Atatürkün Tabutunun AÇıldığı Gün! (9 kasım 1953)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Kalpsiz

Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2005
Mesajlar
6,155
Tepkime puanı
0
Yaş
36
atamjp7.jpg

Kefen sıyrıldı ve...

Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
Ata nın
yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...

8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00 da Prof. Dr. Kamile
Şevki Mutlu nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi
Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı ydı.Patalogdu. Arayan ise Ankara Valisi Kemal Aygün dü...

Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını
Anıtkabir e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı geleneklere uygun olarak
toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
ediyoruz."Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.
Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti.

Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar götürürüm, bu tarihi bir görev" dedi.
Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı Etnografya Müzesi ne gitti.
Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Meclis Başkanı Refik Koraltan ve
eski başkan Abdülhalik Renda da...Mutlu, görevden affını istemekle ne büyük
hata ettiğini o zaman anladı.

Gerçekten
tarihi bir tanıklıktı bu...
Ata nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki
mermer katafalka konulmuştu. Bir hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite üyeleri
tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.
Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir
sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali düşünülerek önce
bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.

Sanduka talaş doluydu.
Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu.
Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında, ağzı kapalı ve içi sıvı
dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza için kullanılan solüsyondan bir numuneydi.

Üzerinde terkibi yazılıydı.
Ata nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı.
Sargıları açmaya başladılar. Herkes nefesini tutmuştu.

Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu patlatmış, nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti geziniyordu. Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata nın
yüzünü göreceklerdi. Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu,
orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk ün yüzüne baktı.

Ata nın derisi kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı.

Menderes sapsarı olmuştu

Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatacaktı:"

Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım.
Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü.
Atatürk, Dolmabahçe Sarayı ndaki yatağında uyuyor gibiydi."


Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı.
Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta Başbakan Adnan Menderes vardı.
Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla
katafalka çıktı,ürkek bir şekilde aşağı, tabuta doğru baktı.

O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu dan
aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki,
müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk ün yüzüne bakmadı. Tahmin ediyorum,
kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda kalmıştı.
O da Ata yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına yığılıverdi.

Salondaki herkes Atatürk ü tek tek gördükten sonra naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı.
Ata nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu beyaz kefenle sarıldı.
Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr. Cahit Özen in yanına
yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:" Bu kâğıdı,
Atatürk ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi. Kefenin içine Atatürk ün göğsü üstüne konmasını istiyor."Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.

"Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi. Komiser kâğıdı
katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten sonra salonda bulunanlar
naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan besmele çektiler ve cesedi yeni tabuta
yerleştirdiler. Bu tabut da 15 yıl içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu.

Üzeri bayrakla örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.

Ve 10 Kasım sabahı, Ata nın naaşı 15 yıl önce onu
Dolmabahçe den Ankara ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son durağı
olacak Anıtkabir e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...
Atatürk ün tabutu, Menderes in huzurunda açılmıştı
Ata nın 15 yıl Etnografya Müzesi nde bekletilen naaşı,12 askerin omuzları üzerinde
oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir top arabası ve matem marşı eşliğinde
Anıtkabir e taşınmıştı.

Radyodan naklen yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar hüzünlüdür.
Ancak o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini çekmemiştir.
Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk ün naaşının korunabilmesi için
"tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı.

Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen
bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine

formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata nın koltuk altlarına yerleştirilmişti.

Bu işlem sayesinde Ata nın naaşı da -diyelim bugün Lenin in mozolesinde olduğu gibi
öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart
koştuğundan, geçici tahnitin bozulması şarttı. Nakilden önce, bu işlem için
bir komite kuruldu. O komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes in
huzurunda Atatürk ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı. Tabut açılınca
tahnit bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.

Bir başka deyişle Atatürk ün (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene
katılanlar olacaktı. Atatürk le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o törene
katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan bilgilerin bir
kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk araştırmacısı
Prof. Dr. Utkan Kocatürk ün, Prof.Dr. Kamile Şevki Mutlu ile yaptığı
sohbetten aktardıklarına dayanıyor.

Ata nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
ayrıntılarla
daha da ilginç bir boyut kazanıyor.

Atatürk ü son görenler anlatıyor:

Yüzünde iki günlük sakal vardı

Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953 te
Etnografya
Müzesi nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki
o
töreni ve tabutun içindeki Atatürk ü son kez görme fırsatı
buldular.
İzlenimlerini şöyle anlattılar:
• OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk ü... Korkunç
heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
katafalka
çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük
sakalı
vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."

Gözleri aralıktı

• HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım.
Başı yana
doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı.
Hani
insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
aralıktı
gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."

------------------------------------------------------------------


ARKADAŞLAR BU YAZIYI BİR YERDE GÖRDÜM VE SİZLERLEDE PAYLAŞMAK İSEDİM.BENCE HERKESİN OKUMASI GEREKEN BİR YAZI
 

aroses

Aktif Üye
Katılım
19 May 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Çok haklısın arkadaşım çok etkileyici eline sağlık
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst