır. Öksürük, nefes darlığı düzelir.
5 yıl sonra ağız, boğaz, yemek borusu kanserleri riski %50 azalır.
Pankreas, mesane, rahim kanseri riski azalır.
Sindirim sistemi ülseri riski azalır.
Sigara gebelikten önce ya da gebeliğin ilk 3 ayında bırakılırsa erken doğum riski ve düşük doğum kilolu bebek doğurma riski, içmeyenlerdeki düzeye iner.
Koroner kalp hastalığı riski sigaranın bırakılmasından 15 yıl sonra sigara içmeyenlerin düzeyine iner.
Aynı evde yaşayan küçük cocuklar ve bebeklerin, solunum yolu hastalıklarına yakalanma riski azalır.


Sigara içen bir kişiyi bırakmaya iten nedenler nelerdir?

Sigaraya bağlı bir hastalığın ortaya çıkması.
Fiyatın pahalı gelmesi.
Sigaranın zararları hakkındaki yayınlar.
Çevresi tarafından bırakmaya yönelik teşvik, kınama.
Kapalı yerlerde sigara içiminin yasaklanması.

Gelişmiş ülkelerde sigaranın zararları hakkındaki yazılar, sigaranın fiyatı, kınama ve yasaklamalar etkili olmaktadır; ancak, bizim insanımızı bir hastalığın ortaya çıkması daha çok etkilemektedir. Örneğin, kalp krizi geçirmiş veya by-pass ameliyatı olmuş hastaların sigarayı bırakma oranları yüksektir ve başarılıdır.


Sigarayı bırakma yolları nelerdir?

Akupunktur,
Grup Terapisi,
Hipnoz,
Kişisel çaba ile bırakma,
Farmokolojik tedavi.


Sigarayı bırakmak isteyenlerin yaşadıkları tipik kaygı ve sorunlar nelerdir?

Sigarayı azaltmak mı, tamamen bırakmak mı? Yoksunluk belirtilerinin daha uzun sürmesine neden olur. Çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanır. Sigara miktarı yine arttırılır.
Ara ara sigara içmek: Vücuda tekrar nikotin etkisini hatırlatır. Zamanla düzenli olarak içmeye dönüşür. Halbuki sigara içilmemesine alışmak daha kolaydır.
Çevre baskısı: Sigarayı bırakanların çoğu çevresi tarafından adeta tekrar içmeye zorlanır. Bu, sigara içenlerin bir kişiyi daha kaybetmelerinden kaynaklanan ilginç bir psikolojik durumdur. Ancak kısa bir zaman içinde arkadaşlarınız da sigara içmediğinizi kabullenip sizi rahat bırakacaklardır.
Katran ve nikotin düzeyi düşük (light) sigara içmek: Bu durumda genellikle günlük sigara adedi arttırılarak eski nikotin düzeyi tutturulmaya çalışılır. Zaten “tehlikesiz sigara” yoktur.
Sorumluluğu başkasına yıkmak: Çoğu kişi sevdiği birisi onu desteklemezse sigarayy bırakmaktan kaçar. Hatta deneyip de başarısız olursa başkasını suçlar. Oysa sigarayı bırakmak öncelikle kişisel bir sorundur, mutlaka kendinize güvenmeyi başarmalısınız.
Şişmanlama korkusu: Gerçekte sigarayı bırakanların sadece 1/3’ü kilo alır ve bu fark gerçekte 3-4 kg. kadardır. Bundan daha fazla alınan kilolar kendine güvensizlikten kaynaklanan, sigarayı elde ve ağızda tutmak alışkanlığının yerini alan, abur cubur atıştırma alışkanlığıdır. Oysa, gerçekte sigarayı bırakmaktan dolayı ilk günlerde açılan iştah, kısa bir süre sonra normale döner.
Yoksunluk belirtileri: Şiddetli nikotin arayışı, gerginlik, kızgınlık, huzursuzluk, sinirlilik, uyku kalitesinin bozulması, iştah artışı ve benzeri belirtiler olabilir. Bu belirtiler geçicidir ve vücudun kendini onardığını gösterir. Örneğin, öksürük ve balgam artışı, solunum yollarındaki titrek tüylerin zehirli maddeleri atmak için görevlerini yerine getirmeye başlamasından kaynaklanır. Yoksunluk belirtileri sigara bırakanların 2/3’ünde görülür. Belirtiler, ilk 72 saat içinde şiddetlidir. 7-10 gün içinde azalarak ortadan kalkar.

Aşırı zayıflamanın zararları

BEYİN

Karbonhidrat diyeti beynin fonksiyonlarını düzenleyen özellikle hafıza kapasitesini artıran serotonin maddesini etkiler. Hafıza kaybı ve çeşitli beyin bozuklukları başlar. Zeka kaybı başlar ve beynini hızlı ve doğru karar verme fonksiyonu bozulur.

KALP

Kısa sürede kilo vermek kalp hastalıklarına yol açar. Tansiyon yükselir ve kalp hastalıkları başlar. Süratli kilo kaybı sırasında yağ kaybıyla birlikte kaslarda zayıflar. Diyet kesildiğinde mide ve karın bölgesi süratle yağ toplar. Şok diyetlerden sonra alınan kiloları kaybetmek çok zordur.

ADALELER

Protein eksikliği adale zayıflığına yol açar. Özellikle sabahları kahvaltıyı kesmek adaleleri etkiler.

CİLT

Şok diyet B vitamini öncelikli olmak üzere tüm vitaminlerin ve minerallerin kaybolmasına yol açar. Cilt kurur ve dökülür.

KAN

Kanda demir azalması nedeniyle çeşitli kan hastalıkları başlar. Anemi ve hemoglobin bozuklukları görülür. Çabuk yorulma, kırgınlık, halsizlik görülür.

SAFRA KESESİ

Diyet safra kesesi faaliyetini etkiler. Çalışmayan safra kesesi taş üretmeye başlar.

KEMİK

Süt, yoğurt ve peynirin az tüketilmesinden dolayı ortaya çıkan kalsiyum eksikliği kemik erimesine yol açar Kemiklerin kırılması kolaylaşır, kırıkların iyileşme süresi ise uzar.

ENERJİ

Metabolizma bozuklukları lahana diyeti, greyfurt diyeti gibi sebze meyve diyeti sonucu ortaya çıkar.Sadece meyve ve sebze ile beslenenlerde (et ve balık yemeyenlerde) metabolizma bozuklukları ortaya çıkar, tüketilen her türlü besin kilo yapar.

Beslenme rehberi

Sağlıklı beslenmenin temel kuralları
Yağ kaybı sadece kilo kaybı demek değildir
Yiyecek piramidi - Doğru seçim için rehberiniz
Kilo kontrolünde yiyecek piramidi
Sağlıklı yiyecek seçimi
Sağlıklı yiyecek seçenekleri için öneriler

Zayıflamak sadece kilo vermek değil, aynı zamanda kontrolü ele almaktır. Yiyeceklerinizi iyi seçerseniz kontrolü de elinizde tutarsınız.
Kilo vermek alınan ve yakılan kalorilerin dengelenmesi ile ilgili bir süreçtir. Bu bölümde yediklerinizle ilgili bilgiler bulacaksınız. "Diyet" kelimesi ile, belli bir zaman uygulanan ve kilo verildikten sonra bırakılan bir program anlatıldığından "diyet uygulamak" terimi pek uygun değildir. Diyet, uzun süreli bir sorun için kısa vadeli çözümler getirir.
Öneriler, başarılı bir şekilde kilo vermenizi sağlamak ve yeniden kilo almanızı önlemek amacıyla tasarlanmıştır.

Beslenme programının üç basit kuralı vardır:
Daha az yağ yiyin. Aldığınız yağ miktarının günlük toplam kalori miktarının 1/3'ünden az olmasını sağlayın.

Daha çok sebze ve meyve içeren, dengeli ve çeşitli yiyecekler yiyin.

Günde 3 ana öğün ve aralarda yağdan ve kaloriden fakir ara öğünler yiyin.




Sağlıklı beslenmenin temel kuralları

Kaloriler hayatın yakıtıdır
Kaloriler hayatınızı sürdürmeniz için gereken enerjiyi verirler. Yediğiniz her yiyecekte belli miktarda kalori vardır. Besinlerle aldığınız kalorilerin kaynakları yağlar, karbonhidratlar ve proteinlerdir.
1 gram yağ = 9 kilokalori
1 gram karbonhidrat = 4 kilokalori
1 gram protein = 4 kilokalori

Yukarıda da belirtildiği gibi yağlar kalori açısından, hem karbonhidratlardan hem de proteinlerden iki kat daha zengindir. Vücudunuz yiyeceklerden gelen kalorileri alabilmek için besinleri karbonhidratlar, proteinler, yağlar, mineraller ve vitaminler gibi bileşenlerine ayırmak zorundadır. Bu bileşenler daha sonra kan dolaşımına katılırlar ve tüm vücuda dağılırlar.
Sindirimin gerçekleşmesi için de enerji gereklidir. Bu olaya termojenik etki denir.

Yiyeceklerin termojenik etkisi

Tüketilen her 100 kalori için yakılması gereken kalori miktarı:
Protein 25-40
Karbonhidrat 6-8
Yağ 3

Sizin de gördüğünüz gibi diyetsel yağın termojenik etkisi yok denecek kadar azdır ve bu nedenle doğrudan yağ olarak depolanır. Bu yakma işlemi yemekten hemen sonra başlar ve birkaç saat sürer. Yağdan zengin beslenme durumunda vücut aşırı yüklenir ve yakma süresi kısalır. Gün içinde ki birkaç hafif yemek, vücudunuza kalori yakması için ek fırsatlar kazandırır.

Karbonhidratlar

Karbonhidrat vücudun glikoza dönüştürebildiği her türlü maddedir. Glikoz hücrelerin enerji olarak kullandığı en önemli maddelerden biridir. Karbonhidratlar glikoza yıkılma özeliklerine göre basit ya da karmaşık olabilirler. Saf buğday ekmeği, şeker ve alkol kalori fazlalığı olduğunda kolaylıkla yağa dönüşebilen basit karbonhidratlara örnek olarak verilebilir. Yapraklı sebzeler, patates ve hububat ürünleri karmaşık karbonhidratlara örnektir. Bu grup yiyecekler sağlıklı olmanız için gereken bütün besinlere sahiptir ve beslenme programınızın temelini oluşturmalıdır.
Proteinler
Proteinler, vücudun en etkili kalori yakıcı bölümü olan kas dokusunu güçlendirmek açısından çok önemlidir. Protein ette, süt ürünlerinde ve daha az olarak hububat ürünlerinde bulunmaktadır. Yemeklerinizin yeterli miktarda protein içerdiğinden emin olun, ancak bu tür gıdaların yağdan da zengin olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Mümkün olduğunca yağ açısından fakir alternatifleri seçmeye çalışın.

Yağ

Yaşamın idamesi ve sağlık için çok önemli olan yağ, sadece fazla miktarda alındığında zarar verir. A, D, E ve K vitaminleri gibi önemli vitaminler için taşıyıcılık görevi yapar. Vücudun savunma sisteminde önemli bir rolü olan yağ, östrojen gibi homonların üretiminde ve depolanmasında görev alır.
Günümüzde, sağlık uzmanları sağlıklı bir diyette bulunması gereken kalori miktarının en fazla 1/3'ünün yağdan gelebileceğini belirtmektedirler.

Yağ kaybı sadece kilo kaybı demek değildir
Gerek hastalar, gerekse doktorlar başarı göstergesi olarak verilen kiloyu dikkate alma eğilimindedirler. Oysa bakmanız gereken şey nicelik değil niteliktir. Kilo kaybı yağdan ya da "yağ dışı kitleden" olur. Kilo kaybının ilk dönemlerinde bu yağ dışı kitle su iken, ilerleyen zamanlarda kas ağırlıklı olur. Kas dokunun kalori yaktığı, buna karşın yağ hücrelerinin ise depoladığı bilinen bir gerçektir. Kayıp, kas dokudan olduğunda vücudunuzun fazla kaloriyi yakma yeteneği de azalır. Hızlı kilo vermeyi sağlayan diyetler niceliği niteliğin önünde tuttuklarından kayıplar daha çok yağ dışı kitleden olur ve bu nedenle çok kısa süre içinde yeniden kilo alınır.
İdeal olanı kayıpların ¾'ünün yağdan ve ¼'ünün de yağ dışı kitleden olmasıdır. Yağ dokudan kaybetmeyi hedefleyen, yavaş ve sabit bir kilo kontrol programı bu amaca ulaşmak için yeterlidir.

Diyetinizdeki yağı kesin
Yağ beğenilen pek çok yiyeceğin tadına ve kokusuna güzellik kattığından, yiyeceklerinizdeki yağ oranını azaltmanız hiç de kolay değildir. Buna rağmen, beğenilerinizden çok fazla fedakarlık yapmadan da yiyeceklerinizdeki yağ miktarını azaltabilirsiniz.

Yiyeceklerinizdeki yağı azaltmanıza yardımcı olacak bazı öneriler:

Tereyağı, mayonez ve salata sosu gibi şeyleri azaltın.

Patates cipsi gibi yağlı çerezleri azaltın.

Yağda kızartılan yemekleri azaltın.

Et yerine tavuk ya da balık eti tüketin.

Daha çok sebze, meyve ve hububat ürünü tüketin.

Kahvaltı alışkanlıklarınızı değiştirin. Önceden böyle bir alışkanlığınız yoksa kahvaltı yapmaya başlayın. Yağda yumurta, tereyağlı kızarmış ekmek gibi şeyler yemeyin.

Mümkün oldukça yağdan oranı düşük alternatifleri tercih edin.



Yiyecek Piramidi - Doğru seçim için rehberiniz

Günümüzde insanların çoğu arzuladıkları yiyeceklere kolaylıkla ulaşabilmektedir. Sosyal ve duygusal gereksinimlerimizi karşılayan, dengeli beslenmemizi sağlayan bütün yiyeceklerin hayatımızda yeri vardır. Yiyecekleri iyi ya da kötü diye sınıflamak ya da yasaklamak doğru değildir. Sağlıklı bir şekilde kilo vermenin anahtarı dengeyi bulmaktır. Yiyecek piramidi bu dengeyi oluşturmanıza yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Herkesin günlük kalori ve besin gereksinimleri farklıdır. Bir beslenme uzmanı bu konuda size yardımcı olabilir. Kilo vermek ve sağlıklı yaşamak için piramidin tabanını oluşturan yiyeceklerden bol miktarda yemeli, tepesindekilerden ise mümkün olduğunca kaçınmalısınız.
İyi planlanmış dengeli bir yemek şunlardan oluşmalıdır:
%20-30 oranında yağ
%10-20 oranında protein
%50-70 oranında karbonhidrat


Kilo Kontrolünde Yiyecek Piramidi

Yağlar, tatlılar, alkol yağdan açısından zengin yiyecekler Süt ürünleri Daha az yeyin Et, kümes hayvanları, balık, deniz ürünleri, yumurta, fındık Hububat ürünleri, tahıl ürünleri, pirinç, makarna Meyveler Yağdan açısından fakir yiyecekler Sebzeler Daha çok yeyin

Bir porsiyon ne anlama gelir?

Günlük porsiyon sayısı

Hububat ürünleri
(ekmek, tahıl ürünleri, pirinç, makarna)
1 dilim ekmek (30 gram)
1 kase hazır mısır gevreği (30 gram)
½ kase pilav ya da makarna (100 gram)
½ kase pişmiş bakliyat (100 gram)
Her öğün 2-3

Sebzeler
1 kase yapraklı pişmemiş sebze (50 gram)
½ kase pişmiş sebze (50 gram)
½ kase sebze suyu (180 gram)
Her öğün 2-3

Meyveler
1 adet orta boy meyve (100 gram)
½ kase dilimlenmiş meyve (125 gram)
1 kase taneli meyve (100 gram)
¾ bardak meyve suyu (180 gram)
Yemeklerle birlikte ya da
ara öğün olarak 1-2

Süt ürünleri
(süt, yoğurt, peynir)
1 kase süt ya da yoğurt (245 gram)
Doğal peynir (45 gram)
İşlenmiş peynir (60 gram)
Kahvaltıda ve
öğle yemeğinde 1-2

Et ve bakliyat
(et, kümes hayvanları, balık, kuru fasulye, yumurta,
fındık)
Pişirilmiş et, kümes hayvanı eti, balık (56-85 gram)
½ kase bakliyat ya da 1 yumurta = 30 gram et
1/3 kase fındık ya da türevi çerez = 30 gram et
Herhangi iki öğünde bir 2


Sağlıklı yiyecek seçimi

Kilonuzu düzenlemeye yağ ve kalori içeriği düşük yiyecekleri öğrenerek başlayın. Bunun için yiyecek piramidinden yararlanabilir ve yemeklerinizi planlarken de aşağıdaki önerileri uygulayabilirsiniz.

İçecekler

Alkollü içecekler yağ içermemelerine rağmen kaloriden zengindir ve kolayca yağa dönüşen basit şekerlerden meydana gelirler. Alkol oranı arttıkça kalori miktarı da artar. Alkol ayrıca vücudun yağı yakma yeteneğini azaltır.

Normal bir kutu kolada yaklaşık olarak 200 kalori vardır. Günde bir kutu kola içerseniz bu yılda 73000 kaloriye ve 9 kilograma tekabül eder. Şekersiz içecekleri tercih etmeniz daha mantıklıdır.

En iyisi günde 6-8 bardak su için.


