Bir Kaç Yazı Benden.....

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Sevgiyi tarif etmeye kalksan......

Korkunun olduğu yerde aşk yoktur. Cesarettir sevmek.
Düzenlere,oyunlara,kötülüklere meydan okumaktır. Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan,bencilliği hiçe saymaktır.
Bir başka açıdanda inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır.
İnsan sevince; sevdiğine bütün varlığı ile teslim olmamışsa,yeteri derecede sevmemiş demektir.
Ve ona kayıtsız şartsız inanmıyorsa,sevgiden bahsetmeye bile hakkı yoktur.
Kıskançlık inancımızın bütünlüğü ölçüsünde besler aşkı. Şüpheyse öldürür.Şüphenin olduğu yerde inancın yeri olmaz. Sevgiden bahsedilemez orada.
Kıskançlıksa; kutsal bir duadır,dudağında sevenlerin. Sevmek; var olmaktır bir bakıma,derinden bakılınca yokluğa benzer.
Sevmek bütünlenmektir. Çok seven eksildiğini zanneder,oysa artmaktadır sevmek,çoğalmaktır.
Çevrenin gözlerimizden silinmesi, önce bir eksilme hissi verir insana. Fakat o her şeyimizi varlığı ile doldurdukça arttığımızı anlarız.
O bir tek kazanç,bütün kayıplarımıza bedeldir. Bir an gelir; her şeyi onunla değerlendirmeye başlarız. O bugün mutluysa yaşamak güzeldir. Kabımıza sığmayız. Şarkılar söylemek gelir içimizden. O kederliyse ,gözlerimizde herşey kederlidir artık. Bütün güzellikler bir bir yitirirler anlamlarını. O anlarda ölümü düşünürde,yine ölemeyiz kurtulamamak için.
Yanmaktır,tutuşmaktır sevmek ve yaşadıkça hiç sönmemektir.
Dinle sana sevmenin ne olmadığını söyleyeceğim önce. Ne olduğunu sonra anlayacaksın.
Dinle, sevmek alış veriş değildir. Geometri değildir,aritmetik değildir. En değerli şeydir belki,ama karşılığında hiçbir şey alınmaz. Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek.İskambil kağıdı değildir,zar değildir,bir dilim değildir,hesap pusulası değildir sevmek. Sevginin bedeli yine sevgiyle ödenir,altınla değil.
Sevilmekse; sevmenin mükafatıdır ancak,karşılığı değil. Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz. Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür.
Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez. Sevgi; gram değildir, mesafe değildir. Derinlik sanırsınız,yüksekliktir o. Sevgi; dudak değildir,göz değildir,saç değildir. Sandalye değildir sevgi,yatak değildir, çarşaf değildir. İçki değildir,içemezsiniz fakat herşeyden güzeldir sarhoşluğu.
Geçip karşısına seyredemezsiniz,manzara değildir,tablo değildir,heykel değildir.
Okuyamazsınız kitap değildir. Bilmece değildir,çözemezsiniz.
İstesenizde içinizden atamazsınız.
Kan değildir,kesip damarınızı akıtamazsınız.
Siz ağladıkca o güçlenir içinizde.
Akmaz, gözyaşı değildir.
Kuş değildir uçmaz,
çiçek değildir koklanmaz.
Bitmez çile değildir.
Ne desen o değildir sevmek.
SEVGİYİ TARİF ETMEYE KALKSAN, KİMİ ANLATIRDIN DÜNYAYA . . .
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Her Veda Çıktığı Kapıyı Açık Bırakır..

Ayrılık, yarımların acısını bırakır ömrümüzün herhangi bir vaktine. Yaşanılan acı sadece bir sözcüğün sıradanlığına sığdırılmıştır. Oysa o, soluk alıp verilen her dakikada saklıdır. Gecenin karanlığı ile gelen sızı, göçmen kuşların kanadına takılan sevinç, kuzeyden esen rüzgarın kokusu, sonsuz dokunuştur ayrılık.

Giden biraz yaşanmışlık biraz da yaşanacak şeyler götürmüştür. Biraz kendi ömründen biraz da onun ömründendir götürdüğü. Oysa gözlerdeki ıssızlıkta bulunmuştur aranılan. Hiç bir bencillik kıyılarına uğramadan yanaşılan bir limandır yaşanılan. Onca kalabalığın içinde çırılçıplak bulunulan yalnızlıktır paylaştıkları. Uzun zamanlardan topladıklarıdır birbirlerine sundukları. Giden götürmüştür bir ömür biriktirdiği acıları da.

Bir kuş kanadının çırpınışı kadar kısadır. Her şey bir anda bitiverir. Bulunduğu gibi, yüreğe kabul edildiği gibi, anlaşıldığı gibi değildir bu. Zamanın hızı daha acımasızca işler terk edişin durağında. Başlarken duyulan kaygıların dizildiği, kuşkuların yer edindiği kadar uzun değildir ömrü. İki kirpiğin buluşma anından daha hızlıdır bazen ayrılık. O ilmek ilmek işlenen, günlerce diller dökülen ve bin türlü acının içinden süzülerek getirilen sözcüklerin sihrinden yoksundur.

Çünkü hiçbir yıkımın hassaslığa ihtiyacı yoktur. Onda ayrıntı da yoktur. O sadece yıkar giderken... ve yıkım zaman ile bir bağ kurmaz. Çünkü zamanın yeri yoktur gidenin bıraktığı yerde. Giden zamanı da almıştır yanında, gelecek geçmişin gölgesindedir artık.

Mısralara sığmaz olur acının derinliği. Uçurumlar ile kıyaslanır yalnızlık. Uçurum kenarında gezer güzel ve acı anılar. Her seferinde kalandır bu uçuruma devrilen.Ve hep kalandır anıların cenderesinde boğulan. Fırtınalarda kaybolan, girdaplara takılan. Bilir ki kurtulduğu her fırtınadan, çıktığı her kuytuluktan yokluğu duyacaktır. Bundandır ki hep kalan, ayrılığın nedenlerini düşünür uzun uzun. Bir kuyunun derinliklerinde bulacağı ışığın onu getireceğini sanarcasına.

Çaresiz kalınca, sanık sandalyesini kurar. Bir kendini oturtur bir de gideni. Ama bulamaz suçu tespit eden bir delil. Hep pişmanlıktır gelip dilinin ucuna dolanan. Ve güzele dair anlara kızmaya başlar. Güzel anlardan pişmanlıklar gelip oturur içine. İşte o zaman gerçekten bitmiştir aşk. Yaşadığın güzellikten duyulan pişmanlık bitirir her şeyi. Oysa kızılan ayrılıktır. Ayrılanın acımasızlığıdır. Belki de tanınamayandır kızılan. Giden hep bir kapı aralamıştır kendine. Bir perde çekemez yaşadıklarına ama daha bir güvenle bakar hayatına.

Oysa hep bir kırık ayna taşır yanında ve her düşündüğünde aşkı o aynadan bakar kendine. Belki de kalandan beklediği itaattir, kabulleniştir, sesindeki çaresizliği hissediştir. Bilmez ki ne büyük bir yalnızlıktır içine düştüğü. Çünkü her veda kötü bir alışkanlık bırakır insanın hayatına. Veda ettiğin gibi edilen olmanın da korkusunu salar yüreğine. O, acımasızlığın nasıl olduğunu bilir. Bunun içindir ki, aşkı bir önceki gibi yaşayamaz. Çünkü aşkta acıma olmadığı gibi acımasızlığa da yer yoktur. Bu nedenle her yeni aşka bu korkunun gölgesinde başlar giden. Artık giden değil kalan olmanın korkusu taşıyandır.

Her ayrılık, bir filmin sahnelerini bir romanın sayfalarını andırır. Bu yara bir daha asla kapanmaz ve hiçbir ilaç iyileştirmez sanılır. Artık ne kuşların kanatlarına takılan sevinci duyumsar, ne bir çocuğun tebessümünü fark eder ne de ağlamak onu teselli eder. O sadece, yalnızlığının girdabında nasıl boğulduğunu düşünür. Her ayrılık, bitmişliğin veya zor ile kazanılanın kolay kaybedilmesinin kabullenilmemesidir; kendisine sorulmadan alınan bu kararın incittiği onur, sevgi sözlerinin ardında gizlenmiş olan terk edişin bir anda bilinmesidir ayrılık acısı.

Her veda çıktığı kapıyı açık bırakır. Arkasından kapatmaz, kapatamaz. Çünkü o arkasına bakmadan gidendir. Arkaya bakmanın, bıraktığı yıkıntıyı görmenin anılarında silinmeyen bir acının resmini çizeceğini bilir. Bu nedenle hiçbir veda arkasına bakmaz ve bu nedenledir ki, çıktığı kapıyı kapatmaz. Oysa her veda şunu hep unutur; her aşk bir veda kapısından girer.
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Defol Kalbimden !!!

Dokunma satırlarıma aklından bile geçirme! Ne doğrum senin doğrun ne yanlışım yanlışın...

Çiziyorum yazılan eski satırları, yok aslında içimde hiçbir kin tanesi. Aklımın uçsuz bucaksız kurak bozkırlarında şimşekler çakıyor. Yeniden bulabilir miyim bir umut yetisi?

Virgüller koyamazsın benim hayallerime,
Noktalar yerleştiremezsin, bitiren acımı kederlerimi
Yoktur başı sonu mısralarımın
Hiçbir ünlem taşıyamaz imdatlarımı...

Küçük bir gri bulut yumağı alıp, yalvarıyorum düşürsün birkaç yağmur tanesi. Bir yeşilliği hasret sulanmayan aklım duruyorum esen poyrazların önünde. Kuruyor Tanrım bir bir düşüncelerim, donuyor ayazında sabahın olmayan mor güneşleri ne anlam buluyor birkaç söz, istemiyorum dokunma hatta uzatma elini...

Dokunma satırlarıma aklından bile geçirme
Ne doğrum senin doğrun, ne yanlışım yanlışın

Sen ki sen, düşün hangi gece sabahladın ayla?
Hangi yıldıza acaba benim gibi baktın?
Ben yüreğimin demirlerine soğuk soğuk parmaklarımı geçirirken,
Sen kendini hangi yalanlara sattın?

İçimde uluyan köpek gibi pişmanlıklarıma, aklımın en uçsuz bucaksız kurak bozkırlarında leşleri sevgilerimin bende koşacak bozkır çok içim kokuyor...

Sen ki sen, hangi soruma cevap oldun yoluma yoldaş?
Ne gün umut bildin umutsuzluğumu?
Yalan yanlış sözlerini döktüğün hangi gecenin lanet saatinde küfrediyor yüzüne utanıyorsun yeminlerinden,

Defol kalbimden!!!
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Parçalansa Da Yüzüm Yalnizliktan, Adin Gitmiyor Aklimdan...

Bomboş bir yalnızlığın içine düştüm. 50. kattan düşen biri gibiydim, her katı geçtiğimde “buraya kadar sorun yok” diyordum. Anladım ki, nasıl düştüğün değil, yere nasıl çarptığın önemliymiş. Ben işte böyle bomboş bir yalnızlığın içine yüzüm parçalanarak düştüm. Nereden geldim, nasıl atladım anlamadım. Kafamı kaldırıp baktığımda üstüme gelen başka yalnızlıklar gördüm. Birinden kaçsam diğerine yakalandım.

Ben bu yalnızlığın içinde anladım ki, bazen eksile eksile büyüyormuş insan, her insan azaldığında hayatımdan, ben biraz daha büyüdüm. Büyüdükçe yalnızlığım arttı, yalnızlığım arttıkça büyüdüm. Bir isim kaldı aklımda ilk gençliğimden, çocukluğumdan. Hani bilgisayarların ekran korumasına bir isim yazarsın da dönüp durur ya, ismin öyle yazılmış beynime, dönüp duruyor her yerde. Parçalansa da yüzüm yalnızlıktan, adın gitmiyor aklımdan…
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
ADINLA BAŞLAYAN CÜMLELER

Şimdilerde daha bir umutla sarıldım geleceğe. Beni bekleyen birçok
şeyin olduğunu biliyormuş gibi yapıp, düşünmüyorum adınla başlayan
herhangi bir maziyi. Düşünemiyorum mu desem düşünmüyorum mu desem diye
çok düşündüğümü söylemeliyim; ama en yakışacak şeklini oluştururken,
''düşünmüyorum'' şıkkını işaretledim aşk tahtama.

Düşünmüyorum sen varsın orada. Dokunduğun bardak, oturduğun kanepe,
hayatıma doğru fırlattığın küçük yastıklar var. Ağlarken gülüp,
gülerken buğulandırdığın camın başında bırkatığın, milyonlarca ıslak
umut var. Bazen düşünüyorum da, ne çok tekrarlamışım ismini, sana dair
tüketilen kalemlerle. Ne çok satırlar büyütmüşüm ne çok hayatlar...

