Atatürk, kutsal topraklar ve Atatürkçüler

coffiner

Aktif Üye
Katılım
2 Ara 2005
Mesajlar
270
Tepkime puanı
0
Yaş
1020
Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmek için savaşıldığı, ülke ve şehirlerini terk edenlerin sayılarının 10 milyona doğru ilerlediği, ölenlerin sayısının 700 bini aştığı bir süreçten geçiyoruz. Bölgede savaşların durulmayıp nükleer içerikli olarak İran’ı kapsayacak şekilde yayılacağından bahsediliyor. İşte böyle bir ortamda ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaştığı ve seçimlere paralel olarak  “Atatürkçülük”  tartışmalarının yoğunlaştığı günlerden geçiyoruz.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına karşı çıkanlar, onun Atatürkçü olmadığını söylüyorlar. Çok doğru bir tespit. Ancak Erdoğan’ın Atatürkçü olmadığını söyleyen, Atatürkçü olduklarını iddia edenler, gerçekten Atatürkçü mü? Eğer Atatürkçülük milli istiklalin tavizsiz savunulması, milli haysiyetin en sert şekilde korunması, milli menfaatlar uğruna kararlı bir mücadele ise sadece Erdoğan mı Atatürkçü olmayan? Acaba Atatürkçü olduklarını iddia edenler ne kadar Atatürkçü?
Atatürkçü geçinenlerin milli bağımsızlık konusundaki zayıflıkları Hürriyet gazetesinde bir okuru, okur mektubu köşesinde şu şekilde seslenmeye itiyor:  “Gerçek Atatürkçü duruş Ahmedinejat’ın Tahran’da sergilediği duruş değil midir?” Türkiye’de iktidarın ve muhalefetin içinde bulunduğu zaaf vatandaşı İran’a imrenmeye sürüklüyor. Zannedilmesin ki, insanlar Tahran’daki molla diktatörlüğünü beğeniyorlar. Hayır. Ancak Tahran’ın tavizsiz milli bağımsızlığına sahiplenen politikaları 1923-1938 Ankara’sını hatırlatıyor insanlara.
Bu noktada Atatürk’ün Ortadoğu’ya bakış açısını veren şu cümlelerle yazımıza son verelim: Atatürk diyor ki, “Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplar’dan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyetin mukaddes yerlerinin Museviler’in ve Hıristiyanlar’ın nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.
Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmiyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.
Cedlerimizin, Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlar’la mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.” (M. Kemal ATATÜRK, Milli Arşiv 030 10 266 793, 25 numaralı dosya) İşte Atatürk böyle diyor.
Sonuç olarak, Atatürkçü olmak demek, katıksız , tavizsiz, Türk milliyetçisi olmak demektir. Atatürkçü olmak demek  “istiklali tam”  bir Türkiye’yi tavizsiz bir şekilde sonuna kadar savunmak demektir. Atatürkçü olmak, bilimin önderliğine inanmak, insanlığı sevmek, Türk’e aşk ile bağlanmak demektir. 
Hürriyetler utansın ''gönüllere'' esirim! 
 
Üst