Sebzeler

Kilo vermek için sebzelerden daha iyi bir yiyecek grubu yoktur. Sebzeler kalori açısından fakir, lif, mineral ve vitamin açısından zengindir. Hiç yağ içermedikleri ya da çok az içerdikleri için sağlıklı beslenmenize katkıda bulunurlar. Yediğiniz sebzelere tereyağı, krema ya da peynir sosu dökmeyin. Sirke, soya sosu ya da limon suyu ise kullanabileceğiniz alternatiflerdir.

Kremalı salata soslarından uzak durun.

Salatanıza yağ dökmeyin ve yağ içeriği yüksek katkı maddeleri kullanmayın.

Patates yağ oranı düşük ve kilo verme programınızda gönül rahatlığı içinde kullanabileceğiniz bir yiyecektir. Ancak kesinlikle tereyağı ile yemeyin. Kızartmak yerine fırında ya da yapışmayan bir tencerede pişirmeniz daha doğru olur.

Zeytin, yağ yönünden zengin olduğu için kısıtlı yenmelidir.


Süt ürünleri

Yağsız ya da az yağlı süt, yoğurt veya peynir kullanın.

Çırpılarak hazırlanmış kremanın bir kasesinde neredeyse tamamı yağdan gelen 400 kalori vardır.

Soslar ya da tatlı için krema yerine koyulaştırılmış süt kullanın.


Yumurta

Tam yumurta yerine yumurtanın akını kullanın.

Yumurtayı yağda kızartmak yerine kaynatın ya da haşlayın.

Yumurta ve omletlerinizi yapışmayan bir tavada yapın.


Şekerler ve tatlılar

Tatlı yaparken şeker yerine bal kullanın.

Bütün meyve konservelerinde yağ ve şeker miktarı düşüktür.


Otlar ve baharatlar

Taze otlar ve baharatlar kullanarak, yağ korkusu taşımaksızın yemeklerinize lezzet katmanız mümkündür. Bazı istisnalar dışında otlarda ve baharatlarda kalori ve yağ miktarı düşüktür.

Et, kümes hayvanları ve balık

Hiç bir zaman kızartmayın. Bunun yerine, fırında pişirin.

Kümes hayvanlarının derisini ayırın.

Beyaz et kırmızı etten daha sağlıklıdır.

Tavuk ya da hindi sosisleri en azından sığır etinden yapılan sosis kadar yağlı olabilir.

Bel bölgesi, sığır ya da kuzu etinin en hafif yeridir.

Etinizdeki yağlı kısımları her zaman ayırın.

Sosis, salam gibi önceden hazırlanmış etler yağdan zengindir.

Et yemeklerini, çorbaları ve sosları bir gün önceden yapın ve soğutun. Servis yapacağınız zaman yağını ayırın.

Balık ve deniz ürünleri mükemmel seçeneklerdir.


Hububat ve tahıl ürünleri, pirinç, makarna

Hububat ve tahıl ürünleri dengeli ve sağlıklı beslenmenin ana unsurlarındandır. Yağdan fakir olmalarına rağmen kalori içerikleri yüksek olduğu için çok fazla miktarda yenmeleri doğru değildir.

Makarna kilo kontrolünün sağlanmasında son derece önemlidir. Ancak porsiyon boyunun çok önemli olduğu (1 kase makarna 200 kalori içerir) ve et sosu gibi katkı maddelerinin kullanılmaması gerektiği unutulmamalıdır.


Yağlar ve soslar

Margarindeki yağ ve kalori miktarı tereyağından daha fazladır. Bu nedenle, kalori miktarı düşük, "diyet" margarin kullanabilirsiniz.

Yağsız mayonez kullanın.

Diyet salata sosu, ya da en iyisi sirke kullanın.

Kolesterolsüz demek yağsız demek değildir.



Dondurulmuş gıdalar

İş hayatı yoğun olan pek çok kişi dondurulmuş hazır gıdalara yönelmektedir. Bunlar genellikle yağ ve kalori açısından zengin yiyeceklerdir. Paket etiketlerini dikkatli bir şekilde okuyun ve 100 kalori başına 3 gramdan fazla yağ varsa bu yiyeceklerden uzak durun.
Kuruyemiş

İyi yanları kolesterol içermemeleri, lif, vitamin ve mineral açısından zengin olmalarıdır.

Kötü yanları, kalori ve yağ açısından zengin olmalarıdır. İki avuç dolusu yediğinizde günlük yağ miktarınızın tamamını ve kalori miktarınızın yarısını alırsınız.


Ara öğünler

Yağdan ve kaloriden fakir ara öğünler kilo verme programınızın önemli bir bölümünü oluştururlar.

Taze sebze ve meyveler çok yararlıdır.

Yağsız krakerler cipslerden daha uygundur.



Sağlıklı yiyecek seçenekleri için öneriler

Genel olarak Her gün vitamin hapı alın, bu özellikle yeterli miktarda meyve ve sebze yemiyorsanız önemlidir.

Gün boyunca 5-8 kez hafif yemekler yeyin. Öğün atlamayın ve ağır yemeklerden kaçının.

Yemeklere saldırmayın. Daha az ve yavaş yerseniz daha çok tat alırsınız.

İçki içmeden önce düşünün. Alkol kalori bakımından çok zengindir, besleyiciliği yoktur, yağ depolanmasını uyarır ve irade gücünüzü olumsuz etkileyerek yanlış seçimler yapmanıza zemin hazırlar.

Günde 6-8 bardak su için. Yemeklerden önce içeceğiniz bir-iki bardak su daha çabuk doymanızı sağlar.

Yemeklere yağsız sıcak bir çorba ile başlayın. Bu sizin yavaş yemenizi ve çabuk doymanızı sağlar.

Tetikleyici yiyecekleri kontrol etmeniz son derece güç olduğundan bunlardan tamamen uzak durun.

Elle yenen yiyeceklerden kaçının. Ne kadar yediğinizi kontrol edemezsiniz.

Başka birinin tabağındakilere göz koymayın.

Daha çok, balık ve derisini ayırarak kümes hayvanı eti yeyin, kırmızı et miktarını azaltın.