Gözlerine bakarak sevdiğimi söyleyemesem de defalarca, ellerinden
tutup koyardım hissedebilmen için kalbimin üzerine. Tutardım,
bırakmazdım ellerini, bastırırdım son gücümle. Gözlerimi kapatıp, az
mı indim aşkının özüne? Baharı görürdüm karakışta tek bir seviyorum
demenle ve çiçekleri açardı dallarımın; kapanmasıyla biterdi bayramım
dudaklarının. Seviyorum demenle başlardı kısaca hayat ve cümleler
bittiğinde biterdi bende yaşam.

Gözlerini açtığında güneş niyetine ısınır, her kapayışında zindan
karanlığına bürünürdüm. Hastalığın illetim, derdin derdim, sevincim
sevincim olurdu. Uçtun mu uçar, yedin mi yer,s eviyorum dediğinde
''Özgürlük..!'' diye haykırırdım. Gölgenle gelecek her şeye razıydım.
Tersime gelmesine rağmen sesimi çıkarmazdım yürürken bazı zaman, yer
değiştirmezdim sokak ortasında. Ha, bir de sokaklar var işin özünde.
Hani derler ya 'dili olsa da konuşsa'...

İşte sokakları konuşturmaya çalışıyorum aşkımı ispatlarken kendi
kendime. Soğuk ve anlamsızlar aslında ama umuttur işte gönlümdeki.
Şimdi, ne bağırmak yarıyor işe avazının çıktığı kadar, ne de ağlamak;
resmini elimde tutarak. Bir sevda masalıdır uzar gider hayat
defterimde.

Dünya'nın öbür ucunda, Noel Baba'ya inanan sevimli çocuklar kadar
hassasım şimdi. En küçük olayda hislenir, damla damla akar oldu
sevdam, göz pınarlarımdan. Gittin, arkanda boynu bükük bir yaşam
bırakarak. Her şeyi hiçe sayıp, soyunup sevdanı üzerinden ve bakmadan
arkana, terk ettin beni bu kör zindana. Bense bedenini çıkartıp
kalbimden, aşkını kilitledim yanıbaşında bir mum yakarak... Küçük
resmini koydum yastığımın altına. Her sabah günaydın diyerek
uyandırmanı beklesem de, ağlarken gözyaşlarıma dokunmanı istesem de
arayıp bulamadığımda kabulleniyorum benden vazgeçtiğini.

Her yerdesin, her şeyde...,
Gönlümde bayramsın, neşemsin en zor günümde.
Sensiz yaşamayı öğretiyor hayat zorunlu derslerle.
Restimi çekip, çarpıp kapıyı çıkıyorum.
Ben sensiz yaşayamam.
Bunu bir tek ben anlayıp,
Ben söyleyip,
Ben dinlesem de...
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Ve... hep öyle kalmalısın…


Sen; ben olmalısın
Tan ağarmaya, gün ilk ışıklarını göndermeye başlarken üzerime, gülümseyen güneş olup doğmalısın günüme ve yaşamalıyım tüm günü gönlümce seninle..

Yüzümü paklayan su kadar aziz, içtiğim demli bir bardak çay kadar sıcak, yediğim lokma kadar kutsal olmalısın.

Bir sevda tohumu olmalısın, yüreğime ekmeliyim seni. Göz yaşlarım can suyu, sevgim güneş olmalı.. Kök salmalı, dallanıp budaklanmalı, yeşile bürünüp canıma can katmalısın.

Bir bahar günü yağan yağmur olmalısın, ıslattığın çimenlerin üzerinde yalınayak yürümeli, doyasıya hissetmeliyim seni... Sonra rengarenk bir gökkuşağı olmalısın. Her renge bin anlam katmalısın.

Bir balıkçının mavi sulara attığı ağ olmalısın, sonunu bilerek atılmalıyım kucağına ve nasibim diye sarılmalısın bana..

Bir volkan misali alev alev yakmalısın kavurmalısın içimi ve savurmalıyım sevdadan yana kalan son küllerimi.

Bir uçurtma olmalısın, semada süzülen ve bir parçan olmalıyım seninle sevinip seninle üzülen...

Çeyizim olmalısın, göz nuru dökülen motifler gibi, ilmek ilmek işlemeli, ipek bohçalara sarmalıyım seni.