Daha çok sebze ve hububat yeyin.

Mümkün olduğunca yağdan fakir alternatifleri seçin.

Annenizin ne söylediği önemli değil, tabağınızdaki her şeyi yemek zorunda değilsiniz.


Alışverişte

Alışverişe boş bir mideyle gitmeyin. Gördüğünüz her şeyi almak istersiniz.

Bir alışveriş listesi hazırlayın ve bu listeye bağlı kalın.

Sizin için uygun olmayan, sakınmak istediğiniz yiyeceklerin bulunduğu reyonlara gitmeyin.

Paket etiketlerini okumayı öğrenin.

İhtiyacınız olandan fazlasını satın almayın.

Genellikle yağ ve kalori yüklü olan hazır gıdalardan kaçının.

Satın almazsanız yemezsiniz.


Yemek hazırlarken

Yemekleri basit hazırlayın, sos eklemeyin.

Yemek pişirirken yemeyin. Taze sebzeler bu kuralın dışındadır.

Yemek pişirirken yağ gereksinimini azaltmak için yapışmayan tencereler kullanın.

Yağ kullanmak zorundaysanız zeytin yağı veya susam yağı kullanmaya çalışın ve miktarını az tutmaya özen gösterin.

Et üzerinde görülen tüm yağı ayırın.

Bonfile yerine hindi etini tercih edin.

Bir tam yumurta yerine iki yumurtanın beyazını kullanın.

Fırında pişirilen yiyeceklerde, meyva püresi ve sosu yağın yerine kullanılabilecek mükemmel alternatiflerdir.

Bir parça rendelenmiş peynir yemeğe çeşni katar, verdiği kalori de çok azdır.

Yağda kızartmak yerine tavuk suyu, tuzdan fakir soya sosu ya da su içine sote yiyecekler hazırlayın.

Yemeği hazırlarken en iyisi fırında pişirmek ya da kaynatmaktır.

Sos ve çorbalara krema yerine patates püresi eklenebilir.

Yemek tarifinde 1/2 kaşık yağdan söz ediliyorsa siz onun da yarısını koyun. Tat tomurcuklarınız aradaki farkı anlamaz, fakat bel çevreniz bunu ayırt eder.

Yağ yerine baharat kullanın. Taze otlar ve baharatlar kalori ya da yağ korkusu olmadan yemeklerinize çeşni katar. Çeşitli etnik yemekleri deneyin.

Arta kalan yemekleri hemen dondurun, yoksa buzdolabına koyamazsınız ve kendinizi yemek zorunda hissedersiniz.


Evde yemek

Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Evinizde yağdan ve kaloriden zengin yiyecekler bulundurmak zorundaysanız kolayca ulaşabileceğiniz yerlerde olmamalarına dikkat edin.

Televizyon ile yemeği karıştırmayın. Tabağınız yerine televizyona bakarsanız ne yediğinizi ve ne kadar yediğinizi anlamazsınız.

Yemeği daima yemek masasında yemeyi bir kural olarak belirleyin, hiçbir zaman ayakta yemeyin.

Hiçbir zaman paketten ya da kutudan yemeyin. Bir tabağa bir miktar alıp paketi ortadan kaldırın.

Yemeği tabaklara koyarken porsiyonların çok büyük olmamasına özen gösterin ve bu işi mutfakta yapın. Masada sadece salata ve sebze gibi yararlı şeylerin bulunmasına izin verin.


Dışarda yemek

Evden asla aç karnınıza çıkmayın. Bir restorana gitmeden önce bir bardak meyve suyu için ya da bir parça meyve veya havuç gibi şeyler yeyin.

Restoranda ekmek sepetinin masadan kaldırılmasını isteyin.

Tüm sosların yemeğinizin üzerine değil, yanında servis edilmesini isteyin. Bunları çatalla alın.

Garsona yemeklerin nasıl hazırlandığını sorun.

Kızarmış yiyeceklerden uzak durun!

Büyük porsiyon istemek en iyi fikir gibi gözükse de fazla kalori ve yağa değmez.


Kaçınılması gereken yağdan zengin yiyecekler

Tam yağlı beyaz peynirler

Bonfile

Pirzola

Ördek eti

Tereyağı (günde üç çay kaşığına kadar alabilirsiniz)

Yağ (günde üç çay kaşığına kadar alabilirsiniz)

Mayonez (günde üç çay kaşığına kadar alabilirsiniz)

Salata sosu (günde en fazla bir yemek kaşığı)

Kuruyemiş (günde en fazla bir yemek kaşığı)

Not: 1200, 1500 ya da 1800 kalorilik bir günlük diyeti her biri 300 kaloriden oluşan küçük gruplara bölün.

BESİNLER VE PİŞİRME TEKNİKLERİ

Kansere karşı savaşta en önemli kural sık sık, azar azar dengeli beslenmek. Diyet ve beslenme uzmanı Gökçenler'e göre besinleri uzun süre yüksek ısıda pişirmek ise kansere davetiye çıkarıyor.


Son yıllarda kanser tedavisindeki gelişmeler hızla ilerlerken, pek çok alanda olduğu gibi kanserde de koruyucu tıbbın önemi artıyor. Bilim adamlarının bu kadar önem verdiği koruyucu tıbbın en önemli silahlarından biri ise beslenme. Yiyip içtiğimiz, elimizin altındaki besinlerin her biri, birer kanser savaşçısı. Öyle ki besinlerdeki kansere karşı koruyan bazı maddeler, kanser ilaçlarının içeriğine dahi giriyor.
Diyet ve beslenme uzmanı Murat - Aysun Gökçen çifti de "Kanseri beslenerek yenebilirsiniz " adlı yeni kitaplarında kanser ve beslenme ilişkisine ışık tutuyor. Özellikle yemekleri pişirirken yapılan yanlışlara dikkat çeken Gökçenler, yanmış yiyecekleri kesinlikle tüketilmemesi, proteinli süt gibi besinlerin asla şekerle kaynatılmaması gerektiğini vurguluyor. Gökçenlere göre geleneksel bazı pişirme yöntemlerimiz ve yemeklerimiz, kansere davetiye çıkarır nitelikte. Bunlardan bazıları, kestane kebap, gözleme, kavrulmuş leblebi, krem karamel....
Gökçen çifti, Remzi Kitabevi'nden basılacak bu yeni kitapları henüz piyasaya çıkmadan önce sorularımızı yanıtlayarak, merak edilenleri anlattı...
Kanser oluşumuyla beslenme ilişkisi nedir?
- Farklı kaynaklara göre beslenme ile ilgisi yüzde 10 - 70 arasında olup, genel olarak yüzde 35 kabul edilir. Bu çok yüksek bir oran. Radyasyon ve sigarayı beslenmeyle kıyaslarsak, beslenmenin önemi daha çok anlaşılır. Radyasyonla kanser oluşumu oranı normal koşullarda yüzde 1 - 5 arasındadır. Sigara içmenin kanser oluşumuna etkisi ise ortalama yüzde 25 oranında olduğu bildirilmekte. En önemlisi, tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 70'i beslenme, egzersiz ve diğer yaşam tarzı alışkanlıklarıyla önlenebilmektedir.

Kansere karşı beslenmede en önemli kural nedir?

- En önemlisi beslenme yoluyla bağışıklık sistemimizi güçlü kılabildiğimiz için yeterli ve dengeli beslenmek. Yani sık sık, azar azar, az yağlı ve günlük alması gereken besin maddelerini alarak. Herkesin en azından bir kere bile olsa bir diyetisyene başvurması lazım. Diyetisyene gittiği zaman proteini, karbonhidratı, yağı ne kadar alması gerektiğini öğrenecek.

Hangi besinleri riskli kabul etmeliyiz?

- Bolca kuyrukyağı katılmış ve mangalda kavrulmuş kebaplar çok dikkat edilmesi gereken yiyeceklerin başında gelir. Keşke, bu besinleri hiç yemeden durabilsek... Ayrıca, karamelize edilmiş yiyeceklerden uzak durulması lazım. Şekerin yakılması olarak tanımlayacağımız karamelizasyon, kanser yapıcı faktörler arasında düşünülmelidir. Bundan dolayı, karamelli pasta, karamelli dondurma gibi besinleri çok sık tüketmemek gerekir.

Öyleyse pişirme yöntemleri de etkili...

- Yanmış olan her besinde risk çok yüksektir. Susamı yanmış simit, yanarak üzerinde siyah benekler oluşmuş bazlama, gözleme tipi yufkalar, kabuğu yanmış ekmek, kurabiye, börek ve kek, fazla kızartılmış ekmek, kestane kebabın yanmış dış yüzeyi, kavrulmuş ve üzerinde siyah benekler oluşmuş sarı leblebi türü besinler çok sık tüketilmemelidir.

Yemek pişirirken nelere dikkat etmeli?

- Maalesef çoğu kişi soğanı yağın içinde iyice kavurarak yemek yapmaya başlar. Ama gerçek şu ki yağın içinde soğanı kavurmak kansere davetiyedir. Dumanlama - tütsüleme yöntemi ile hazırlanmış füme besinler tehlikeli gruptadır. Kısacası, besinlerin sizi kanser yapmalarını istemiyorsanız onların canını yakmayın. Yani yüksek ısıya uzun süre maruz bırakmayın ve de durup dururken tütsülemeyin.

Peki soğanı nasıl kullanmalı?

- Sebze yemeklerinde önce kıyma veya et suyla birlikte öldürüp pişirilmeli. Soğan üzerine çiğden konmalı. Soğanla biraz pişirdikten sonra salça ve domatesi koyup su kaynamaya başladıktan sonra sebzeler doğrayarak içine atılmalı. Sebze yemeklerinde vitamin ve mineral kaybını önlemek için en doğru olan, çok az suda pişirmektir.

Kanserojenlere karşı etkili olan maddeler neler?

- Vitamin ve minerallerin dışında 'ikincil bitki maddeleri' veya 'Fitokimyasal' dediğimiz bazı özel maddeler vardır. Bu maddelerin kanser riskini önlediği bilinir. Brokolide bulunan 'Sulforofan', çilek, böğürtlen, üzüm cevizdeki 'Ellag Asidi', narenciye ve kimyondaki 'terpen', domates, avakado ve mürdüm eriğindeki 'Lutein' maddesi ve bir çok bitkide bulunan 'Flavanoidler', vücudun ürettiği protein moleküllerini aktive edip, insan hücrelerine giren kanser yapıcıları zararsız hale getirmelerini sağlarlar.
Yediklerinizi kanserojen hale getirmemek için
Uzun süre yüksek ısıda işleme tabi tutulan bol proteinli besinler, kanserojen maddelerin oluşumuna neden olur. Buna mutajenite denir. Eti 35 dakika süreyle ızgara yaparsanız veya 5 dakika süreyle kızgın yağda kızartırsanız, kanserojen hale getirmeyi başardınız demektir.
Eti sebzelerle birlikte pişirirseniz - türlü, kıymalı taze fasulye gibi- o zaman mutajenite oluşumunu çok büyük oranda önlemiş olursunuz. Eti tek başına yemek yerine daha çok sebze ile karıştırarak yemek her zaman daha sağlıklıdır.
Taze sebzeleri yağda kızartmayın. Kanserojen etki oluşturabilirsiniz.
Sebze ve kurubaklagilleri yıkamadan yemeyin, pişirmeyin. Çünkü, tarım ilaç kalıntılarını pişirme yolu ile yok edemezsiniz.
Pirinç, un, soğan gibi besinleri yağda kavurmayın. Protein kaybı olur. Ayrıca, kanserojen etki oluşturabilirsiniz.
Yüksek ısıda uzun süre kaynatmayın. Bu bir çok vitamin ve mineralin kaybına neden olur, kanserojen etki oluşturabilir.
Ateşe çok yakın tutarak pişirme ve tütsüleme yapmayın.
Kurubaklagil ve tahılları kuru, nemli olmayan yerlerde saklayın. Aksi takdirde küf toksinleri oluşturabilirsiniz.
Buzluktan çıkartıp çözdürdüğünüz yiyecekleri bir daha dondurmayın. Aksi taktirde kanserojen etki oluşturabilirsiniz.
Özellikle salça, turşu, reçel vb. gibi besinleri boşalmış deterjan ve ilaç kutularında, boyalı plastiklerde saklamayın. Kurşun ve kanser yapıcı diğer maddeler yiyeceğe geçer.
Küf ve toksin üremiş besinlerden uzak durun.

Gökçen'lerin kansere karşı özel olarak hazırladığı yemek tarifleri

SAĞLIK ÇORBASI (4 Kişilik)
Malzemeler
Yarım su bardağı bezelye
1 su bardağı dilim doğranmış havuç
1 su bardağı kıyılmış karnabahar
1 su bardağı kıyılmış brokoli
1 adet kalın kıyılmış kırmızı soğan
2 adet doğranmış domates
1 tatlı kaşığı zencefil
1 çorba kaşığı toz kişniş
1 tatlı kaşığı kimyon
1 çay kaşığı karabiber

Hazırlanışı:
Bezelyeler önce haşlanır.
Sonra kalan malzemeler ile birleştirilip üzerine bir miktar daha su ilave edilirek (suyun sebzelerin üzerini üç parmak geçecek kadar eklenmesi yeterli olur) pişirme işlemine devam edilir.
Taneli yada blenderdan geçirerek servis yapılır.

İşte kanser savaşçıları

Gökçen çifti, "Lütfen aşağıdaki sebze ve meyveleri sıkça ve bol yiyin. Çünkü içlerinde kanserin hiç hoşuna gitmeyecek bir şeyler var" diyerek kansere karşı "altın besinleri" sıralıyorlar.

Bezelye

-Pırasa
-Taze fasulye
-Karadut
-Kızılcık
-Kayısı
-Kuş üzümü
-Kiraz
-Vişne
-Ananas
-Kırmızı ve kara üzüm
-Mandalina, portakal
-Greyfurt, limon
-Ispanak
-Karnabahar
-Brokoli
-Kırmızı lahana
-Kara lahana
-Yeşil lahana
-Kuşkonmaz
-Dereotu
-Pazı
-Turp
-Şalgam
-Soğan
-Sarmısak
-Avakado
-Mürdüm eriği
-Domates
-Biber
-Isırgan otu
-Keten tohumu
-Kimyon
-Soya filizi

DENGELİ BESLENME

Sağlıklı olmanın sırrı, yediklerimizin çeşitleri kadar miktarlarına da dikkat etmekten ve vücudumuz için gerekli olan besin öğelerini doğru tüketebilmekten geçiyor. Sağlıklı büyüme ve gelişme için 40’dan fazla besin öğesine ihtiyacımız var. Bu besin öğelerini 6 ana grupta toplayabiliriz.

· Karbonhidratlar : Ekmek, makarna, pirinç, tahıl ürünleri ve kurubaklagillerde yüksek miktarda bulunur. Şekerler de karbonhidratlar grubunda yer alır. Şekerler, bildiğimiz çay şekeri ( sukroz ), meyve şekeri ( fruktoz ) ve süt şekeri ( laktoz ) olarak gruplara ayrılır. Karbonhidrat vücudumuz için iyi bir enerji kaynağıdır. Günlük alınan enerjisinin % 55-60’ının karbonhidratlardan sağlanması gerekir. Burada önemli olan şekerli besinlerden çok, diğer karbonhidrat kaynaklarını tüketmektir.

· Proteinler : Et, süt ve ürünleri ile yumurta ve kurubaklagillerde yüksek miktarda bulunur. Hücrelerin gelişmesi, dokuların yenilenmesi için gereklidir. Günlük alınan enerjinin % 10-12’sinin proteinlerden sağlanması gerekir.

· Yağlar : Et, süt, peynir, margarin, tereyağ ve kuruyemişlerde yüksek miktarda bulunur. Günlük alınan enerjinin % 25-30’unun yağlardan sağlanması gerekir. Burada önemli olan bu miktarın en fazla % 10’unun doymuş yağlardan ( et, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklı ürünlerde bulunur. Aşırı tüketimi kolesterol seviyesinin yükselmesine sebep olur.), % 10’unun tekli doymamış yağlardan( zeytinyağı, kanola yağında bulunur.) ve % 10’unun çoklu doymamış yağlardan ( ayçiçeği, soya fasülyesi, tahıl ürünleri, balık ve ürünleri, ıspanak, brokolide bulunur.) karşılanmasıdır.

· Vitaminler, mineraller ve su diğer besin öğesi gruplarıdır.

Bu besin öğelerinin toplandığı besin gruplarını inceleyecek olursak;

· Süt ve süt ürünleri: Bu gruptaki besinler protein ve kalsiyumdan zengindirler. Ayrıca yağ ve bazı vitaminler içi iyi kaynaktırlar.
· Et ve et ürünleri : Bu gruptaki besinler diğerlerine oranla daha fazla protein içerirler. Ayrıca demir, çinko ve B vitaminlerinden zengindirler.
· Tahıllar : Bu gruptaki besinlerin önemli bir kısmı karbonhidrattır. Yine bazı B vitaminleri ve mineraller de vardır.
· Sebze ve meyveler : Sebze ve meyvelerin önemli bir kısmı sudur. Ayrıca protein, karbonhidrat, vitamin ve mineral içerirler. Bu grup özellikle C vitamini içi önemlidir.
· Yağlar ve şekerler : Şekerler vücuda enerji sağlarlar ve fazla miktarda tüketilmeleri dengesiz beslenmeye neden olur.
Yağ tüketiminden tamamen vazgeçmek sanıldığının aksine sağlıklı değildir. Çünkü vücudun belli miktarlarda yağa da ihtiyacı vardır. Özellikle vücudumuz için oldukça gerekli olan A,D,E,K gibi ancak yağda eriyerek yararlı olan vitaminler açısından yağların günlük beslenmede yer alması çok önemlidir. Önemli olan yağları bir denge içinde tüketmektir.

Diyet genel bilgiler

Yıllardır kozmetik ve estetik bir problem olarak gördüğümüz obezite aslında ciddi bir sağlık sorunudur. Obezite ile mücadele ederken dikkate almanız gereken ilk nokta bunun basit bir kilo problemi olmadığıdır. Bugün atmış olduğunuz adım size sağlıklı bir yaşamın kapısını açmakta yardımcı olabilecek küçük bir destektir.



::: Obezite nedir?

Obezite ya da şişmanlık, vücutta sağlığı tehlikeye sokacak ölçüde fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Bir insana obez diyebilmek için vücudundaki yağ miktarını ve dağılımını tespit etmek gerekir. Bunun için bugün en sık kullanılan yöntem "Beden Kitle İndeksi" nin hesaplanmasıdır. Beden kitle indeksi (ingilizce body mass index'in baş harflerinden BMI olarak kısaltılmıştır.) kilogram cinsinden beden ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanır.

BMI'ı ;
18.5 kg/m2 altında olanlar zayıf
18.5-24.9 kg/m2 arasında olanlar normal kilolu
25-29.9 kg/m2 arasında olanlar fazla kilolu
30-39.9 kg/m2 arasında olanlar obez(şişman)
40 kg/m2 üzerinde olanlar ileri derecede obez olarak tanımlanırlar.

Yağın vücuttaki dağılımı da önemlidir.Özellikle karında ve göbek çevresinde biriken yağlar,kalp ve damar hastalıkları için ciddi risk oluşturur.

::: Obezitenin nedenleri nelerdir?
Çok sayıda faktör obezitenin gelişmesine katkıda bulunur. Bunlar dört büyük kategoriye ayrılır:
* Kalıtsal faktörler
* Fizyolojik faktörler(yaşlanma , gebelik sayısı gibi)
* Yaşam biçimiyle ilgili faktörler(besinlerle fazla miktarda yağ alınması,pasif ve hareketsiz yaşam)
* Psikolojik faktörler(sıkıntı ve üzüntü gibi olumsuz duygulara tepki olarak yemek yenmesi)

Kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, solunum rahatsızlkıları, eklem rahatsızlıkları ve bazı kanser türlerine de yol açabilen obezite mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

::: Obezitenin tedavisi!
Amaç kısa sürede fazla kilo vermek değil uzun vadede yavaş ama sağlıklı bir şekilde zayıflayarak ulaşılan kiloyu muhafaza etmektir. Bunun için de gerekli olan yerleşmiş alışkanlıkları değiştirerek yeni bir yaşam tarzına uyum sağlamaktır. Yapılması gereken öncelikle yağ ve kalori miktarı düşük sağlıklı bir beslenme programına başlamak ve aynı zamanda sağlıklı bir yaşamın ayrılmaz parçası olan egzersizle bunu tamamlamaktır. Unutulmamalıdır ki %5'lik bir kilo kaybı bile obeziteye eşlik eden hastalıklarda(kalp ve damar hastalıkları,yüksek tansiyon,şeker hastalığı,kanda yüksek oranda yağ bulunması,solunum hastalıkları,eklem hastalıkları,inme,bazı kanser türleri) ciddi iyileşmeler sağlayacak ve yaşam süresini uzatacaktır.

::: Tek başına ilaç tedavisi yeterli midir?
Obeziteyi tedavi edebilmek için çok yönlü bir yaklaşım gereklidir. İlaç sadece bunu önemli bir parçasıdır. Beraberinde yağı azaltılmış düşük kalorili bir diyet,düzenli egzersiz ve yaşam biçimini değiştirmeye yönelik davranış yedavileri ile başarıya ulaşmak mümkündür.

::: Egzersiz
Kilo kaybetmek iyi güzelde bir daha geri almasak deriz ama hep aklımıza gelen başımıza gelir.Yapmış olduğumuz diyetlerle egzersiz yapmayı genelde ihmal ederiz.


Yarı aç yarı tok geçirdiğimiz günlerde kolumuzu kıpırdatmaktan acizlik getirir sürekli uyu haliyle dolaşırız.Bizi bu durumdan uzaklaştıran ve kendimize getiren tek şey terazideki ibrenin hiç değişmemesi.



Vücut nasıl kilo kaybediyor ?

Alınan enerji = Harcanan enerji kilo sabit
Alınan enerji > Harcanan enerji kilo artışı
Alınan enerji < Harcanan enerji kilo kaybı
Bu denklemden çıkartmamız gereken sonuç harcadığımız enerjiyi arttırmamız gerektiği.Bu da egzersizle mümkün olabilir.Günde 15 dakikayla başlayan ve arttırılan tempolu yürüyüş egzersizleri kilo veriminizi destekleyecek ve dinlenme metabolik hızını ( BMH ) düşmemesini sağlayacak.
Sık aralıklarla kilo kaybı ve kilo alımı : Kilo kaybının dinlenme metabolik hızına, Lipolitik Aktiviteye etkisi başlığından yapılan araştırmaya göre ;
Şişman kadın grubu 14 haftalık egzersiz ve zayıflama diyetine tabii tutularak beden bileşimi , oksijen tüketim gücü,dinlenme metabolik hızı ve karın yağındaki yağ aktiviteleri ölçülmüştür.Kişiler ;
1 ) Diyet + Egzersiz sık sık uygulayan
2 ) Diyet + Egzersiz sık uygulamayan
3 ) Sadece diyet uygulayan olmak üzere gruplandırılmıştır.

Bu süre sonunda 3. ve 1. Grup karşılaştırılmış kilo kaybı ve yağ kaybı yönünden 1. Grubun karşılaştırılması sonucunda kayda değer sonuçlara ulaşılamamıştır.
Bu araştırmaya göre sadece diyetle zayıflayan 3.grupta dinlenme metabolik hızında düşme saptanmıştır. Bu a
 
Üst