Sonra gece olmalısın , bir mahrem örtü gibi örtmelim üzerime seni, gözlerin yıldız misali parlayıp taçlandırmalı beni…

Sen, aldığım nefes olmalısın,
Sen, ekmeğim suyum olmalısın beni yaşatan,
Sen, güneşim olmalısın içimi dışımı ısıtan..
Sen, lokmamı paylaştığım dostum,
Sen, sırrıma ortak olan kardeşim,
Sen, başımı göğsüne yasladığım anam,
Sen,özlemle beklediğim sevgilim,
Sen, koynunda sabahladığım eşim olmalısın.
Sen, aşk olmalısın canımı acıtan, kızgın çöl kumlarından soğuk sulara atan…
Sen bana can olmalısın… Canıma can katmalısın.
Ve... hep öyle kalmalısın…
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
ÖzgÜrsÜn Artik, GÜlÜmse...



yumma gözlerini, bari giderken yalnız bırakma...
gecenin karanlığına birden bire fırlatma beni, senin için anlamsızlığımı böylesine vurma yüzüme.
''bitirmek!'' neyi bitirmek ama, başlangıcı olmayanın sonu mu bu?
anlamsızlığımın, umursamazlığının faturasına benziyor elime tutuşturduğun.
kırık dökük hayatının yapıştırılmaktan aşınmış parçalarına bakmadan yenilerden bahsedebiliyordun. yüreğine gerilmiş çarşafın altındaki boşluğu göremezdim, bakabildiğim yalnız gözlerindi, gözlerin...
geçmişinin izlerini, sakladığın kan lekelerin birer birer sildin üzerime, unutmamam için seni. bana bırakabileceğin tüm sarsıntıları aldım.
sustum, mutluydun çünkü. belki de ilkti dinlendiğini hissetmen sustum.
sakladığımız karanlıklarımız içten içe büyüyordu. sonra tutuyordun ellerimi, kapat diyordun gözlerini geçecek. tanıdıktı sözcüklerin, gökgürültüsünden korkup annemin kucağına sığınışımın huzuru vardı. karşı koyamadım her defasında sarıldım boynuna, sımsıkı.
karanlıklardan kaçtığımı sanıyordum karanlığıma sarıldığımı bilmeden.
sisli bir yolda yanyana yürüyorduk. birbirimizi kaybetme ihtimali öylesine büyükken biz düşünmekten bile korktuk. hayatlarımız anlık gülüşlere kurban edilmişken, kabullenmek en basit çözümdü.
yetmiyordu ki...
öylesinelik girince insanın kanına ilerleyişini durdurmak mümkün olmuyor.
geride bıraktığımızı sandığımız, geçmişimiz aslında geçmemiş fark edebildin mi?
ben içime gömdükçe yaşadıklarımı sen üzerime yığdın her şeyi. korktun kendinden son çabanla kurtuldun kabuslarından, beni gözardı ederek.
şimdilik rahatsın, şimdilik.
bitti sandığın sorunlar belki de burdan başlıyor.
neyse özgürsün artık, gülümse!
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Küçücük bir gözyaşıydı o. Uzun süredir o gözde duruyordu, gitmeye de hiç niyeti yoktu. Yanaklardan süzülüp yok olmak, buhar olup havaya karışmak onun en büyük korkusuydu. Orada gerekli hissediyordu kendini. Eğer giderse herşey kötü olacaktı sanki.

Bir gözde duruyordu. İçten bakan, buğulu bir göz. Ne zamandır bulunduğu gözü takip eden başka bir göz vardı. O nereye gitse peşindeydi, hissediyordu bunu. Oda bakıyordu çünkü o göze. Ama o göz ona baktığında gözyaşları doluyordu. Küçük gözyaşının yanına yenileri gelip, gidiyorlardı. Fakat o hırslıydı, azimliydi; burayı asla terketmek istemiyordu. Yoksa oda bilirdi en ufak bir üzüntüde ya da sevinçte buralardan taşınmayı..

Gözyaşının anlayamadığı bir şey vardı. Neydi bu gözü bu kadar üzen şey? İstediği göz ona bakıyordu, bunda üzülecek ne vardı? Belirsizlik üzmüş olmalıydı gözü. Ah, keşke onunla konuşabilseydi. Herşeyi anlatsa, ona biraz ümit, biraz moral verse belki herşey daha iyi olurdu. Gözde artık sevinçle bakardı dünyaya.

Bir gün gözde büyük bir fırtına çıktı. Önüne ne çıkarsa götürüyordu bu fırtına. Gözyaşı ne yapacağını bilemedi. Pes edemezdi hemen. Daha verilecek akıllar, söylenecek güzel sözler vardı göze. Sonra gökgürültüsü gibi sesler duymaya başladı. İçten ve acı çeken seslerdi bunlar. Biri bağırıyordu sanki. Haykırışları anlar gibi oldu:
SENİ SEVMİYORUM!! SENİ SEVMEYECEĞİM!!...

Anlamıştı artık gözyaşı; takip eden göz, gözyaşı hepsi acı veriyordu göze. Gözyaşının yapacağı hiçbirşey yoktu. Gitmeliydi uzaklara. Hem artık gözde istemiyordu onu.. Yoksa ağlar mıydı bu kadar? Seversen ağlar mısın bu kadar? Seversen ağlatır mısın bu kadar?...

Bir gece kararlı bir şekilde gitti gözyaşı, birkaç arkadaşıyla..

Sonra ne göz ağladı bir daha, ne de gözyaşı..
 

Los_Gece

Aktif Üye
Katılım
29 Nis 2006
Mesajlar
192
Tepkime puanı
0
Yaş
114
Herşey Sende Gizli (Adını söyleyemediğim)..............

En kuytusundaydım yalnızlığın.Katranına buladığım uykumu böldü sesin. Ürpertti geceyi uzaktan yanık türkü tadında gelen ıslığın. Öyle çok düştüm ki sevdana, boşlukta ki dokunuşlarım sen oldun. Senin adına kızıl sevişlere boyadım düşlerimi. Kollarımı doladığımda kendime, kendimi 'sen' sanırdım. Farketmediğim kadar bütünleşmişim hayalinle.

Kıvrılarak yaklaştı sevdan, sinsice. O yüzden sensizliğe katlanamayışlarım. Zehirini kattın tenime aşkın birkere. Titreyişlerim, susuzluğum, kanayan geceler bu yüzdendir. Yaz akşamlarını süsleyen o kıvılcımlar, ağustos böcekleri değil, tenimin tutuşmasıdır sensizliğe.

Uykular bazen seni unutur rüyalarımda. Koca gün düş mü? gerçek mi? ayırt edemediğim gözlerine dalar dururum. Mavi rüzgarlar kokunu nasıl unuttuysa güllerde, sevgi bahçem halâ sen kokar. Gecenin bir yarısı uyandığımda, dört duvara kilitlenir bakışım... çizerim gülüşünü. Odam ‘SEN’ dolar...Anılarda kalışın bu yüzdendir siyah beyaz karelerde.... unutulamaman bu yüzdendir.

Koca şehir gömüldüğünde karanlığa, seni bekler varlığım, sadece bir kaç saatte olsa seni soluklarım.. Sesini, nefesini... Adımı diline aldığında göğsümdeki parmaklıklardan binlerce kuş salarım İstanbul üstüne. Özgürlüğüne yoldaş olsunlar diye.

Kendimce bir yol tutturdum yalnızlık tünelinde. Hüzünden asfalt döktüm, kırılganlıklarımı birleştirip duvarlar ördüm. Başbaşa kaldığımız günlerden bir takvim oluşturup, gülüşüne gündüz, gözlerine gece adını verdim. Sadece biz olan bir dünya yarattım. Bilinmeyen...
hatta senin bile bilmediğin.

Sende yorgunsun aslında. Koca dünyanın içinde güçlü ama yılmış biri. Anason kokusu sinmiş akşam üstlerinde, elinde kadehin, yıldız gibi yanıp sönen İstanbul’u seyredersin.

Tüm gizemiyle İstanbul gözlerinde.... sen benim düşlerimde....

Adını söyleyemediğim sevgili, bil ki ; YOLDAŞIM SESSİZLİĞİNE
 

3va

Yeni Üye
Katılım
3 Ocak 2006
Mesajlar
12,779
Tepkime puanı
0
Yaş
41
Gece mükemmel her biri ya
bikaçını okumuştum zaten
okumadıklarımı da şimdi okudum
tek kelimeyle harika...

Geçip karşısına seyredemezsiniz,manzara değildir,tablo değildir,heykel değildir.
Okuyamazsınız kitap değildir. Bilmece değildir,çözemezsiniz.
İstesenizde içinizden atamazsınız.
Kan değildir,kesip damarınızı akıtamazsınız.
Siz ağladıkca o güçlenir içinizde.
Akmaz, gözyaşı değildir.
Kuş değildir uçmaz,
çiçek değildir koklanmaz.
Bitmez çile değildir.
Ne desen o değildir sevmek.
SEVGİYİ TARİF ETMEYE KALKSAN, KİMİ ANLATIRDIN DÜNYAYA . . .


o güzel yüreğine emeğine sağlık
tekrar teşekkürler ;)

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst